Bölüm - 28 -

25.9K 1.9K 238
                                    


selamun aleykum portakal severler :)

artık bu bölümün sonuna da " hayır yaa.." " ama olmazki böyle.." " böyle mi biter ama yaa.." gibi yorumlar gelirse kendimi pencereden aşağı atacağım yani o derece :)

üç gündür aralıksız bölüm yazmaktan gözlerimin akı kırmızıya döndü. umarım bu bölümle gönlünüzü alabilirim.

keyifle okuyun inşaAllah..

selam ve dua ile..


****


Murat kısa bir süre afalladıktan sonra genç kızın peşinden koşar adımlarla kapıdan çıktı. Fakat Defne hırsından aldığı şeytani bir güçle o kadar hızlı yürüyordu ki yetişmek neredeyse imkânsızlaşmış gibiydi. Sahile inene kadar arkasından takip etti adam genç kızı. Sürekli insanlara çarpıp duraksamasa belki yetişebilirdi de.

Sağanak yağan yağmur ve ıslak elbiseleri bile Defne'nin hızını kesemiyor ve kalbinde yanan ateşi söndürmeye yetmiyordu. Demek ki gay değildi! Demek ki tek neden Murat'ın Defne'den tiksinmesiydi. Ona dokunmayışının nedeni ondan iğrenmesiydi. İşte bu gerçekten çok ağır gelmişti genç kıza. Hıçkırıklarının arasında elini ağzına kapatıp bir iki defa öğürmesine neden olmuştu bu düşünceleri. Midesi kasılıyor tüm vücudundan ruhu çekiliyordu sanki. Bir âşık ne kadar yüzsüz olabilirse o kadar yüzsüz olmuş ve sonunda ne kadar rezil olunabilirse o kadar rezil olmuştu. Bu kadarını hak etmiyordu. Bunların hiç birini hak etmiyordu!

Sahildeki bir banka doğru yaklaştığında arkasından gelen ve kolunu sıkıca tutan bir elin verdiği acıyı hissetti teninde. Yüzünü o tarafa döndüğünde karşısında Murat'ın çenesinden aşağı sular damlayan, gözlerinden pişmanlık akan suretiyle karşılaştı. Yüzünü acıyla ekşiterek " bırak beni!" diye kolunu çekiştirmeye çalıştı.

" Özür dilerim." Dedi Murat tüm pişmanlığıyla.

Defnenin adamı duyacak mecali yoktu, duysa da artık hiçbir şey umurunda değildi. " Bırak beni!" diye bağırarak kolunu adamın güçlü ellerinden kurtarmak için çalışmaya devam etti tüm dirayetiyle.

" Hayır bırakmam." Dedi Murat ve genç kızın bedenini kendisine doğru çekti. Huysuzca kıvranan kuş kadar cılız bedeni kollarının arasına alıp başını boynuna gömdü.

" Özür dilerim. Ben öyle söylemek istememiştim. Özür dilerim." Diye sayıklıyordu genç adam. Gerçekten öyle söylemek istememişti. Defne karşısına geçip fütursuz bir dille erkekliğine laf edince gözü dönmüş ve laz damarı kabarmıştı. Ve dilinden istemsizce çıkan lağım kokulu kelimeler en çok kendi canını yakmıştı adamın.

Defne onu duymuyor gibiydi. Elleri ile adamın sert göğsüne acemi yumruklar savuruyordu. " Ben bakireyim Allah'ın cezası. Hem ne önemi var ki bunun? "

" Hiçbir önemi yok. Hiçbir önemi yok." Diye sayıkladı adam genç kızın ıslak saçlarına iştahlı öpücükler kondururken. Bir annenin kaybolan evladını beş dakika sonra bulduğundaki heves, heyecan ve sevgiyle dokunuyordu adam karısına.

" Ben senin sandığın o herkesle cilveleşen kızlardan değilim. " diye söylenmeye devam etti Defne. Artık adamın sert bir sütun gibi duran göğüs kafesini dövmekten vazgeçmiş tüm bedeni ile kocasının kollarına teslim olmuştu. Genç çiftin etrafından geçen onca insan küçük bir bakış attıktan sonra ilgilerini çekmeyen bir görüntü kadar bile vakit ayırmadan geçip gidiyordu yanlarından. Şurada birbirine giren ve kavga eden karı koca olsa ne kadar müdahale ederlerdi kim bilir... Belki de ayırmazlardı bile. İnsanlar kanıksamıştı artık yaşanacak tüm duygusal etkileşimleri belki de...

Portakal Kokulu Kız  !!! Kitap Oldu !!!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin