Sedu 13. Bölüm

En başından başla
                                    

"Yardım mı? Cemre ne yapabilir ki?" Gözlerim iyice açılmış, Yiğit'in cevabını duymayı bekliyordum. Cemre'nin öğrenmesi taraftarı değildim ama bir yanım ise onu yanımda istiyordu. Yoksa kafayı yiyecektim. Kendi düşüncelerim bile bazen yeteri kadar delirtebilirken beni, başkalarının düşünceleri iyiden iyiye aklımı oynatmama sebep oluyordu. Cemre ise benim destekçimdi, her zaman yanımda olmuştu ve şimdi de olması daha iyi olabilirdi belki de.

"Şu an için onun yapabileceği bir şey yok ama hani olursa diye düşündüm."

Yiğit'in cevabını duyan Selim, "Hadi o zaman Dilay, arkadaşını ara ve anlat." demişti bana.

Söylemesi kolaydı tabi de nasıl anlatacaktım ki Cemre'ye? Üstelik bir telefon konuşmasında bunu yapmak daha zordu.

Bahçedeki 3 erkek sessizlik yemini etmişçesine susmuş, benim Cemre'yi aramamı bekliyordu. Selim'e dönüp, "Ne anlatacağım?" diye sordum.

Selim ellerini boynuna dolayarak, "Bizim aslında Amerika'da olmadığımızı ve buraya gelince ona her şeyi anlatacağımızı söyle." demişti.

Johnson'da, "İlk uçağa bilet alsın, biz onu havaalanında karşılarız." diyerek Selim'i desteklemişti.

Evet bence de en mantıklısı buydu. Beynim artık çalışmayı durdurmuştu ve sanki başkaları beni yönlendiriyormuş gibi hissediyordum bugün. Dün gece ki önemli yemeğin de buna katkısı çoktu. 23 sene normal bir insan gibi yaşayıp, yaklaşık bir ay bile olmamışken insan üstü bir gücümün olması, beni farklı bir ruh haline sokmuştu. Yada kim bilir belki ben hep böyleydim de bunu yeni farkediyordum...

*****

Cemre'yi aramamın üzerinden yaklaşık 10 saat geçmişti. Cemre telefonda çıldırmış, buraya gelince bana günümü göstereceğini söylüyordu. Ona dünyayı kurtarma meselesinden bahsetmemiştim. Sadece Yiğit ve Selim ile beraber aslında hiç Amerika'ya gitmediğimizi ve bunun telefonda anlatamayacak kadar önemli bir mesele olduğunu söylemiştim. Cemre bir türlü yatışmak bilmiyordu. En sonunda biraz sakinleşmişti ve uçak bileti bakacağını söylemişti. Tabi hiç bir zaman bize uğramayan şans yine rotayı bizden en uzak noktaya çevirmişti. En erken bulabildiği uçak 10 saat sonrasınaydı ki bu Cemre'yi daha da sinirlendirmişti. Hatta söylediğine göre boynundaki doğal taşlı kolyesi bile çatlamıştı. Cemre'nin hiddetinden korkuyordum evet ama eminim buraya gelince yumuşardı. Zaten benden daha maceraperest olan Cemre anlattıklarımı duyunca da haliyle benden daha fazla heyecanlanırdı.

Johnson ise sabahtan beri bilgisayarında araştırma yapıyordu. Söylediğine göre Perfman'ın sistemini çözüp, nasıl tersine çevirebilirdik onu hesaplıyordu. Benim kafam pek bu konulara basmadığı için arada sırada Johnson'ın yanına gidip bunu nasıl yapıyordu onu inceliyordum.

Selim ise mutfakta bir şeyler yaparak kendini oyalıyordu. Çocukken aşçı olmak istediğini anlatmıştı bana. Çocuk esirgeme yurdunda kaldığı sıralarda yediği yemeklerin onu ve arkadaşlarını pek memnun etmediğini söylemişti. Bu yüzden de o zamanlardan kalma bir hevesle yemek yapmaya ilgisi varmış. Tabi İtalya'ya yapılan gezi sırasında patlamaya rast gelince tüm hayalleri birer balon olup uçmuş söylediğine göre. Bir anda kendisini hiç anlamadığı bir sebepten eğitimlerde bulmuş. Tabi başlarda kendisindeki bu yetenek onun için bir oyun gibi geliyormuş. 17 yaşında zamana hükmeden bir genç. Canı sıkıldıkça bir şeyleri kırıp sonra zamanı geri sararak düzeltmek onun tek eğlencesiymiş. Gerçi ara sıra başına bela da alıyormuş ama ergenliğine vurduğunu söylemişti onu da.

Selim, hayatını anlatırken içten içe üzülüyordum onun için. Anne babasını hiç görememiş, hayatı çocuk esirgeme yurdunda geçmişti. Pek fazla olmayan arkadaşlarını da kaza sırasında kaydetmişti. Bana Cemre'yi hatırlatmıştı Selim. O da hayatını ailesiz sürdürmeye çalışmıştı. Yine de ikisi de çok güçlüydü. Selim'i o kadar iyi tanımasam bile onun da ne kadar dayanıklı olduğunu anlamıştım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 02, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Seni Duyuyorum!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin