İçindekileri Kusmak

9.3K 218 17
                                    

Yine yeniden yalnız başıma kalmıştım.

Her zaman ki gibi...

Alışık olmam gerekmez miydi?

Hayır alışamamıştım.

Yattığım mermerden kafamı kaldırdım yavaşça.

Boş bakıyordum kahverengi toprağa. Tüm dugularımı sikmişlerdi işte.

Ben Hatalar kraliçesi yıkılmıştım, yılmıştım.

Ne kaçabilirdim yaşadıklarımdan, nede geri alabilirdim yaptıklarımı...

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Deha gitmişti.Arkasından ne bir haber ne de çağrı bırakarak. O günden sonra Kızıl'ı ve Sarpları bile görmemiştim.

Arayıp sormamıştı, haber bile vermemişti.

'Belki telefonu bozulmuştur?' dedi bilinç altım

Ve aklım göz devirerek 'Gerçekten mi?' dedi cevap olarak.

Bana en güzel günlerimi yaşatan, değerli hissettiren kişi artık bir fahişe gibi hissetmeme neden oluyordu.

Fahişe..

Ne kadar da bedenime yakışır bir kelime değil mi?

Hayır artık sadece bedenime değil ruhumada hitap ediyordu.

Hava yine kararmıştı. Kaç olmuştu? On bir? On iki?

Umursamadım. Yavaşça kalktım mermerden ve kapşonlu genci gördüm. Baş selamı verdim usulca oda karşılık verdi.

Sessizce yan yana demir kapıya doğru yürüdük.

Hava sıcaktı ama yinede kapşonunu takmıştı. Sanki yıkılmışlığını göstermekten kaçınır gibiydi.

Demir kapıyı itip gıcırdayarak açılmasını sağladı ve geçmemi bekledi.

Usulca geçtim. Tam telefonumu çıkarıp taksi çağıracaktım ki kısık sesini duydum

"Taksiyle uğraşma bin." dedi ve arabasına ilerledi. Bende usulca onu takip ettim.

Birkaç kere daha beni bırakmışlığı vardı. Bir nevi mezar arkadaşı edinmiştim...

Arabaya bindiğimde müzik çaları çalıştırdı ve kendi playlisti çalmaya başladı.

Duman-Ah...

Kaan Tangöze'nin buruk sesi sanki içimi anlatıyordu.

İyice ergene bağladığımı düşündüm.

Arabanın içerisini dolduran o tanıdık ıslanmış toprak kokusu istemsiz bir huzur veriyordu. Ama ben huzurlu değildim.

Camdan yanından geçtiğimiz yolu aydınlatan turuncu ışıkları izlemeye koyuldum.

Ankara sokakları geceleri çok sessiz oluyordu açıkçası. Başımı camdan kaldırıp yanımdaki genç adama baktım.

"Teşekkür ederim ama gerçekten beni bırakmana gerek yok." dedim fısıltıyla.

Sesimde yıkılmışlığın elli tonu vardı. Christian Grey'in tarifiyle bombokluğun elli tonu.

Siyah kapşonlusunun kapşon kısmını tutarak çıkardı ve dağılmış saçlarına elini geçirip karıştırdı.

"Benim için önemli bir mesele değil. Çaba sarf etmemi gerektiren bir konu değil." derken tepkimi ölçmek için yüzünü yoldan bana döndürdü ve ben o sırada şaşkınlıktan tüm uzuvlarımı hissetmez oldum.

BEDENWhere stories live. Discover now