"Öyle demek istemedim. Ben sad..." Eliyle onu durdurup kaşlarını çatarak gözlerini kapadı Alper.

"Kes sesini. Açıklamanı dinlemek zorunda değilim. Kaybol gözümün önünden. Bunların tüm sorumlusu o efendim dediğin rezil herif." Diyerek merdivenleri tek tek inmeye başladığında Alper, adam başını çevirdi:

"Efendim hakkında lütfen böyle konuşmayın." Dedi. O zaman öfkeyle tekrar adama döndü Alper.

"Kime ne söyleyeceğimi sana mı soracağım ben? Ne olup bittiğini sen ne biliyorsun da konuşuyorsun? Hoş bilsen de çok umurunda olurmuş gibi. Efendin, masum birini ayağında bir zincirle allahın unuttuğu kuş uçmaz, kervan geçmez bir dağ evinde hapsederek ondan izinsiz aşk hayatı yaşadığını bilsen umurunda olur mu? Üstelik bir erkekle..."

Bu kez başını aşağı eğdi adam.

"Biliyorum." Dedi.  "Ama yinede efendime hakaret edemezsiniz." Diyerek Alper'in hem şaşkın hem kızgın yüzüne baktı. "Her şeyi en başından biliyorum. Sizin çektiğiniz kadar onunda acı içinde olduğunu... Baksanız görebilirsiniz. Yapmak istemediği şeyleri yaptığını. Onunda ikilemlerde kaldığını. Bu durumun yanlış olduğunu ama vazgeçemediğini. İnsanlar bazen hiç ummadıkları kişilere aşık olabilirler.  Zarar vermek isteyeceği en son kişilere zararları dokunabilir. Ama bu olayları yaşamaları az yada çok sevdiklerinden kaynaklanmaz. Bazen olmaması gereken şeyler kendiliğinden gelişiverir. Önemli olan böyle durumlarda insanların zorda olsa birbirlerini anlamaya çalışmasıdır. O zaman daha kolay olacaktır. O vakit taşlar yerine oturacaktır."
 
Alper ona bakarken gözlerini kısarak yanına geldi: "Vay vay. Bir filozof mu gönderdi efendin yanıma. Sen ne anlayacaksın ki? Daha kolay olurmuş. Hayır. Daha zor olamazdı. Efendinin duyduğu şey aşk falan değil. Onun ki bir saplantı. Korkunç bir saplantı. Bir manyak. Pskopt bir katilden başkası değil efendin. Sende öylesin. Sizde, hepinizde. Ama ne var biliyor musun? Siz pskopatsanız, ben o kadar zenginim. Elbet buradan kurtulacağım. O zaman sizi cehenneme göndermem için bana yalvarıcaksınız. Hepinizi mahvedeceğim." Deyip gözlerini kocaman açarken sinirden dolmamış olmalarını umdu. Ellerini iki yanına yumruk yaparak dişlerini sıktı.

"Efendimin yinede sizden korkacağını ve vazgeçeceğini zannetmem." Diyerek başını çevirip giderken adam  ardından öfkeyle hırladı Alper.

"Lanet olası efendine beni sevmesini ben söylemedim. O LANET OLASI CANAVARA BENİ BIRAKMASINI SÖYLE. BUNA BİR SON VERMESİNİ. GELMESİNİ SÖYLE." Diye bağırırken bir anda yere çökerek ağlamaya başladı. "LANET OLSUN. Lanet olsun."

           Ahşapların üzerinde yatmış tavanı izlerken ne kadar ağladığını yada orada ne kadar süre yattığını bilmiyordu Alper

ओह! यह छवि हमारे सामग्री दिशानिर्देशों का पालन नहीं करती है। प्रकाशन जारी रखने के लिए, कृपया इसे हटा दें या कोई भिन्न छवि अपलोड करें।

Ahşapların üzerinde yatmış tavanı izlerken ne kadar ağladığını yada orada ne kadar süre yattığını bilmiyordu Alper. Gündüz mü gece miydi? O adamla konuşmasının ardından ne kadar zaman geçmişti? İki gün mü? Artık kimse görünmüyordu. Neler yapmıştı Alper? televizyon izlemiş, koltuğa uzanmış, pencereden bakmıştı. Peki ya sonra? Şimdi ne yapması gerekiyordu. Kavga etmeyi bırak, konuşacak bile kimse kalmamıştı etrafında. Yalnızlıktan ölecekmiş gibi hissediyordu. Düşünmesi gereken şeyleri düşünebilmesi için oldukça fazla zamana sahipti. Ama şimdi de düşünmekten yorulmuştu. Neredeydi herkes, neden hala kendisini bulamıyorlardı? Hayatının sonuna dek burada kalacaktı. Dünü, bugünü yarını. Artık hiç bir şeyin önemi yoktu. Eren geldiğinde onunla gitmediğine artık pişmanlık bile duyamıyordu. Hislerini mi kaybediyordu acaba?

Ölümcül Saplantı (+18)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें