bölüm 3

2.7K 232 187
                                    

Gözlerimi açmak için zorlarken, şuan'a kadar hissetmediğim ağrılarımı hissetmeye başladım.

"Hey uyanıyor doktoru çağır."

Duyduğum sesle biri gözümü açıp ışık tuttu, gözlerimi kapamaya çalışırken kafamı yana çevirdim.

"İyi misin?" Dedi bir ses.

Gözlerimi iyice açıp etrafa baktım sonra yanımda ki doktora ve arkasında ki Sehun'a.

"İ-iyi-"

Ağzıma verilen suyu içmeye başladım, ve şimdi daha iyiydim.

Kalkmaya yeltendiğimde, Sehun beni tutarak geri yatırdı.

"Şuanlık tipine bakılırsa başında yara ayağında incinme var, burada kalıyorsun."

"Hayır, o adamı bir güzel sorguya çekmeliyim!" Diyerek yatakta oturdum.

"O adam bekleyebilir, ama sen önemlisin şuan." Dedi ve yanıma oturdu.

Bana önemlisin mi demişti? bana.

"Burada kalmak istemiyorum." Dedim kolumdaki serumu çıkartıp.

"Peki sen hazırlan ben çıkış işlemlerini yapmaya gidiyorum." Dedi ve gitti.

Hastane kıyafetlerini çıkarıp üstümü giyindim, Ceketimi de giyip, ayağa kalktım. Tanrım her yerim ağrıyordu hele ki ayağım! Felaket.

Adım atmayı deneyince ayağımdan tarif edilemez bir acı geldi.

"Bekle yardım edeyim." Odaya ne zaman geldiğini bilmediğim Sehun kolumun altına girerek bana destek oldu.

Ben ona yandan bakarken birden kafasını bana çevirdi, şuan o kadar çok yakındık ki direk kafamı eğdim.

Dudaklarının kıvrıldığını hissetdiğimde nedense içimde bir mutluluk oluştu.

"Gidelim." Dedim.

¤

Karakola kadar bana destek olmuştu Sehun. Şuan o adamın karşısında oturuyordum. Genç bir çocuktu esmer tenli ve yakışıklıydı yüzünde şaheserlerim vardı.

"Ne o sadece bana bakıcak mısın?" Dedi alayla.

"Yüzünde ki şaheserlerime bakıyorum." dedim masaya eğilerek.

Çocuk sadece gülümseyip benim gibi masaya eğildi.

"Sendekilerin yanında bir hiç." dedi.

"Sen dökülmeye başlasan iyi olur kendimi yormak istemiyorum." Dedim.

Joona döneceğim sıra onun burada olmadığını gördüm sahi neredeydi?

Kafamı adama çevirip dosyasını açtım. Adı kim Jong In'miş kendine Kai diyor'muş, 2 yıllık dans eğitmenliği var ve öğrencisinin önce ayağını sonrada kollarını kesmiş. Sinirle dosyayı kapadım.

"Bacaklarını sonrada kollarını kesmem hoş olur öyle değil mi?!" Diyerek ellerimle masaya vurdum.

"Zevkide var." Diyerek kollarını birleştirdi.

"Her şeyi anlat!"

"İnsan öldürdüm," dedi rahat tavırla.

Hayır bu çok anlamsızdı neden birden bire böyle bir şey yapsın ki, onca ölüden sonra teslim olmak. Bu çok saçma.

"Sen o değilsin." Dedim alayla.

Önce biraz şaşırsada Belli etmedi yandan gülüp,

"Zekisin, ama hepsi boşuna." Dedi.

"Zeki olabilirim ama seni yakaladım," dedim.

"Evet iyi dövüştün." Diyerek esnedi.

O sırada odaya Sehun girip, Kai'ye bir bakış attı. Bakışının anlamını bilmesemde tereddüt ettim.

"Eun jee, bu kadar yeter." Diyerek yanıma geldi.

Kapıya doğru gidip arkamı döndüm.

"Bazen hiç katil olmamış olmayı diliyorum, ama buna mecburum." Diyerek güldü.

Sehuna bakıp, beni çıkarmasını izledim.

¤

"Bunlar ceplerinden çıkan." Diyerek elime verdi Danbi.

"Teşekkürler." Diyerek aldım.

Elimdeki küçük kağıdı alıp açtım ve bunlar yazıyordu.

";7:@534 "

Bunun anlamı neydi! Sinirle yerimde tepinip Sehuna döndüm tam bağırıcaktım ki o bir meleği andırır gibi yatıyordu.

Nedense yanına gitmek ve ona yakından bakmak istiyordum, ayağımın izin verdiği kadarıyla yanına gittim.

Başucunda durup ona baktım, pek fazla belli olmasada minik tatlı çinileri vardı dudak yapımı kusursuzdu. Sanırım sevdiği kız çok şanslı.

"Nedense seni tanıma istediğim artıyor." Diyerek şaçının bir tutamını alıp gözünden çektim.

Alnına küçük bir öpücük bırakıp odadan çıktım.

¤

Elimdeki kapıdı Danbiye verip, çözmesini istedim.

"Efendim bu hiçbir alfabeye uymuyor." Dedi Danbi.

"Nasıl uymaz! O zaman bir şeyin şifresi!" Dedim.

Elimdeki kağıdı alıp, Kainin olduğu odaya gittim.

Yemek yiyordu, bana bakıp güldü ve yemek yemeği bıraktı.

"Tahmin edeyim, kağıda mı geldin?" Dedi dudaklarını büzüp.

"Bu ne?!" Dedim Sinirle

"Hm sanırım sen çözmelisin," diyerek tepsiyi sakat ayağıma doğru düşürdü.

İstemsizce çığlık atarken, Jong In'in yüzüne yumruk attım. Yüzü sağa yatarken sinsice güldü.

"Bunu ben haketmiyordum." Diyerek kahkaha atmaya başladı.

Elimdeki kağıtla dışarı çıkıp ayağıma baktım. Cidden fazla acımıştı. Ama ağlayan kızı oynamayacaktım.

"Eun jee?"

Duyduğum sesle kafamı çevirip Sehuna baktım. Sanırım utanıyordum.

"Joon geldi."

¤

"Nerdeydin sen!" Diyerek yanına gittim. Ama yanına giderken sendeledim.

Joon beni tutup koltuğa oturttu, Alnıma ve bacağıma endişeyle bakıyordu.

"Tanrım çok özür dilerim! Yanında olamadım." Diyerek sarıldı.

"Hey koca adam ağlıyor musun yoksa?" Diyerek güldüm.

"Hastanede bir kere görebildim, Soo Man'ın yanına gitmek zorunda kaldım Üzgünüm." Diyerek bana baktı.

"Sorun değil." Diyerek cebimdeki kağıdı ona verdim.

"Bu ne?"

"Jong In'den çıktı bizde çözemedik."

Kağıda defalarca bakıp duruyordu, elinden telefonunu çıkarıp bir kaç şey yazdı, sonra donmuş ve korkmuş gözlerle bana baktı.

Elinden telefonu düşürüp kağıda baktı.

"Hey, ne oldu?" Dedim.

"Eun jee bu olamaz."

Sehun ikimizde anlamazca bakıp, yerden telefonu aldı, ve koca bir siktiri çekti.

Elinden telefonu alıp baktım, bu gerçek olabilir miydi! Aramızda bir casus olabilir miydi! Çünkü telefonda koca bir,

MONSTER

Yazıyordu, ve bunu sadece ben, Joon,ve Sehun biliyorduk.

Yazım hatalarımı mağruz görün -~-

Monster💀 :: Oh Sehun Where stories live. Discover now