Kalbin sesi Bölüm 50

Start from the beginning
                                    

"AÇ DEDİM LAN. AÇ KAPIYI YOKSA KIRICAM EREN. AÇMAZSAN, EĞER AÇMAZSAN SENİ BUNA PİŞMAN EDERİM. Kapının arkasında ağlamaya devam edersen SENİ PARÇALARA AYIRIRIM EREN. BENİ MECBUR BIRAKMA LAN GİTMEYECEĞMİ BİLİ..." Sözünü tamamlayamadan küçük bir kilit sesi duydu ve hızla içeri girdi Timuçin. Eren komşuların kapıya çıktıklarını görebiliyordu. Öfkeyle başını çevirdiğinde pat diye kapıyı kapadı Kuzgun.

"Bela mısın lan sen rezil ettin beni herkese." Derken geriye adımlamaya başladı. "Ne istiyorsun söyle ve Defol git."

Hızla öne atılıp öfkeyle kollarını tutarak sıktığında Timuçin deli gibi canı yandı Eren'in çatılı kaşlarını Kuzguna çevirdi.

"Canım yanıyor lan bırak beni."

"Biliyordun ve bana söylemedin demek?"

"Ne değişecekti?" Derken gülümsedi. "Ama haklısn. Değişecek. Sen baba olacaksın Timuçin. Bak işte bu her şeyi değiştirecek."

"Neyi değiştirecek ben yine ben olacağım."

"Ne yapacaksın peki? Söyle ne yapacaksın? Sanem'e bir koca, bebeğine baba olmaktan başka elinden ne gelecek."

"O yalnızca bebeğimin annesi olacak."

"Hayır senin karın olacak Timuçin. Ne zannediyorsun sen? Bir çocuğun hem anneye hem babaya ihtiyacı vardır. Biri eksilirse, o çocuğun hayatının bir bölümü de eksilir. Doğru olan onların yanında olman olacak. Hem onların hem benim yanımda olamazsın. Karını bir erkekle aldatamazsın aptal mısın sen?"

"Kes sesini."

 Şok geçirmiş gibi öylece boşluğa bakmaya başladığında Timuçin. Hızla kollarından kurtuldu Eren ve biranda ağlamaya başladığında, koluyla gözlerini sildi.

"Doğrusu bu. Doğrusu gitmen. Sorumluluklarından kaçamazsın. Hem sen gay değilsin Timuçin. Hayatına bensiz çok da iyi devam edersin. Zaten bende değilim, belki bir gün bende bir kadınla tanışırım. Sen olmadan da yaşarım. Sana bakmadan da yaşarım. Bende tanışır, severim başkasını. Herkesin istediği gibi, olması gerektiği gibi. Daha kolay olur, daha kolay. Birbirimizi görmeden daha kolay..."

"İstemiyorum." Dedi Timuçin. "İstemiyorum. Gitmek istemiyorum. Kalırım ben hepinizin yanında olurum. Kaybetmeden kazanırım, hep öyle oldu. Yine olur. Kimseyi kaybetmek zorunda değilim."

"Ne diyorsun se.."

"KAPA ÇENENİ LAN." Diye haykırdığında Eren'in nefesi kesildi. Biranda yere oturduğunda hızla nefes almaya başladı ve kendini geriye sürüklerken üzerine yürüdü Timuçin.

" Ne onlardan, ne senden vaz geçerim. Yanımda eksik insanlarla hayata devam edemem ben kolay mı sanıyorsun öyle.  Hatırladın mı? Sana son kez dokunuyorum Eren demiştim. O zaman dursaydın. Bu söylediklerini o vakit yapabilrdin. Ama durmadın. Beklemedin. Bana dokunmaya devam ettin. Şimdi öylece çekip gidecek miyim ben. NASIL OLACAK O İŞ." Diye bağırarak söylediğinde son sözlerini Eren'İn yüzüne eğildi Kuzgun.

Ona bakarken kızarmış dudaklarını aralayıp, başını iki yana salladı Eren.

"Böyle olmaz Timuçin, yapamazsın böyle olmaz..."

Tek dizinin üzerine çöküp hızla Eren'i göğsüne bastırırken, sıkıca ona sarılmaya başladı Kuzgun. Saçlarını ve vücudunu kendine bastırarak, parmaklarıyla vücudunu sıkmaya başladı. Canı yanıyordu, canı çok yanıyordu. Bunun sebebi dokunuşları mı, sözleri mi? inadı mı bilemedi Eren. İnlerken ensesinde ki saçlarını tutup çektiğinde başını geriye eğdi kedicik ve yüzüne eğildi Timuçin.

"Benim dünyada ki cehennemimsin sen. Zehr-i zakkumum. Kalbimi en derin yerlerinden kavuran yakıcı bir ateş. Saçma değil mi? Böylesine acı veren bir şeye hırsla tutunmayı istemek delilik değilde ne? Ne tadım var ne tuzum. Ne düşünüyorum, ne uyuyabiliyorum. Bunun ne olduğunu düşünmeyi çoktan bıraktım. Bırakalı çok oldu saymadım. Diyosun ya bırak, kolaymış gibi git. Nasıl yapayım özümde yok böylesi. Bin kere tövbe etsem boş yine dönüp sana geliyorum. Sonunda yine sana dokunuyorum neden?"

Kısmış gözleriyle onu izlerken Eren, kızarmış yeşil gözlerinden yanaklarına kalan yaşları döküldü. Ama uzanıp ona sarılmadı. Kolları boşlukta öylece kaldı. Zira onları hareket ettirecek gücü kalmamıştı.

"Kuzgun." Diye fısıldadı. "Söyle o zaman. İkimizi de öldürecek o kelimeyi söyle."

Öylece ona baktı Timuçin.

"Seni,"

Kalbi duracak gibi atmaya başladığında Eren, hızla nefes alıp vermeye başladı. Daha duymadan ölecek gibi hissediyordu. Duyduğunda nasıl hissederdi?

"Kedicik, seni sev..."

"Dur." Dedi Eren. Elini kaldırıp onu susturdu. "Dur söyleme. Söyleme kuzgun ben ölecek gibi hissediyorum sakın söyleme." Derken dudaklarını okşadı ve uzanıp çenesini öptü. Elini dudaklarından çekerek uzanıp şakağına bastırdı ve dudakları çenesinin yanındayken gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı. "Seninle olmak kendi kendine harp etmek gibi. Yenileceğini bile bile devam etmek ne saçma. Ne yorucu." Diye mırıldandı. "Yakıcı bir sevgiliye sahip olmak, ateşten denizde yüzmek gibi."

Gözlerini kapadı.  "Bir kez daha söyle. Buna alışmam gerek. Neyim ben?" Derken titredi Kuzgun. Dişlerini sıkarken ellerini yumruk yaptı Eren. Bu basit kelime ne zordu böyle. Canı yanıyordu. İstemediği halde nefret ettiği halde elinde olmadan hıçkırarak ağlamaya başladı. İçini çekerek Timuçin'İn kollarını sıkarak, bağıra bağıra ağlarken zar zor dudaklarından kelimeleri  döküldü.

"Sevgilim." Timuçin ona sarılıp sakinleştirmeye çalışırken söyleniyordu Eren. "Beni öldürüyorsun. Beni öldürüyorsun. Canımı yakıyorsun. Seninle olmak istiyorum ama elimde zaman yok. Seni istiyorum Kuzgun. Benim ol istiyorum.  Kokunu, ellerini, gözlerini, saçlarını. Her şeyini istiyorum. Senden geriye hiç bir şey kalmayana dek bana ait ol, kimseye dokunma bana dokunduğun gibi arzulama... beni öp, beni sev. Aklını kaybedip  dayanamayacak olsan bile yalnızca bana gel. Beni parçalara ayırman umurumda bile değil. Çok mu bencilce bu istek söyle bana. Ama öyle değil mi? Yalnızca benim olamazsın sen. Elimde değil. Korkuyorum. Korkuyorum çok korkuyorum. Ne yapacağım ben..."

Kuzgun onu kendine bastırırken kendi korkularından bahsetmedi. Sadece sustu. Sustu ve nefes almaya çalıştı. Sahi neydi bunun adı. Ne demekti? Ona bakmaya korkarak yaşamak. Zira her baktığında ona kapılmak. Yanlış bedende filizlenen yakıcı bir aşka tutunmak mantıklı mıydı? Mantık mı? Bir erkeğe dokunuyordu, onu istiyor, onu arzuluyordu. Bunun neresi mantıklıydı? Aşk denen illetin olduğu yerde mantık kaybolur gitmez miydi? Giderdi ya. Bunu gerçek anlamda fark etmişti. İliklerine kadar hissetmişti.
Artık geriye dönmek için çok geçti. 

                                           Yorum ve votelerinizi eksik etmeyin sizi seviyore..:P

Ölümcül Saplantı (+18)Where stories live. Discover now