-38-

951 147 34
                                    

Bölüm şarkısı: Sezen Aksu- GİDİYORUM.


Çığlık çığlığa kalan bir ruhu bastırabilen tek şey yalnızlıktı. Yalnızlığı bastırabilen tek şey ise ihanetti. Yıpranmışlıklar vazgeçişlere adım adım giderken, vazgeçişler bir başlangıcın sonu olurlardı. Vazgeçmiştim. Ve bir başlangıç bile olmamışken bir sona adım adım gidiyordum. 

Çelişkinin içinde sıkışıp kalan duygular orada ezilip, yok oluyorlardı. Pasif bir gururun ardında gizlenen gökyüzüyle eş değer sonsuz bir aşk zihindeki o sesleri zorluyordu. Kalbe düşman olan gurur o zihindeki sesleri susturup, sağır edecek kadar yüksek sesle çığlık çığlığa bağırıyor ve zihni kendisine getiriyordu. İki büklüm olan kalp; sessiz sedasız yaşıyordu acısını, anısını. Beki gurur kadar etkili değildi ama çığlık çığlığa susuyordu, yalpalanıp giden gözyaşları eşliğinde. 

Dur! diyordu. Sevme artık, yeter! Vazgeç artık unut! Yıpranma! diyordu.

Çığlık çığlığa kalan sesleri susturamıyordum. Sesler bir zehir gibi yayılıyordu beraberinde getirdiği hasarlar eşliğinde, zarar veriyordu çürümüş ruhuma.

Çaresiz bir adamın haykırışları, küçük yaralı bir kızın kulaklarını sağır ediyordu. Kalbi istediğini duymuş bir zafer eşliğinde tetikliyordu beyini; Gitme! diye. Ve gurur, körü körüne bir nefret ile baş kaldırıp onaylamıyordu. İki taraf içerisinde sıkışıp kalan küçük kız sessizliği tercih ediyordu. 


Ben Asel Yılmaz.  Çokça sel oluyordu gözyaşlarım bir savaş uğruna. 

Sadece ben değil, duygularımda terk ediyordu o çaresiz adamı. Hislerim... Ama en önemlisi kalbim. Çocukluğum, gençliğim. On yedi yaşım terk etmişti onu. On sekiz yaşım adım adım uzaklaşıyordu ondan. 

Ben Asel Yılmaz. Yılmıştım bir savaş uğruna.


Gidiyordum. Arkamda çaresiz gökyüzü mavisi gözleri bırakıp. Ve vazgeçiyordum; içimdeki yaralı kıza inat. 


Gözlerim uçağın camından dışarıyı izlediğinde birçok farklı yüz ile karşı karşıyaydı. 

O amca belkide fazlasıyla yorgundu. O teyze bitkin. Karşıdaki küçük kız mutlu. Çaprazındaki genç kız kırgın. Yanındaki genç adam sinirli. Küçük çocuk üzgün. Bankta oturan çift aşık. El ele tutuşan aile mutlu. Hamile kadın heyecanlıydı belkide. Çalışan görevliler yorgun. Tatile giden çiftler neşeli. Ailesiyle sarılıp vedalaşan o kız korkuyordu belkide. Ya da şuradaki genç çocuk kırgın bakıyordu etrafa. Birçok farklı yüz ve binlerce farklı duygu.

Ama benim gözlerim sadece bir tanesinde takılı kalmışlardı. Gözlerinde birden fazla duygu gördüğüm gökyüzü mavisi gözlerde. 

O gözlerde kırgınlığı görüyordum. Çaresizliği, öfkeyi ve hayal kırıklığının getirdiği çöküşü. 

Bir süre gözlerimiz kenetli kaldı birbirinde. Ne kadar istesemde ayıramıyordum gözlerimi gözlerinden. Bizi ayıran tek şey, hareket eden uçaktı.

Gidiyordum. 

Ve şimdi ben nefessiz kalırken başka bir şehirde onsuz. O başkalarıyla nefes nefese yaşayacaktı bu şehirde bensiz. 

Uçup giden sadece uçak değildi. On yedi yaşımın heyecanı gitmişti, on sekiz yaşımın umudu. Hislerim gitmişti, gözyaşlarım, hayallerim uçup gitmişti. 

KARANLIĞIN İZLERİ (KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now