Sevgili James (1.BÖLÜM)

En başından başla
                                    

Bu seni ilk öğrendiğim zamandı işte, ne kadar da mutlu olmuştum. Ama sana şimdi asıl hikayemizi anlatacağım; Annen ile nasıl tanıştığımızı ve nasıl birbirimizi sevdiğimizi anlatacağım. Dikkatle oku oğlum.

YIL:1949

1949 yazıydı, hava çok sıcaktı. Sonunda yaz gelmişti ve benim için yazın tadını çıkarıp, uyumak vardı. 13 yaşındaydım. Okulu da pek sevmezdim, sanırım yazın gelmesini bu yüzden çok istemiştim. Her neyse. Mis gibi uyku çekmek istiyordum ama galiba bu olmayacaktı çünkü annemle babamın sesi kulağıma o kadar net geliyordu ki, sesler şöyleydi;

"Şu yeni taşınan komşular, nerelilermiş? " dedi annem.

"Sanırım İskoçya'dan gelmişler ve tam karşımızda oturuyorlar. Gidip bir taşınalım istersen sonuçta komşu ve dibimizde oturuyorlar. Biliyor musun? Dediklerine göre adamın karısı 4 sene önce ölmüş yani sadece adam ve kızı var." dedi babam da.

"Ah çok üzüldüm. Bence de bu akşam bir gidip ziyaret edelim."

İşte annemle babamın konuşmaları böyleydi. Sanırım bu akşam güzel bir ziyafet olacaktı. Ben de hemen kalktım ve banyoya doğru yöneldim ama tam girecektim ki kız kardeşim Olga önüme geçti ve sırıtarak,

"Haha senin yerini kaptım galiba, merak etme bebek 20 dakikaya çıkarım."

"Çok ta meraklı değildim zaten." dedim.

Aşağı kata indim. Biz 4 kardeştik. Ben, Olga, Matt ve Helen idi. Herkes kahvaltı sofrasına oturmuştu. Sofra harikaydı; zeytin, peynir, salam, sosis, patates...her şey vardı.

"Tatlım, Olga nerede?" dedi annem bana bakarak.

"Olga, lavaboya girdi."

Olga'nın 20 dakika lavabo da kalması beni çok kızdırmıştı ama biliyordum, Olga birazdan inecekti.

"Ben geldim anne." dedi Olga.

Nihayet, herkes kahvaltı sofrasına oturdu. Sessiz sakin güzelce kahvaltımı ettim ki tam ayağı kalkacaktım,

"Dur bakalım nereye, biraz sohbet ederdik." dedi babam gülümseyerek.

"Baba sadece dışarı çıkıp yeni komşulara bakacağım." dedim. Ailemi seviyordum çünkü benimle yakından ilgilenirlerdi. Onlara bakarak gülümsedim ve kapıya doğru yöneldim.

Hava çok güzeldi. Dışarıda, tam güneş başıma vuruyordu, bahçemizde ki çiçeklerin kokusu tam burnuma geliyordu. Harikaydı.

"Haydi, gel de beraber yeni komşularımızla tanışalım." dedi babam arkamdan.

Babam ile beraber caddenin karşına geçtik. Zaten ev direk karşımızdaydı ve etrafta hiç kimse yoktu ayrıca bahçe de çok sade idi. Bizde şaşkınlıkla kapıyı çaldık-kapıyı açan kızıl saçlı, yeşil gözlü şirin bir kız çocuğu idi, nerdeyse benim yaşlarımdaydı. Sanırım aşık oluyordum, her ne kadar bunun ne demek olduğunu bilmesem de ağabeyimden az çok duymuştum.-

"Buyurun, kimi sormuştunuz?" dedi kızıl saçlı kız.

"Merhaba ufaklık, babanız evde mi acaba?" dedi babam içtenlikle.

"Evet, evde. Onu çağırayım. Baba? Aşağıda seni görmek isteyenler var."

"Tamam, tatlım aşağıya iniyorum."

Aşağı inen adam, iri yarı hafif sarı saçlı, mavi gözlü bir adamdı. Hayat onu yormuştu çünkü yüzünden ve göz kapaklarından anlaşılıyordu. Adam bize kocaman gülümsedi

"Merhabalar, size tanışmak benim için bir onurdur. Benim adım Andreas ve bu da küçük kızım Diana.

"Bizim için de bir onurdur Bay Andreas. Ben de Henry, bu da en küçük oğlum James. Ailecek 6 kişiyiz. Sizinle de tanışmak istiyorduk sonuçta yakınımızda oturuyorsunuz şey bir de açıkçası bu akşam size akşam yemeğine gelmek istiyorduk da..."dedi babam.

"Ahh Tabi ki. Sizleri evimizde görmekten büyük bir mutluluk duyarız." dedi Bay Andreas. Babam ve Bay Andreas konuşmaya dalmıştı. Diana'nın gözleri sürekli üzerimdeydi. 13 yaşında olmama rağmen garip bir his hissetmiştim.

"Merhaba ben Diana, gökyüzündeki yıldızlara bakmayı sever misin?"

"Evet, severim biz ailecek yazları bahçede ki yıldız kaymalarını seyrediriz. İstersen senle bir gün izleriz. Bu arada ben 8 yaşındayım, sen kaç yaşındasın.

"Aa ben de 13 yaşındayım. Ben İskoçya'dan geliyorum ve ne yazık ki 4 sene önce annemi kaybettim ama onun yokluğunu pek yaşamadım yani şöyle söyleyeyim, babam bana bu konu da hep yardımcı oldu."

"Çok sevindim senin adına. Oyun oynamak ister misin? Ya da seni kardeşlerimle tanıştırayım." dedim mutlulukla. Bunları söylerken kalbimin hızlıca attığını hissedebiliyordum.

"Tabi ki olur. Ben de yeni arkadaşlar edinmekten mutluluk duyarım."

"Tamam o halde, babandan izin al."... "Seni bekliyorum."

"Baba, lütfen arkadaşıma gidebilir miyim?" dedi Diana.

"Tabi ki gidebilirsin." dedi Bay Andreas.

Günüm Diana ile oynamak ile geçti fakat çok konuşmadı belki de bu akşam onun ile konuşurum.

Gökyüzünde Ki Kayıp ZümrütlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin