2.Bölüm

4.4K 557 129
                                    




Çığlık 

  Onunla ilk defa karşılaşacaktı. 

  Asansöre binerek beş katlı binanın en üst katına çıktı.Uzun koridoru hızla katetti ve binanın en büyük odasının,kapısının kolunu tuttu. Kapının ardındaki ölüm sessizliğininiçinde kıyametler koptuğunu iyi biliyordu. 

  "Deniz Bey!" diye seslendi biri. 

  Genç hemşire, klinikte henüz ilk günü olan ancak kendisinden önce hem doktorluğu hem de yakışıklılığına dair namıçoktan kliniğe ulaşan Deniz Akdoğan'dan biraz çekindi. Soğuk ve sert bir görünümü vardı. Uzun boyu, geniş omuzları ve üzerindeki buz mavisi gömleğiyle bu kliniğe değil degörkemli yıldızların olduğu film galalarına ait gibi duruyor,kesinlikle ulaşılmaz görünüyordu. 

  Zorlukla yutkunup biraz da çekinerek görevi icabı açıklamaya koyuldu. "Hastanın yanına girerken beyaz gömleğinizigiymenizi tavsiye ederim. Ancak o zaman doktor olduğunuzkonusunda ikna olabilir. Aksi hâlde huzursuz olabiliyor,"diyen hemşire genç adamın ela gözlerine bakarak dudaklarını umutsuzca birbirine bastırdı. "Zaten gözleriniz..." dedive bunun bir çaresi olmadığını bildiği için eliyle adamın bileğindeki gümüş rengi saati işaret etti. "...ve saatiniz. Hasta özellikle bileğe takılan şeylerden çok rahatsız oluyor. Hattabüyük tepkiler veriyor." 

  Genç adam kapının kolunu öfkeyle sıkarken hastalarınaasla göstermediği bir duygusunu genç hemşireye göstermeküzereydi. "Bunları bilmeden paldır küldür içeri dalacağımıdüşündün demek Merve?" 

  Genç hemşire adamın kendi ismini biliyor olmasına şaşırarak geriye doğru bir adım attı. "Özür dilerim Doktor Bey, bunları size tedbir amaçlı söylemek istemiştim. Bu benim görevim." 

  Deniz, hemşirenin pişmanlığına karşın yumuşamadı. "Bukatta çalışan herkesin ismini ve hastamla kurduğu yakınlığınderecesini iyi biliyorum. Bu şekilde çalışmak benim tarzımdır. Bunu çabuk kavrasan iyi edersin." 

  Gerçekten öyleydi. Dün akşamüzeri onu havaalanındanorta yaşlarda Ahmet adında bir şoförün alıp, önceden ayarlanan eve bıraktığından beri, yıllar sonra ilk defa İstanbul'agelişini göz ardı ederek, bir an bile oyalanmadan sabaha kadar Yazmira'nın bulunduğu kattaki hemşirelerin, hasta bakıcıların ve hastaların isimlerini öğrenmişti. Neredeyse iki saatuyumuş ve kliniğe öyle gelmişti. Hemşireyi arkasında bırakarak, kapının kilidini açıp kolu aşağı indirdi. Saati kolunda,ela gözleri odanın beyaz yatağında, beyaz doktor gömleği isekim bilir neredeydi! Hiçbiri umurunda değildi. Onun tümtepkileriyle tanışmak ve ne kadar ileri gidebileceğine kendisişahit olmak istiyordu. İçeri doğru bir adım atarak boş ve örtüsü dümdüz duran beyaz yatağa baktı. Kulağına çalınan yumuşacık mırıltı odadaki kıza aitti. Kapı sesini duyduğu hâldeodada herhangi bir hareketlilik yoktu. Deniz içeri girerek kapıyı kapatıp kilidi çevirdi. 

  İşte oradaydı. Ayak bileğine kadar uzanan bembeyaz birelbise giymiş, kendisinin odaya girdiğini bildiği hâlde yüzünü ona dönmemiş bir hâlde pencereden dışarıyı seyrediyorve ne olduğunu çözemediği bir ezgi mırıldanıyordu.  

  Bu hâliyle saf ve masum birini andırıyordu. Deniz gece boyunca kızın fotoğrafına bakıp bunu düşünmüştü. Onu nasılincitmeye kıymışlardı? Kahverengi saçlarının iri ve parlakdalgaları omuzlarından aşağıya doğru dökülüyordu. Asil,dik ve zarif bir duruşu vardı. Ona benziyordu! Demir korkulukları olan pencereden dışarı bakarken buraya ait olmadığıçok kolay anlaşılıyordu. Deniz, kıza doğru ağır ağır birkaçadım attı. Pürüzsüz sesi bir hastadan ziyade normal bir insana seslenir gibiydi. 

  "Merhaba Yazmira." 

  Genç kız ismini duyduğunda, mırıldandığı ezgiyi sonlandırıp usulca arkasını döndü. Deniz onun tepkisini görebilmek için neredeyse nefesini tutmuş bir hâldeyken, kızın koyukahverengi gözleri kendi gözleriyle çarpıştı. O anda Yazmira'nın bakışlarında beliren karanlık bir uçurum kızın nefesini hızlandırdı. Pembe dudaklarını korkuyla aralamasına vesesini çıkaramadan tekrar kapatmasına sebep oldu. Deniz,kızın tepkilerine aldırmadan kararlılıkla ona doğru ilerledi.Kız, Deniz'in önce gömleğine, sonra bileğindeki saate ve dahasonra ise ela gözlerine tekrar baktı. Korkuyla! 

  Deniz bu sürede Yazmira'nın bastırdığı korkularının tekrardan yüzeye çıkışını sabır ve üzüntüyle seyretti. Genç kızın bastırdığı çığlıklar vücudundan kopmadan hemen öncebaşını sağa sola sallamaya başladı. Ağır çekime alınmış birfilm sahnesi gibi başladı her şey: şaşkınlık, fark etme evresi vekopma anı! Ardından kopan çığlıklar yeri göğü inletti. 

   Yazmira bilinçsizce ve bilinçaltının ona yaptığı baskıyla,"Neden geldin? Neden geldin?" diye sayıklamaya başladı vesesi gitgide en son oktavda yükseldi. Ellerini yüzüne kapatarak, ardı ardına çığlıklar atmaya başladığında Deniz hızlayanına vardı ve onun bileklerini nazikçe tutarak fısıldadı. 

 "Şşşşt, sakin ol! Ben 'o' değilim!"

Yazmira - BASILI ESER (Ön okuma vardır.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin