10.BÖLÜM: "Özür dilerim"

Start from the beginning
                                    

Her vuruşumda arkamdaki kızlardan çığlık sesleri geliyordu. Çocuk anında yeri boylarken bir daha da kalkamamıştı. Nefes nefese yerdekilere bakarken arkamı döndüm. Sağlam olan kız onlara döndüğümü gördüğü an yerdeki kızı bırakıp koşmaya başladı. Kızıl saçlı olan diğerinin arkasından şaşkınca bakakaldı. Sırıtmadan edemedim. Kızıl saçlıya yürüken "Aldım a-aldım" dedi titrek sesiyle. Tek kaşım anlamadığımı belirtircesine havalandı. "Lafımı...lafımı geri aldım" zaferle gülümserken yerdeki çantamı aldım. Yumruk vurduğum yerler sızlıyordu. Eldivensiz her zaman zorlanırdım.

Onları arkamda bırakarak koşmaya
başladım. Koşmayı seviyordum. Kafama estiği zamanlarda koşardım ve bu da o zamanlardan biriydi. Sahil yolundan sonunda çıkabildiğimde yavaşladım. Rüzgâr üzerime doğru birden estiğinde titremeden edemedim. Her ihtimale karşı çantamda bulunan ince hırkamı çıkardım. Hâlâ nefes nefeseyken hırkamı giyip fermuarı yarısına kadar çektim. Çantamı tekrar tek omuzuma takarken hırkanın kollarından rahatsız olduğum için kollarını kıvırmaya başladım. Bir yandan da nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. En azından stres atabilmiştim.

Yıkık kilisenin yakınına geldiğimde gördüğüm manzarayla ağzım açılırken yürümeyi kesmiştim. Gözlerimde ağzıma eşlik ederek aralanmıştı. Kilisenin hemen önünde iki mafya kılıklı adam Rüzgar'ı kollarından tutmuş zar zor zaptetmeye çalışıyorlardı. Rüzgar'ın hemen önündeki adam ona bağırarak bir şeyler söylüyordu. Henüz beni görmemişlerdi. Şoku da atlattığım söylenemezdi. Bu kesinlikle beklemediğim bir şeydi.

Rüzgar'ın deli gibi çırpındığını gördüm. Yine de kurtulamıyordu adamlardan. Öndeki adam bal gözlüye bir yumruk savurunca çığlık atmamak için ağzımı kapattım. Bal gözlü sağa dönmüş kafasıyla beni görünce bir an affaladı. Gözlerini kırpıştırdıktan sonra kaşıyla gitmem için işaret yaptı. Gitmemi mi istiyordu? Onu burada bırakıp gitmemi? Ona vuran adam şüphelenmiş olacak ki bana döneceğini anladığım anda hemen yanımdaki çalılıklara saklandım.

Bir kaç dakika beklememin sonucunda hiçbir hareketlilik olmadığını farkettim. Onların çaprazında kaldığım için diğer adamlar beni görmemişti. Kafamı hafif çıkarıp tekrardan onlara baktım. Adamlara dikkatle baktığımda bal gözlüyü tutan adamlardan birinin Tayfun olduğunu gördüm. Tayfun ; babamın eski çalışanlardan biriydi. Tayfun'un kötü işlere bulaştığını öğrenen babam onu kovunca bize düşman olmuştu. Üstelik gıcık oluyordum bu adama. Hep dövmek istemiştim onu ve şimdi fırsat ayağıma gelmişti. Ama önce akıllılık edip polisi aradım.

"Allah'ım sen yardım et" kendi kendime fısıldarken derin bir nefes aldım. Saklandığım yerden çıktım. Onların olduğu tarafa koşarken Rüzgar kaşlarını çatmış şaşkınlıkla bana bakıyordu. Onu bırakıp gideceğimi düşündüyse yanılıyordu. Koşarken çantamı yere fırlattım ve bal gözlüme vuran adamın sırtına zıpladım.

"Lan lan lan!" diye bağıran adamın saçını çekmeye başlamıştım bile. Rüzgar daha çok çırpınmaya başlamıştı ama o iki izbandut gibi adamdan kurtulması imkansızdı.

Adamın sırtından yere atlayıp bel boşluğuna düz bir tekme geçirdim. Adam bir an öne sendeledi. Toparlanacağını anladığımda beklemeden bir tane daha vurdum. Bu sefer yere düşürmeyi başarabilmiştim. Yerde belini tutuyordu. Orasının çok acıttığını bildiğim için özellikle beline vurmuştum. Adamı arkamda bırakıp diğerlerinin önüne geldim. Rüzgar'ı bırakamıyorlardı. En ufak hatalarında ellerinden kurtulurdu zaten. Tayfun'a doğru döndüğümde beni gördüğüne oldukça şaşırmıştı.

"Biliyor musun? Seni hep dövmek istemiştim Tayfun" yüzü ter içinde kalmıştı. Rüzgar'ı zaptetmek oldukça zordu. Kahkaha attı. "Ve şimdi de yapacağım" aramızda yaklaşık 5 adımlık mesafe vardı.

SERT BELA | Tamamlandı |Where stories live. Discover now