SAFİR 17. BÖLÜM | Geç

Start from the beginning
                                    

Kuruyan damağımı yumuşatmak için sertçe yutkundum.

"Yanında olmama izin ver."

"Zaten yanımdasın." dediğinde sesinde hala duygudan eser yoktu. Gözlerimin dolmasına engel olamayarak başımı öne düşürdüm. Artık gitmem gerekiyordu ve ona istediğim gibi dokunamamanın ve karşılık alamıyor almanın verdiği hayal kırıklığı Donaldson'a karşı hissettiğim nefretin bile ötesine geçebilirdi.

Kolumdaki saati kontrol edip, büyük bir yenilgiyle ellerimi yüzünden çektim.

Donaldson'ın bu saatte ofisinde olmalıydı ve günlerdir nerede olduğumla ilgili ona iyi bir açıklama borçluydum(!). Kapıya yöneldiğimde gözlerimden bir kaç hayal kırıklığı damlasının akmasına engel olamadım.  Derin bir nefes alarak kapı koluna uzandığımda göz yaşlarımı saran sıcak el, aynı anda kalbimi sarmalamış, beni güvenli topraklarıma taşımıştı.

"Bir daha ağlamayacaktın, Deirdre..." dedi ama sesinde sabit kalan düzlük hala canımı yakıyordu. Başımı biraz daha eğip ona dönmeyi reddettim. Çevik bir hamleyle beni kapıyla arasına sıkıştırdı. Şimdi yüz yüzeydik.

Lacivertlerinde gördüğüm yumuşama içime su serpmişti. Tutuşunun verdiği heyecanla nefessiz bir şekilde ona bakmayı sürdürdüm.

İnce parmaklarıyla itinayla göz çevremi sildikten sonra elini enseme kaydırdı. Bu yavaş, ama iç kavuran hareketiyle nefeslerim hızlanmış, göz bebeklerim büyümüştü. Sabah taktığım küpeyi işaret ederek kulağımdaki hassas noktayı okşadı.

"Güzel." dedi yumuşak bir sesle. "Bunu bir daha çıkarmayacaksın."

Sesindeki ani değişim sesli bir şekilde yutkunmama neden olmuştu ve tek yaptığım uslu bir şekilde başımı sallamaktı.

"Her an sizi dinleyeceğim."

Yumuşaklık yerini tehditkar ama aynı ölçüde davetkar bir tona bırakmıştı.

"Yap demediğim hiç bir şeyi yapmayacaksın."

Nefessiz bir şekilde tekrar kafamı salladım.  Sıcaklığını dudaklarıma üflüyor, bilerek ve isteyerek kanımı kaynatıyordu.

"Sözümden çıkmayacaksın."

Harelerinde oluşan yeni kıvılcımlara hayranlıkla bakarken tekrar ve tekrar kafa salladım.

"Şimdi..." dediğinde sesindeki boğukluk kalbimi kavurmuştu.

"Öp beni Deirdre."

**

Yine bir kapının önündeydim ve bu sefer ayaklarım geri geri gidiyor, bu durumla yüzleşmemem için bahaneler üreten bilimcimle savaşıyordum. Bir kaç kez derin nefes aldıktan ve kendime sakin olmayı emrettikten sonra kapıyı açtım.

İlk hissettiğim odadaki havasızlık oldu. Kapıyı iyice aralamamla kaşlarım çatıldı.

Tobias Donaldson'ın her zamanki düzen kontrolüyle ilgisi kalmayan oda, karmakarışıktı. Tüm kitaplıklar boşalmış, zemin, koltukların üstü ve odadaki tüm boş alanlar döküman ve sayfaları karıştırılmış kitaplarla dolmuştu.

Bakışlarımı odadan alıp Donaldson'ı aradım. Masası da odadaki dağınıklıktan nasibini almıştı.

Girdiğimi fark etmediğinden ya da umursamadığından, hala önündeki kağıtlara bakıyordu. Bakışlarındaki yorgunluğa rağmen dikkatle, bilgiye aç bir şekilde incelediği kağıtları karıştırıp duruyordu. Saçları dağınık, göz altları şişti. Günlerdir uyuduğundan ya da yemek yediğinden şüpheliydim.

Lacivert  - Safir - AmberWhere stories live. Discover now