"Sen katil misin?" Diye sordu. "Bir cana kıymak ne demek bilmek mi istiyorsun?  Her gece kabuslarla mı uyanmak istiyorsun? Dünyada kendi cehennemini mi yaratmak istiyorsun söyle? Yapamazsın." Derken yumuşadı. "Kendi çocuğunu öldüremezsin sen. Her şeyden önce bir anne olacaksın. Hiç.  Anne dediğin hiç evladına kıyabilir mi? O senden bir parça olacak. Bir yarısı sen olacaksın onun. Tamam kolay olmayacak ama bunu kefaretin sayacaksın. Başka yolun yok  Sanem? Başka yola ihtiyacın yok."

Başını salladı. Başını sallarken Eren'İn omuzuna yaslandı.

"Ben. Seni hiç bu yanınla görmemişim barmen çocuk. Ne vakittir bizim sınıftasın ama sana bir kez bile bakmamışım. Çevremde ki insanlar gözlerimi öyle kör etmiş ki herkesi aynı zanneder olmuşum."

Derin bir nefes aldı Eren. Sahi, böyle söylüyorsun ya Eren. Peki şimdi sen cevapla, söyle nasıl dönücen geriye? En başa. Küçük bir çocuk kadar saf kalamıycan elbet. Ancak, kalbin böyle atarken acıyla, yaptığının hangisi doğru karar vermek zor olacak. Çekiyor değil mi Eren. Çekiyor karanlık. Kalbinin en derinlerinde ki o karanlık arzu bırakmıyor peşini. Çünkü düşmüşsün oraya. Uzun zamandır onunlasın, bilmiyor kimse, bilmiyor aslında iyi olmaya çalışsan da içinde ki canavarı. Göremiyor kimse içinde ki gerçek seni. Sen vazgeçmek istesen de o bırakmıyor seni.

Ama bilemezdin Eren. Zira farkında değildin, pusulardan seni izleyen o karanlık gözlerin. Duyamazdın bir yerlerde seni izleyen kuzgunun nefesini. Parlatmıştın bikere, girmiştin onunda kanına, işte o zehir bir kere girdi mi kanına kıvrandırır da öldürmeden bırakmazdı ya. İşte öyleydi. O da öyleydi görememiştin.

Yaklaşık yarım saatin sonunda hastaneye gittiler, bu işlem oldukça uzun sürerdi ancak Sanem'in tanıdıkları duruma el attıklarından birkaç güne çözülmüştü anlaşılan. Ellerinde zarfla ikisi de beklemeye başladıklarında, gözlerinin önünden anlamsızca bir yığın kurgu geçti. 

 Zarfı açtığında Sanem bekledi. Dudaklarını ısırıp biranda kendini sandalyenin üzerine bıraktı. Öylece boşluğu izlerken önüne geldi Eren.

"Ne, ne oldu Sanem. Söyle ne yazıyor? Bebek kim denmiş?"

Yavaşça başını kaldırırken gözleri kızarmaya devam etti. Nefes almaya çalışırken konuşmaya çalıştı kız.

"Ka, kabuslarım gerçek oluyor Eren." Dedi. "Bebek Timuçin den."

Nefesinin kesildiğini hissettiğinde dondu kaldı Eren. Öyle ki başka ne hissedeceğini bilemedi. Yavaşça Sanem'in yanına otururken o ağlamaya devam etti.

"Söylediğin iyi ne varsa yok işte. Bu rüya değil. Bu benim kendi kabusum. Bize bu kadar acı çektiren o canavarın bebeğini taşımak. Bu kabus değilde ne? Söylesene barmen çocuk. Şimdi ne yapacağım ben?"

Gerçeklerden kaçamazsın arkadaş, karanlığın içinde bekler seni gerçekler. Ayrılık öldürmez seni, gerçekler öldürür.

"Yapacağın." Derken yüzüne bakmadı Eren. "Yapacağın belli senin. Ona gitmelisin. Bebeğinin babasına. Ona söylemelisin ne yaptını. Artık ne olduğunu. O da bilmeli." Dedi ve ayağa kalktı Eren. "Canavarda olsa. O artık baba olacak Sanem. Canavar bile olsa bir baba çocuğunu terk etmez." Deyip yüzüne baktı. "Senide terk etmeyecektir."

Başını çevirip giderken onun göz yaşlarını göremese de duyuyordu Eren. Hayır bir dakika bu duyduğu kimindi. Bu, bu sesler ondan gelmiyordu bu kendisinindi. Köşeyi döndüğünde gözlerini kapadı ve sırtını duvara dayadı. Elleri titriyordu ama nefes almaya ihtiyacı vardı. Öfkeliydi. Öfkeliydi ama kime. Kızgındı ama kime? Gece çöküp gün kararınca  gitmeliydi belkide. 

Sessizce.

Yaklaşık bir dakika sonra dışarı çıktı ve gök yüzüne baktı. Göz yaşlarının ardından gülümsedi ve gülmeye başladı. İntikam oyunu onu nereden nerelere sürüklemişti böyle.

"Eren."

Duyduğu sese başını çevirdi. Timuçin siyah takımıyla araca yaslanmış onu bekliyordu. İrikilmedi  yada korkmadı. Nedendir bilmez. Tuhaf bir boşluk hissetti. Sonra gözlerini devirip yürümeye başladı.

"Eren. Dedim."

"Düş yakamdan." Derken Timuçin'e bakmadı ama yürümeye devam etti.

"Ne?"

Hızla yanına gelip önüne geçti Kuzgun.

"Ne demek bu?"

"Timuçin." Dedi ve yüzüne baktı. "Hani kopan bir ipe sımsıkı bir düğüm atarsan ipin en sağlam yeri artık bu düğüm olur ya. Ama ipe her dokunduğunda canını acıtan yine o düğümün kendisidir aslıda. İşte biz seninle öyleyiz. Tıpkı o can yakıcı nokta gibi. Bunu göremedik biz hiç. Hiç buradan bakamadık yada bakmak istemedik ama bitti. Bana birkez daha dokunma. Bu kez ciddiyim. Bunu benden çok daha iyi biliyor olman gerek. Sevmek yada istemek bazen tek başına yetmiyor. Bak bağırmıyorum yada kızmıyorum. Artık oynamıyorum Timuçin. Seninle harika bir gece geçirdim ama hepsi bu. Bu kadar. Bundan sonra sen yoluna, ben yoluma."

Başını çevirdi Eren ve bir başka kelime etmedi. Öylece bekledi Timuçin ama o yanından geçerken fısıldadı.

"Neyi yanlış yaptık ki? Bu kez neydi?"

"Dediğin gibi. Yanlış olan baştan beri bizdik."

İsterik bir gülümseme attı Timuçin. "Peki hangisine gideceksin?" Anlamadı Eren. "Sanem'e mi Ayaz'a mı?" Dediğinde, o zaman durdu. "Sanem'le de mi birliktesin? Ben. Ben sana hiç yetişemeyecek miyim? Ne istiyorsun benden? Daha kaç kişi var hayatında Bakır kedi?"

Dişlerini sıkarken Timuçin'in önüne geldi. Yumruklarından birini öyle çok yüzüne geçirmek istiyordu ki.

"Kimseyle bir ilişkim yok benim. Senlede yok. Sen, senden olanlara iyi bak yeter." Diyerek başını çevirip hızla giderken kımıldamadı Timuçin ama kaşlarını çattı. Başını kaldırdığında merdivenlerin başında Sanem'i gördü ve yavaşça gözlerini kıstı.

Bu da neydi böyle? Birden bire çarpan bu rüzgarda neydi? Ama bu daha bişey değil Timuçin, kurtulucan sanma sakın, umutlanma. Çünkü bir umut öldürür insanı birde vicdan...

Yorum ve votelerinizi eksik etmeyin efenim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Yorum ve votelerinizi eksik etmeyin efenim..:) Beni özleyin..:P

Ölümcül Saplantı (+18)Where stories live. Discover now