Hızla arabaları geçti sonra karşı marketi. Koşmaya başladı şimdi. Koşarken kalbinin niye attığını bilemedi. Korku, panik, heyecan, stres. Nefes al. Nefes al Eren, nefes al. Henüz bilmiyorsun nefes al. Daha on yedi yaşındasın sen. Her boku yiyecek yaştasın. Yedinde. Sonunu düşünmeden hareket etmek. Hep böyle yapmadın mı sen? Hep başkasını suçladın ya, yalan. Haklı Timuçin. O haklıydı. Düşünmeden hareket ediyorsun. Plan yapmadan yola çıkıyorsun. Bak sonra bak, şimdi ne haldesin. Öyle olmuyor muş değil mi Eren? Öyle değilmiş. Her şey filmlerde ki gibi değilmiş. Gerçek hayat filmlerden fazlasıymış. Sonunu düşünmeden hareket ettiğinde canın yanabiliyormuş. Şimdi. İşte şimdi koşmaya devam et. Ne olursa olsun. Yolun sonunda kendi kaderine razı geleceksin.

Demirliklere tutunduğunda nefes almaya çalıştı. Okulun bahçesindeydi işte. Derin bir nefes aldı ve yanına geldi. Sanem onu gördü ama başını çevirdi.

"Üzgünüm. Yanına oturabilir miyim?"

"Neden geldin?"

Derin bir nefes daha alırken bekledi ama başını ona çevirmedi. "Yalnız kalma diye. Bi boka battığında yalnız kalmak ne demek bilirim. Yanında kimse olmadığında saçmalamak nasıl bir şey... Sonra o saçmaladıklarının bedellerini ödemek nasıl bir his, nasıl bir azap bilirim." Derken yavaşça başını kaldırdı Eren. "Yalnız kalma diye geldim. Ne yaparsan yap yalnız kalma."

Bekledi ikisi de. Ağlamaya başladığında kız, ona baktı Eren, gözlerini hızla kırparken yanına geldi. "Şişşt, tamam. Tamam ağlama. Gel yanıma." Derken kıza sarıldı. Sanem başını Eren'in boynuna gömdüğünde ellerini yumruk yaptı.

"Ben. Bilmiyorum. Napıcam ben barmen çocuk. Korkuyorum. Bu nedemek biliyor musun sen? İliklerine kadar korkmak ne demek? Ya bu. Bu bebek bana tecvüz edenlerden biri.."

"Şişşt tamam.. Tamam değil. Düşünme sen. Düşünme şimdi tamam mı? Daha bilmiyoruz. Üzme sen kendini."

"Üzmesem ne olacak yerine gelmeyecek hiç bir şey. Gitmem gerek belki. Gitmem gerek buradan, herkesden, herşeyden. Nasılsa herkes bir gün yalnız kalmayacak mı?"

"Kolay değil işte öyle. Kolay gibi görünürde değil. Sen nereye gitsen peşinden gelecek yaptıkların. Vicdanın senleyken kaçamazsın hiçbir yere.. Günahların senleyken nereye gitsen boşa. Yani, gitsen de zor gitmesen de."

Başını kaldırıp kızarmış yüzü ve gözleriyle Eren'in yüzüne bakarken mavi gözlerinde ki kederle söylendi.

"Söylesene Eren. Bir gecenin günahı bize neler yaptı böyle."

Biliyordu Eren. Biliyordu ne demek istediğini. Nereye varmak istediğini ama sustu. Susmalıydı belkide. Doğru olan buydu ne belli? Bekledi. Başını eğdi ve elleriyle yavaşça sanem'in yüzünü tuttu.

"Korkma sakın. Eğer bendense bebek seni yalnız bırakmam. Daha on yedi yaşındayım biliyorum. Daha herşeyin başındayız ama önemli değil. Belki çok iyi bir hayat sunamam ama yanında olurum." Tekrar sustu ve başını çevirdi. "Eğer, eğer bu bebek Timuçin'inse." Derken yutkundu. "Eğer onunsa, bebeğine ve sana sahip çıkması için elimden ne geliyorsa yaparım." Gözlerinde ki hüzünü saklamadan ağlamaya devam ediyordu kız. Sormak istemediği en vahim soru boğazında bir düğüm olmuştu sanki. Ama devam etti Eren. " Eğer o hayvanlardan biri ise bebeğin babası. Korkmana luzum yok. Zira birileri kesti biletlerini." Derken isterik bir gülümseme attı. "Tabi bunun ne kadar iyi  yada kötü olduğu tartışılır."

        Birden patladı kız. "Peki, peki ya ben, ya hepsinden, her şeyden kurtulmak istiyorsam. Ya karnımdakinden kurtulmak istiyorsam." Dediğinde, öyle bir baktı ki Eren irkilmeden edemedi kız.

Ölümcül Saplantı (+18)Where stories live. Discover now