7.Bölüm - Maria Puder

Start from the beginning
                                    

"Yoksa?"

"Evet o amca benim." Gülmekten gözünden yaşlar geliyordu. Çünkü beni bir güzel işletmişti.

"Demek bana mesaj atan sendin. Aşk olsun ya. Ecel terleri döktüm burada." derin bir nefes aldım ve masalardan birine oturdum. Orada hem kitap satılıyordu hem de kahve. Yani bir kitap kafeydi.

"Evet mesajı ben attım. Gerçi o parayı bırakanın sen olduğunu bilmiyordum ama hiç hoşuma gitmemişti bir insanın bizim bağımızdan bir salkım üzüm koparıp da parasını bırakması. Çünkü göz hakkı diye bir şey var, dileyen herkes bzim bağdan üzüm koparabilir."

Ben masada oturmuş onu dinlerken, "Dur ben sana bir kahve getireyim." diyerek gitti. O gidince ayağa kalktım ve kendime okuyacak bir kitap aramaya başladım. Binlerce kitap vardı, bir çoğu ilgi çekiciydi. Birini elime alıyordum sonra başka bir kitap gözüme çarpıyordu elimdekini bırakıp onu alıyordum. Bir türlü karar veremiyordum hangisini alacağıma.

Sonra o geldi yanıma elinde kahvelerle. Kendisine de doldurmuştu bir fincan. Kahveleri masaya bıraktıktan sonra, "Eğer kitap arıyorsanız çok satan kitaplar var onlara bakabilirsiniz." dedi ve çok satanların bulunduğu rafı işaret etti.

"Yok ben popüler kitaplarla ilgilenmiyorum. Bir kitabın çok tutulması onun iyi kitap olduğunu göstermez, tanıtımının iyi yapıldığını gösterir. Eğer bir kitap gerçekten iyiyse yıllarca raflarda kalmalıdır. Mesela; Suç Ve Ceza, Sefiller, Dönüşüm, Madam Bovary bunlar basılalı yıllar oldu ama insanlar hala okuyorlar."

"Ne diyebilirim ki? Haklısın yani... Ben hiç böyle düşünmemiştim. Ama bir şey dikkatimi çekti; saydığın kitapların hepsi yabancı yazarlara ait Türk yazarları okumaz mısınız?"

"Okumaz olur muyum?" dedim ve ekledim, "Oğuz Atay'ı, Edip Cansever'i, Halide Edip Adıvar'ı okumamak olur mu? Bu yönden kendimi şanssız hissetmişimdir her zaman. O büyük ustalarla aynı dönemde yaşayamadığım için." Gözlerini gözlerimden hiç ayırmadan söylediklerimi dinliyordu. Demek ki anlattıklarım ilgisini çekmişti.

"Oğuz Atay demişken onun büyük projesi; Türkiye'nin Ruhu'nu yazamadan hayata gözlerini yumduğunu biliyorsunuz değil mi?" Bu kadar bilgili olması beni şaşırtmıştı. Oğuz Atay'ı hemen hemen herkes tanır ama son kitabını yazamadan öldüğünü bilen çok az kişi vardır. Onlar da edebiyatla yakından ilgilenen kişilerdir. Demek ki bu kız edebiyatla haşır neşir olanlardan... Gerçi kitabevinde çalışıyor o kadar da olsun...

"Tabii ki biliyorum. Ayrıca Tutunamayanlar favori kitaplarım arasındadır." dedim ve masaya oturup kahvemi yudumlamaya başladım. Az şekerliydi kahve tam istediğim gibi... Ama benim az şekerli sevdiğimi nereden anlamıştı ki? "Kahveyi az şekerli yapmanızın nedenini merak ettim."

"Naif bir adama benziyorsunuz. Sizin gibiler genellikle az şekerli severler. Gelen müşterilerimizden biliyorum." dedi ve birden kaşlarını yukarı kaldırdı. "Yoksa yanıldım mı? Az şekerli sevmez misiniz?"

"Yoo severim. Hedefi 12 den vurdunuz yani." dedim ve kahvemi yudumlamaya devam ettim. Çok hoşuma gitmişti. "Elinize sağlık kahve bir harika. Bu arada siz en çok hangi kitapları seversiniz?" Kitap zevkini merak etmiştim.

"Benim favori kitabım Kürk Mantolu Madonna'dır. Kendimi o romanın baş kahramanı Maria Puder'e benzetirim hep."

"Nee?" Elimdeki kahveyi devirmiştim bir anda heyecandan. Maria Puder benim hayalini kurduğum aşkın vücut bulmuş haliydi. Belki saçma bir şeydi ama aşık olduğum roman karakteriydi. Hayatım boyunca hep onun gibi birisiyle tanışabilmenin hayalini kurmuştum. Acaba bunu laf olsun diye mi söylemişti yoksa gerçekten karakter olarak Maria Puder'e benziyor muydu?

Mavi GözyaşıWhere stories live. Discover now