BÖLÜM 2

266 14 9
                                    

Düzenlendi*

Okul okul okul!   Bir sene geldiğim yetmiyormuş gibi, bir de sene boyunca devamsızlık yaptığım için son iki hafta kesintisiz okula gelmek zorundaydım. Okuldan nefret etmiyorum fakat dersler ve sınavlar bittiği halde okula gelmiş olmak beni gerçekten oldukça üzüyor. Ayrıca okulda neredeyse hiç kimse yok.

Okulun kocaman krem rengi kapısından geçip güvenlik görevlisi Hikmet abi'ye de bir selam verip okulun bahçesinden geçerek kiremit rengi olan okul binamıza girdim.

Bu havanın böylesine sıcak olması gerçekten mide bulandırıcı derecede kötü hissettiriyordu beni. Tamam soğuk havayı sevdiğim de pek söylenemezdi ama sıcak hava gerçekten tiksindiriciydi.

Ders zilinin çalması ile birlikle yavaş yavaş yürürken o zil sesi ile neredeyse süründüm koridorda. Ama zafer benimdir! Şu andan itibaren sınıfıma ulaşmış bulunmaktayım.

Yalnız şöyle de birşey var ki sınıfta koskoca sınıfta benimle beraber sadece dört kişi var ve bunlar da tahmin edersiniz ki sınıfın inekleri.

Bir daha asla devamsızlık yapmayacağım. Kesinlikle!

Sınıfın kapısı açıldı ve Hazal  hoca sınıfa girdi. Bu kadını gerçekten seviyorum. Şu bilmem kaç yıldır süren öğrenim hayatımda gördüğüm en harika insan diyebilirim.

"Merhaba çocuklar. Biz müdür beyle biraz konuştuk ve bir proje hazırladık. Sadece iki hafta sürecek bir proje. Şöyle ki sadece bugün okula gelen öğrenciler iki hafta eğer isterlerse Rize gezisine gelecek. Yani eğer istemezseniz de burda tıkılıp kalacaksınız yani." Dedi ve öğretmen masasına oturdu.

Bu kesinlikle şu son haftalarda yapmak isteyeceğim şeydi. Ama hiç bir arkadaşım da okula gelmemişti ki! Öyle bir yere gidip de tek kalmak istemiyordum.

Ama onları okula çağırırsam bende tek kalmamış olurdum. Evet evet onları çağırmalıyım.

"Hocam bir lavaboya gidebilir miyim? Meshanem patlamak üzere de'' dedim ve şirince sırıttım.

''Ah Ela Nur! Sen ve şu açık sözlülüğün.. gidebilirsin tabi " dedi ve o gülerken ben de sınıftan çıktım.

Tuvalet zaten bizim katta olduğu için yavaş adımlarla ilerledim ve tuvalete girince kapıyı kapatıp telefonumu çıkardım.

Üç arkadaşıma da toplu mesaj gönderdim ve lavobadan çıktım ve geldiğim koridordan geri sınıfa girdim.

Hazal hoca ve diğerleri kitap okuyorlardı. Ben de sırama geçtim ve çantamdan bir kitap çıkartıp okumaya başladım.

Dersin ortalarında telefonum titredi. Yani mesaj geldi. Mesaj arkadaşlarımdandı. Geleceklerine dair mesaj atmışlardı. Onlardan gelen mesaj rahatlamama sebep olmuştu açıkçası. Çünkü onlar olmadan öyle bir yere asla gitmezdim. Gitmezsem de okula gelirdim. Ölürüm yani.

Ders bittiğinde rahat bir nefes aldım. Kitap okumayı sevmiyorum be. Yani tamam okurum falan ama öyle de kitap kurdu olmadım hiç.

Sınıfa sekerek giren Deniz'le bir nebze de olsa sıkıntım girmişti.

"Naber naneli şeker '' dedi Kıvırcık saçlı minik arkadaşım.

"Bana naneli şeker demeni seviyorum kıvırcık koyun " dedim. Birbirimize isimlerimizle seslenmek yerine böyle lakaplar takardık. Mesela ben naneli şekeri çok severim yani baya severim o yüzden bana naneli şeker derler
Deniz de kıvırcık bir kız olduğu için kıvırcık koyun deriz. Öyle yane.

Ya ben bugün ne sıkıcı bir insan oldum çıktım ya. Bunlar hep sınıfın ineklerinin oyunu hep.

"Ya kıvırcık öyle sıkıldım ki anlatamam. Bak sen düşün yemek bile yemedim daha. " derken oldukça ciddiydim.

"Ovovov. Desene prablım büyük " dedi ellerini masaya koyup.

"hemde nasıl büyük nasıl '' dedim ben de onun yaptığı gibi yaparak.

"Ya bu Caner'le Kaan nerde kaldı. Nerde bu insanlar nerde bu devlet" dedim. Tabi ki sesli söylemedim. Cık cık. Ayıp annem ayıp.

"Devleti bilemem ama biz burdayız" dedi ve Caner'le kaan sınıfa girdi. Ya şu an öylesine mutlu öylesine öyleyim ki anlatamam.

"Lan şu Rize işi ne?" Dedi Caner masaya oturup

"Son iki hafta okula gelmeyelim eğlenelim diye tatil işte. Gezicez falan filan. Yarın sabah saat altıda okula gelip gidecekmişiz. " dedim

"Oha Oha çüş çüş yuh yani saat altı ne be. Benim o saatte kıçımda pireler uçuş modunda olur. Gelmiyorum ben" dedi uyku düşkünü Kaan.

Ayağa kalkıp yanına gittim ve ona sarıldım. "Ama Kaan, biz sensiz ne yaparız orda. Sensiz biz bir hiçiz. Hem kız falan da vardır. Ha bi de okulda Ezgi'yi gördüm. O da gelebilir yani " dedim ve 'ama yine de sen bilirsin ' bakışlarımı gönderdim

Ezgi Kaan'ın iki senedir taktığı kız. Ve benim zavallı arkadaşım Ezgi'yi bir türlü tavlayamadı. İki senedir.

"Ya ne uykusu ben zaten hiç sevmem ki uykuyu. Ne uykusu kim uyku?... geliyorum " dedi ve zoraki bir gülüş yerleştirdi yüzüne.

Aşk işte neler yaptırmıyor ki insana. Allah'a şükür ki daha önce kimseye aşık olmadım. Doğal olarak sevgilim de olmadı. Gerçi benim gibi bir patatesi kim ne yapsın.

"Ya unuttum ben. Gidebilmek için adımızı yazdırmamız gerekiyor. Hadi gidelim " dedim ve sınıftan çıkıp kuğul kuğul koridorda yürümeye başladık. Ta ki ben yere düşene kadar.

Neyse ya sonuçta herkes de kuul olmak zorunda değil ki. Bence havalı olmamak havalı olmaktan daha havalı bir şey.

Ben yerden kalkıp üzerimdeki tozları çırptım ve kalkıp hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam ettim.

Tabi bana gülenlere de bed görl bakışlarımı atmayı ihmal etmedim.

Ben bu oqulum aģasîyîm. Adam olun yane.

Hazal hocayı bulduk ve isimlerimizi yazdırdık. Sonra da Hazal hoca benden kahve istedi. Kantine inip alıp ona getirecektim. Hizmetçiyim ya ben de. Hıh.

Homurdana homurdana indim kantine "Hacer teyze bir kahve " dedim ve beklemeye başladım.

Beş dakika geçmedi ki kahveyi önüme koydu hacer teyze. Parayı da ödedim ve dikkatlice merdivenlerden çıkmaya başladım.

Bu Hazal hocanın benim ne kadar sakar olduğumdan haberi yokmuydu ki bana böyle bir şey söyledi bu kadın.

Birinci katı başarıyla çıktım. Geriye sadece iki kat kalmıştı. Temkinli adımlarla çıkarken birden bir sürahi kafa geldi ve bana pat diye çarptı.

"Ahh.... Elim ya. Sığır mısın? mal mısın sen? Deniz kumunun içinden çıkan çakıl taşı mısın sen? Yere düşmemi sağlayan birdenbire çıkan taş mısın sen? Sen.. sen kimsin. Kimsin sen de bana çarpıyosun? Yani hangi hakl- hey nereye gidiyosun. Beni dinlemek zorundasın seni kahvedeki fazla şeker. Pfff. " Ben ona saydırırken o sadece tek kaşını kaldırmış beni izlemişti. Ve daha sonra da cümlemi bitirmeme izin vermeden beni dinlemeden öylece çekip gitmişti.

Ama ben de Ela Nur'sam senin üzerine kahve dökerdim. Yapardım. Yaparım bilirsin. Töbe çok töbe.

Bu yazdığım hikaye ilk hikayem olduğu için oldukça acemiydim. Bu yüzden de hikayeyi düzenleme kararı verdim. Hikaye kişiler falan hepsi tamamen değişiyor arkadaşlar. Umarım seversiniz.

Kıçımın BadBoy'ları#Wattys2016 (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now