3. Bölüm

63 8 2
                                    

Yeni evime vardık. Hayatımın geri kalanını geçireceğim bu ev bizim evimize oranla çok daha büyük ve lüks bir taş bina. Binayı yüksek duvarları olan ve kalabalık ağaç çeşitlerinin olduğu bahçe gölgeliyordu. Bahçede ateş yakılmış büyük derin kazanlarla düğün yemeği hazırlanıyor bir yandan da gelen misafirler için bahçenin bir kısmına sandalyeler konuyordu. Herkeste hummalı bir çalışma hakimdi ve herkes oldukça neşeliydi. Çocuklar koşup oynuyor şakalaşıyordu. Düğün alayı olarak bahçeye girdiğimizde ailenin erkekleri bahçeye konulan sandalyelerde yerlerini almış hanımlar ise peçeleri kapalı vaziyette eve gidiyorlardı. Bende eve girmek için atımdan indiğimde komşu kadınlardan olduğunu anladığım bir hanım elinde bal kasesi ile yanıma geldi. Adetlere göre gelin eve girmeden kapı pervazına bal sürerse ömrü tatlılıkla,neşe ve huzurla geçermiş. Eşi ve eşinin ailesiyle arası her daim iyi olurmuş. Bu durum bende her ne kadar abeste kalsa adetlere ve rolüme ayak uydurup balı kapı pervazına sürdüm. Kayınvalidem Mukaddes Hanımın elini öptüm oda hayır dualarıyla alnıma bir öpücük kondurunca içeri girdik. Doğrusu eve girişimin bu şekilde olağan ve sakin geçmesi içime su serpmiş az da olsa neşelenmeme sebep olmuştu. İçeri girdiğimiz de bizi kocaman bir hol karşıladı. Evdeki tüm odalar hatta mutfak ve banyo bölümleri de bu hole açılıyordu. Düğün gereği holde de birsürü sandalye vardı. Sandalyelerden bir kaçında ellerinde darbuka, saz, tef gibi çalgı aleti olan genç kızlar vardı. Ve bizimde gelişimizle hareketli parçalar çalmaya başladılar. Düğün alayına evdeki hazırlıkları tamamlamak için katılamayan Paşa Beyin en büyük ablası Hülya abla da bu genç kızlar arasındaydı. Elindeki sazı bırakıp yanımıza geldi. Hoşgeldin ve tebrik dileklerinden sonra bana odamı göstermek üzere koluma girdi. Ve hole açılan odalardan birine girdik. Küçük ama sıcak bir odaydı. Ince bir güneş huzmesi içeri yayılmıştı. Tahtadan bir yatak ve tahta dolap haricinde yerdeki kilimden başka birşey yoktu. Bir yabancı gibi kapının önünde kalıp odayı incelememden rahatsız olan Hülya abla elimden tutarak yatağa oturdu. Eve giren tüm kadınların peçelerini açması üzerlerindeki cilbapları çıkarmasına benimde ayak uydurmam gerekiyordu. Hülya ablanın yardımıyla başımdaki igne oyasi örtüyü çıkardık. Buklelerimi özenle tarayıp şekil verdik. Neşem biraz daha artmış aynadaki görüntüm ve Hülya ablanında bana olan yakınlığı içimdeki hüznü bastırmıştı. Hülya abla 37 yaşında ve balık etli,esmer tenliydi. Hiç evlenmemiş oluşundan bir nebze kıskançlık ve öfke de hissetsem de yinede iyi anlaşmıştık. Son hazırlıklarım bitince Hülya abla kendi eserine bakarcasina tepeden tırnağa süzdü beni ve odadan çıktı bende onu takip ettim. Oda,hol ve bahçede kalabalık gruplar halinde insalar vardı ve odadaki herkes beni süzüyordu. Hakkımda kulaktan kulağa yorumlar yapılıyor kan davalı gelin kınanıyordu. Herşeye herkese rağmen gece boyunca şarkılar söylendi yemekler yendi. Gecenin sonuna yaklaştıkça misafirler teker teker kalkıyordu. Saat 11 e yaklaşmıştı ve evde yanlızca aile bireyleri kalmıştı. Onlarda yavaş yavaş odalarına çekiliyordu. Paşa ve bende..

YETİMOĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin