Oyun

38.3K 582 4
                                    

"Kusur benim imzamdır. Bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı."

                                        İhsan Oktay Anar - Suskunlar

Masanın diğer tarafına dolaşarak şişeyi buz kovasının içinden aldı. Kadehleri doldururken son damlanın dışa akmaması için şişeyi hafifçe yana çevirdi. Pek çok şeyde olduğu gibi garsonlukta da iyiydi. Bu hareketi; gittiğimiz pahalı mekanların garsonları hariç, şimdiye kadar kimsede görmemiştim. Gündüzki sıcaklık yerini, gece denizin ortasında, sert rüzgara bırakmıştı. Her zamanki gibi onun yanında yine gergindim. Değişen kimyamın etkisiyle ürpermiştim ve ısınma umuduyla kollarımı ovuşturdum. Şişeyi yerine bıraktıktan sonra deri ceketimi aldı ve hafifçe omuzlarımın üzerine bıraktı. Bunu yaparken kokusunu ve nefesini duyabileceğim kadar üzerime eğilmeyi ihmal etmedi. Omuzlarımdaki ceketi düzeltirken kalbim atış hızını çoktan arttırmıştı. Ellerimin histerik bir şekilde titremesine engel olamıyordum. Onun bunların hiçbirini, üzerimdeki kuvvetli etkisini anlamaması için her şeyi yapardım. Bu ben değildim ama bana ne olduğuna dair de hiçbir fikrim yoktu. Neden onun yanındayken vücudum engel olamadığım saçma sapan tepkiler vermek zorundaydı ki?!

Temiz havayı ciğerlerime çekip derin bir nefes aldım. Denizin ortasındaydık. Yalnızca Sarp ve ben. Sahilden gelen ışıklar uzakta belli belirsiz göz kırpıyor, arada birkaç martı tepemizde çığlıklar atarak uçuyor, rüzgar ve dalgalar tekneyi hafif hafif sallıyordu. Uzun zamandır ilk defa medeniyetten, insanlardan, şehrin kargaşasından bu kadar uzaktım; ama tüm bu huzura rağmen kendimi kaosun tam ortasında hissediyordum. Böyle bir şey mümkün olabilir miydi? Tek bir adam bana bildiğim, inandığım her şeyi unutturmuş, birkaç gün içinde beni bambaşka bir insana dönüştürmüştü.

"Bu akşam gelebilmene çok sevindim" dediğinde gözlerimi ışıklardan alıp, ona çevirdim.

"Aslında gelmeyecektim, ama artık sıkıldım, bazı açıklamalara ihtiyacım var" dedim ilgisiz görünmeye çalışarak.

"Biliyorum, ben de benzer şekilde hissediyorum. Benim de bazı şeyleri netleştirmeye ihtiyacım var."

"Sarp, biz ne yapıyoruz, gerçekten?"

"İnan Dora şu ana kadar ben de ne yaptığımızı bilmiyorum. Tek bildiğim bundan sonra ne yapmak istediğim."

Gözlerimi devirerek şaraptan bir yudum aldım, bu içinde bulunduğumuz her ne ise daha fazla dayanamayacaktım; "yine kaçamak yanıtlar" dedim. "O zaman sorumu değiştiriyorum. Acaba ne istiyorsun Sarp, öğrenebilir miyim?"

"Seni istiyorum" derken son derece basit bir şeyden bahseder gibiydi. "Her şeyinle seni istiyorum, sence de çok belli değil mi?"

Bu beklemediğim bir cevaptı.

"Yaptığın emri vakilerden bahsediyorsan evet çok belliydi" dedim. "Ama anlamadığım, istediğini almak için birden fazla kez fırsatın olmuştu."

Ben böyle söyleyince ifadesi sertleşti. Açıldığımız zamanki çocuksu heyecanı gitmiş, gözleri her zamanki öfkeli ve hırçın haline dönmüştü. Bu halini daha çok seviyordum. Çünkü gözlerindeki o karanlıkta kendimden bir şeyler buluyordum. İçtendi ve çok gizemli, heyecan ve merak uyandırıcı... Koyu gözlerinden bir anlığına geçen pırıltılar içine, ruhuna tutulan bir ayna gibiydi. İnsanların birbirine karşı iğrenç bir yapmacıklıkla kibar olmaya çalıştığı bir dünyada, Sarp kendi olmanın, kendi kurallarını koymanın keyfini yaşıyordu ama bunun aynı zamanda onun için büyük bir mücadele de demek olduğunu o an fark ettim.

"Hayır, anlamıyorsun. Bana ne yaptığın hakkında en ufak bir fikrin yok değil mi?" diye sordu omuzlarını düşürerek. Demek ki gerçekten anlamıyordum.

Gözlerindeki Karanlık - KİTABIMIZ ÇIKTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin