Bölüm 4 ''AZRAİL!''

En başından başla
                                    

''Öncelikle, ben içeriye seninle gelemem bu yüzden beni iyi dinle!'' dediğinde gerilip ''Ne demek gelemem?'' diye sordum kapüşonumu kepimin üzerine geçirirken.

''Emre Çevik ayak takımıyla görüşmez, yüzünü bile bilmeyiz. Haberlere de pek çıkmıyor fotoğrafları. Seni merak etmiş, aptal ya da cesur musun kendi gözüyle görmek istemiş!'' dediğinde suratımı buruşturdum.

Harika, piçtik şimdi de aptal olduk! Bu Emre denilen heriften şimdiden nefret etmiştim. Geri zekalı, megaloman, aptal, kibirli, katil mafya babası!

''Kafanı kaldırma ve yüzünü görmesine izin verme! Kız olduğunu anlamamalı. Gözlerinin içine bakma ve sana yalvarırım sus! Öfkene hakim ol ve ne derse desin sessiz kal hayatta kalmak için!'' dediğinde gözümü devirdim.

Allah Allah ya! Tamam, bir hata yapmış olabilirdim ama bu büyütülecek bir şey değildi.

'Kızım adam babasını öldürmüş koltuk sevdası yüzünden! Bir sokak serserisi silahını çalmış! Sence neler yapar sana farkında mısın?' diye korkuyla söylendi bilincim. Dedikleriyle gerilirken atkımı boğazıma sarıp burnuma kadar çektim ve yüzümü iyice gizledim. Kafamı Erdinç Abiye hazırım anlamında salladım.

''Hadi abi gidelim, hazırım ben!'' dedim azıcık cesaretlenerek.

''Zaten geldik!'' dedi kafasıyla benim tarafımda kalan yapıyı göstererek. Az önce oluşan o azıcık cesaretim var ya! Topuklarını kıçına vura vura kaçtı.

***

Kaykayımı sağ elimde tutarken sol tarafımda benden az önde yürüyen Erdinç Abinin arkasından sessizce yürüyordum. Kocaman demir parmaklıklı kapı ardına kadar açılıp bizi muhteşem bir manzarayla karşıladı. Yemyeşil bahçe, beyazın her tonunda bahçe eşyaları ve çeşit çeşit çiçekle bir masaldan fırlamış gibiydi.

Ev, beyaz boyası, altın renkli parmaklıkları ve kapısıyla bir saray yavrusunu andırıyordu. Acaba gerçekten parmaklıklar altından mıydı?

Camların pervazlarına koyulmuş saksı çiçekler aynı çiçeğin farklı renklerindeydi. İki katlı evin kapısına ulaşmak için sekiz basamak çıkmak gerekiyordu. Evet! Üşenmedim saydım!

Kapıyı, bahçenin girişinden beri bizimle gelen siyah takım elbiseli adam açtı. Erdinç Abi önden içeri girdiğinde ben de peşinden gitmek için hareketlendim ama takım elbiseli adam beni kolumdan tutarak durdurdu.

Ben kolumdaki ele ters ters bakarken Erdinç Abi hızla yanıma geldi ve bir adama bir de bana baktı.

''Bir şey mi oldu?'' dedi Erdinç Abi gayet sakin bir sesle. Takım elbiseli adam sağ elimdeki kaykayı alıp bana ters ters baktı.

''Şimdi girebilirsiniz!'' dediğinde kaykaya baktım. Kaykayı çocuğa geri götürecektim, bunu kafama koymuştum bir kere. Erdinç Abi kolumdan tutup beni sürüklerken takım elbiseli adamın arkamdan homurdandığını duydum.

''Patronun seninle işi bittikten sonra, orta parmağını hatıra olarak saklayacağım!''

Arkama dönmeden sağ elimi kaldırdım ve hareket çektim. Madem işim bitmişti, en azından herkesi sinir etmeliydim. Boşuna gitmemeliydim öbür tarafa.

Beyaz, ahşap parkeli kocaman holde bir süre durduk. Kocamandı yahu! Çift taraflı merdiven vardı ve altın kaplamaydı herhalde tırabzan. Ben bunları söker satardım ya! Kafamı yukarı kaldırdığımda önce irkildim sonra aval aval tavandaki devasa avizeyi seyrettim. Yanımıza gelen bir hizmetçinin topuklu ayakkabı sesiyle kendime geldim ve elmaslı avizeden gözlerimi çektim.

H.A.V. *Hayallerinden Asla Vazgeçme!*#Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin