02 • GECE KARASI

En başından başla
                                    

"Bilmemen gereken biriyim." Gözlerindeki gece hiç güneş görmemiş gibiydi. Başındaki şapkayı çıkarıp silahının yanına koydu. Montunu çıkardığında boynuna asılı duran uzun namlulu bir silahı daha ortaya çıkarıp aynı yere koydu. Asker kıyafetlerine benzer bir kamuflaj vardı üzerinde. Yanına doğru yürürken "Asker olduğunu daha önceden söyleyebilirdin." Dedim, gizemini anlamadığımı belli eden bir sesle. "Sadece bir asker değilim." dedi daha fazla açıklama yapmayacağını söyleyen bir tonda.

"Üzerindeki her şeyi çıkar ve sedyeye uzan." Derken gereken olan malzemeleri çıkarmaya başladım. Bu sedye bu gün çok kan almıştı. Silahlarını ve kıyafetleri alıp başka bir sedyeye bıraktığımda kaşlarını çatık bir şekilde beni izlemişti. Sanki onun silahıyla onu vuracaktım. Karıncayı incitemezdim. Bir adamı vurmak benim yolum değildi. "O zaman jandarmaya bildirmemde bir sorun olmaz."

"Sadece kendi işini yapman yeterli doktor hanım. Burada olduğumdan kimsenin haberi olmaması gerekiyor." Başımı yan çevirerek keskin yüz hatlarını incelemedim. Yüzünde ufak ufak yara izleri vardı. Gece karası gözlerinin etrafını çevrelen gür kirpikleri birçok kadını kıskandıracak cinstendi. Ve kaşlarının daima çatık durduğuna bahse girerdim. "Gizli görev mi?" Uyuşturmak için hazırladığım iğneyle yanına döndüğümde yarasına bastırdığı elini kaldırdı. "Çok meraklısın." Acı bir sesle. Kaşlarımı çattım. Bir an ne halin varsa gör demek istemiştim ama yaralı birini bırakıp gidemeyeceğimi ikimizde biliyorduk. İğneyi gördüğünde başını iki yana sallayarak "Gerek yok." Dedi. İtiraz etmek için dudaklarımı açmıştım ki "Gerek yok dedim. Acıya katlanabilirim merak etme. Sen sadece o kurşunu çıkar." Son sedyeye uzanıp bakışlarını tavana dikti.

İğneyi kenara bırakıp diğer diğer malzemeleri aldım. Hala bayılmadığına göre fazla kan kaybı yaşamamıştı. Önce yarayı temizlemek için oksijenli suyu uygularken yaraya bir gözüm vereceği tepkilerdeydi. "Ne kadardır içinde?"

"Birkaç saattir." Cevabı karşısında kaşlarımı çattığımda yavaşça gözlerini bana çevirdi ve boş bir bakış attı. "Ne durumda? Diye sordu ortaya çıkan yarasını şaşkın gözlerle bakarken. "Bir süre silah tutamayacaksın gibi görünüyor." Kurşunu çıkarmak için hazır olduğumda "Biraz acıtabilir." Dedim ama ben kurşunu çıkardığım sırada sessiz kalmış, gözlerini tavandan ayırmamıştı. Acısını gösteren tek tek tepki kaskatı kesilen çenesi ve gergin dudaklarıydı. Çıkardığım kurşunu suyun içine bıraktığımda rahat bir nefes aldım. Sanırım ondan daha çok ben gerilmiştim. Hayatımda ilk kez anestezi yapmadan ameliyat yapmıştım. Oluşacak ters bir tepkide işler çok daha fazla karışabilirdi. Ama o göründüğü kadar güçlü çıkmıştı. Yarayı kapattıktan sonra sargı bezini sarmaya başladığımda üzerimdeki gözlerinin ağırlığıyla başımı kaldırdım. Gece karası gözlerinde ki anlaşılmaz bir ifadeyle beni izliyordu.

Gözlerimi ondan kaçırdım. "Birkaç saat dinlen." Dedim, hemen gideceğini anladığımdan. "Sargını bir kez daha değiştirmem gerekir. Hem merak etme. Bu saatten sonra kimse gelmez. Sabaha kadar bir endişen olmasın."

"Sağ ol."

"İşimi yaptım." Bu gece hayatımın en uzun gecelerinden biriydi. Zordu ve sabahı daha zor olacaktı. Babasına ulaştırmam gereken küçük bir kız vardı. Azer'in adamları vardı. Ve sedye de yabancı biri. Adamı yalnız bırakarak odama geçtiğimde ilk işim Dicle'ye aramak olmuştu. "Uyuyor. Birkaç defa ağlayarak uykusundan sıçradı. Bir an bile başından ayrılmadık. Babamda annem de yanımızda."

"Tamam Dicle. Sabah ana yola arabayla birlikte gelin olur mu?"

"Babasına mı götüreceksiniz?" diye sorduğunda "Evet." dedim. " Şu an yaşayabileceği tek yer babasının yanı." Beni onaylayan bir ses çıkardı. "Sabah orada olacağım. Yüreğine başka acı girmeden kurtarın onu bu cehennemden. Benim bile güzel yüzüne baktıkça kadersizliğini yüreğim kaldırmıyor." Telefonu kapattım. Mektubu okumanın zamanı gelmişti. Narinin kanıyla lekelenmiş mektubu cebimden çıkarıp arkama yasladığımda günün ağırlığı da omuzlarıma oturmuştu. Gözlerim daha ilk satırda acıyla yandığında yıllardır içimde tuttuğum gözyaşlarımdan ilki yanağımdan aşağı doğru ağır ağır süzüldü. Oysa bir daha ağlamayacağıma dair yemin etmiştim.

ZEMHERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin