bir

20.1K 591 195
                                    

"Onu seviyorsun değil mi, Hermione?" dedi oldukça sert ve kırgın bir tavırla.

Gözlerini, zorla gözlerine dikmeye çalışarak, cevap verdi. "Hayır, sevmiyorum."

***

Trenin içi, birden soğumaya başlamıştı. Herkes kompartmanından çıkmış, tek bir noktaya odaklanmış, şaşkın bakışlarla neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Daha önce böyle bir şey olduğunda üçüncü sınıftalardı ve trene Sirius Black'i aramak için ruh emiciler gelmişti. Sessizlikle geçen birkaç dakika boyunca, Draco Malfoy ve Pansy Parkinson gözüktü. Fakat kimse neden bu kadar geç bindiklerini bilmiyordu. 

Hermione, kompartmandan çıkmadığı için, meraklı gözlerle Harry ve Ron'a bakıyordu.

"Neler oluyor?" dedi kafasını önündeki kitaptan kaldırdığında. 

"Ah, önemli bir şey değil." diye atlayıverdi Harry.

Ron, katı bir sesle konuşmaya başladı. "Ona doğruyu söyle, Harry." 

"Malfoy ve Parkinson trene geç binmeye karar vermiş anlaşılan." dedi Harry omuz silkerek. 

"Hah," diye tısladı Hermione. "Ben de ne zaman dikkat çekmek için bir şeyler yapacak diye düşünüyordum." 

"Ne?" dedi Ron kafası karışmış bir şekilde Hermione'ye bakarken. Hermione, onun bakışlarını görmezden gelip omuz silkti. "Ona karşı bir şeyler hissettiğini söyleme yoksa kafama bir bludger geçireceğim!"

"Ron!" dedi Harry gülerek. "En yakın arkadaşım Malfoy'u seviyor olsaydı bundan elbette haberim olurdu."

"Ya tabi," dedi alayla Ron. "Daha sonra da kaymak biralarınızı tokuşturup Hermione'nin şerefine içerdiniz değil mi?"

"Şu konuyu kapatsanız artık?" dedi Hermione derin bir nefes alarak. "Birini seviyor olsaydım bunu elbette size söylerdim. Ve bilginiz olsun diye söylüyorum, Draco Malfoy bu kişiler arasında değil."

Her ne kadar, Draco Malfoy'u sevmediğini söylese de, içten içe onu sevdiğini biliyordu. Geçmiş birkaç olaya bakılırsa, onun da, kendisini sevdiğini biliyordu. Fakat sırf kendi çıkarları için onunla dalga geçen birine asla taviz göstermezdi. En azından öyle düşünüyordu.

*

Hogwarts'ta, daha önce hiç olmayan bir sessizlik vardı. Sanki nefes alan her şey, bir anda bir köşeye sinmiş, dışarıya çıkacak en uygun anı bekliyor gibiydi. Bu sessizlikten sıkılan Hermione, Mızmız Myrtle'in bulunduğu, yıllardır kullanılmayan tuvalete, iksir malzemelerini alıp gitti. Amacı, Amortentia iksiri yapmaktı. Elbette bunu birilerine içirmeyecekti. Yalnızca, onu sevmediğinden emin olmak istiyordu.

İksir bittikten sonra, sadece kokladı. Malfoy'a dair herhangi bir koku duymak istemiyor, ve umutsuz bir şekilde başka birine ait bir koku bekliyordu. 

İksir yavaşça salınmaya başladığında, tuvaleti saran kokuyu algılamaya çalıştı. Parşömen ve çimen kokusu burnuna geldiğinde istemsizce gülümsedi. Kendini ikna etmiş ve mutlu bir şekilde iksiri tuvalete dökmek üzereyken, hiç istemediği kokuyu işitti. Draco'ya ait bir koku. Bunun ona ait olduğunu biliyordu çünkü bunu yalnızca Draco'nun yanındayken işitmişti. "Hayır," diye mırıldandı kendi kendine. "Onu sevmiyorum."

Malzemelerini toplayıp, kütüphaneye gitti. O anda, karşısına Draco çıktı. Büyük bir tiksintiyle ona baktı. Ondan tiksiniyordu çünkü birini sevmek zaten ona göre kötü bir durumken, sevdiği kişinin Malfoy kadar kaba ve itici biri olması elbette ki onu üzüyordu. 

"Ne o?" dedi Draco alayla. "Malzemelerinle kütüphaneye kamp kurmaya mı geldin?"

"Malfoy," dedi Hermione onu duymamazlıktan gelerek. "Kütüphaneye gelecek kadar zeki olmaya mı başladın?"

Arkasını dönüp, yanından uzaklaştı. Bu kadar sert çıkışmak istememesine rağmen, dediği şeyin ne kadar doğru ve yerinde bir söz olduğunu biliyordu. 


Because of YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin