2

45.2K 193 6
                                    


  Uçakta yerimi almıştım. İnsanların üzerimdeki bakışları beni irite ediyordu. Sanki sessiz çığlıklarla "fahişe" diyerek bağırıyorlardı. Buna mahal veren; akmış rimelim, dağınık saçlarım ve karnımın hafif engebesiyle, böyle bir uçakta tek başıma oturuyor olmamdı. İnsanlar, bu lanet şehirden neden kaçtığımı anlar nitelikteki keskin bakışlarını, çekinmeden bana saplıyorlardı. Yerimde rahatsızca kıpırdandım. Düşüncelerim "Sen nasıl bir insansın?" diyen ve türevi tüm soru kalıplarının kapılarını aralamıştı bile.  Hadsiz düşüncelerime sert bir kesik attım. Fakat bunun uzun sürmeyeceğini; düşüncelerin beni tekrar boğacağını biliyordum. 

    Yanlış seçimlerim ve ailemin olmaması beni bu hale düşürmüştü. Utanıyordum. Her ne kadar çabalasam da, o lanet yerden kaçmayı bir türlü başaramamış; hamile kalınca hızlı bir kaçış planıyla ülkeyi terk etme kararı almıştım. Peşimden geleceklerini biliyordum. Tabirleriyle;gördükleri en parlak fahişe; bendeniz.  Arkama yaslanıp biraz olsun rahatlamaya çalıştım. İnsanlara nasıl göründüğüm; düşüncelerimin bir yanını haddinden fazla ilgilendirirken; bir diğer yanıysa, "Siktir et." diyordu. Belkide sadece bu seferlik başıboş tarafımı dinleyecektim. Ne kadar ironik değil mi? Bir fahişe olarak başıboşluk; pekte sık uzandığım bir rafa ait değildi.

  Uçağın kalkacağı anons edildi. Yaşama tutunmak isteyen tarafım devreye girince kemerimi bağladım. Fakat saniyeler geçmeden açmak istediğimi fark ettim. Karnımda ki bebeğe olan vefa borcum açmama engel oldu. Uçak kalkış aşamasını geçip, havada süzülmeye başlayınca kemerimi açıp tuvalete girdim. Aynada ki görüntüme baktım. Lavaboyu sıkı sıkıya kavrayan ellerim, hiddetle yumruk olmaya çalışıyordu. Hızlıca görüntümü kendimden uzaklaştırdım. Yüzümü yıkayıp yerime oturdum. Kendimi rahatlatmak adına küçük, tatlı bir uykuya kendimi bıraktım.

  Uyanmama neden olan ufak bir türbülanstı. Etrafımı incelemeye başladım. Hemen yanımda oturan adamı çaktırmadan izlemeye başladım. Pahalı takımı ve elinde ki finans dergisiyle; "Ben iş adamıyım." diye bağırıyordu.  

 Herkesin ruhunda ufak açıklıklar vardır. Benim ruhumun açıklığı ise karakterimdi. Kocaman, bomboş bir alan. O alanı doldurması gereken sadece birazcık karakterdi.  Almanya'ya gitmemin nedeni buydu. Çünkü kendimden kaçamayacağımı biliyordum. Ama anılarımdan ve onu hatırlatan şeylerden biraz olsun uzaklaşmak, ve belkide tarihe gömüp, geçmişte bırakmak mümkündü. 

  Kısa bir süre geçmeden uçak indi. Bavulumu aldım ve havaalanından çıktım. Sigaraya yeltendim. Fakat kendime engel oldum.  "Temiz bir hayat." diye içimden geçirdim. Dolu paketi buruşturup çöp kutusuna attım. 

"Geleneksel sigarayı bırakma günün kutlu olsun. Kaçıncısını gerçekleştiriyorsunuz?"

Sesin geldiği yöne döndüm. Uçakta yanıma oturan adamdı. Gülümseyerek karşılık verdim.

"Sanırım yüzü aştı." 

Gülümsedi.

"Buralı mısın?"

Cebinden çıkardığı gümüşi siyah renkli sigara tabakasından sigara uzattı. 

"Yarın bırakırsın." 

Kafamı iki yana salladım.

"Buralı değilim hatta ilk gelişim. Ve geri çevirmek zorundayım. Korumam gereken birisi var." diyerek elimi karnıma götürdüm ve gülümsedim.

Ağzında sigarayla bakakaldı ve mahcup gülümsemeyle özür diledi. Ekledi

"Babasının yanına geldiniz demek. Ha?" 

"Aslında babası yok." dedim ve dediğim an buna pişman oldum. 

"Çünkü kendisini kaybettik." diyerek ekledim.

"Ah... Tekrar çok özür dilerim." dedi.

Başkalarını mahcup etmekten nefret ediyordum. Sanki, ben varken utanması gereken onlarmış gibi.

"Sorun değil." dedim üzüntülü görünmeye çalışarak. 

"Arabam geldi." dedi ve duraksadı. Dudaklarını kemirmeye başlayınca bir şeyler düşündüğü anlamıştım.

"Gideceğin yere kadar bırakabilirim?"

"Nereye gideceğimi bende bilmiyorum." 

"Nasıl yani?" 

Sesli düşündüğümü fark etmemiştim. 

"Şaka yapıyorum. Sorun değil arkadaşım almaya gelecek. İyi akşamlar size ." dedim.

"Peki. Öyle olsun. Buyurun kartım. İhtiyacınız olursa arasınız."

Uzattığı kartı aldım ve adam arkasını döner dönmez buruşturarak çantama attım. Adamın lüks arabasına binmesini bekledim ve daha sonra taksi çevirip bindim. Öğrendiğim azıcık Almanca ile ucuz bir otele götürmesini istedim.

 Beni nelerin beklediğini bilmezken; düşündüğüm iki şey vardı. Birincisi karnımda ki bebek;  ikincisi ise paramı nasıl kazanacağımdı.

FAHİŞEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin