Kemik torbası

122 19 4
                                    

Sabah kalktığımda okula gitmek istemedim. Gizlice Donna'nın odasına girip kamerayı çaldım. Eskiydi ama işimi görebilirdi. Sırt çantamın içine koydum. Ve evden çıktım. Mikey'in yanına gidecektim. Tabi sürpriz yapacagım için hiçbirşey söylemeyecektim. İne doğru arkamı kolaçan ederek gidiyordum. Ama bunu yaparken çok çaktırıyordum. Sonunda vardım. İnin içine girdiğimde Mikey yere uzanmış öylece duruyordu. Beni görünce hemen ayağa kalktı. Onu görünce minik çaplı bir şok geçirdim. Çünkü o kadar kötü ve bitik duruyordu ki. Zaten içe çökük olan yanakları dahada çökmüştü. Vücut kemikleri gözle çok rahat sayılıyordu. "Merhaba" dedi çok cılız bir sesle. Bende ona "günaydın" dedim onun sesini bastıran bir ses tonuyla. Elimdeki yiyecek torbasını ona uzattım. Hemen elimden kapıp yemeye başladı. Tamam kötü bir benzetme olabilir ama tıpkı köpeğe kemik atmak gibi birşeydi. "Mikey sanırım bugün benimle gelsen iyi olur. En azından duş alabilirsin." dedim. O da ağzındakilerden dolayı pek anlaşılmasada "Tamam" dedi. "Tamam o zaman okul çıkışında seni almaya gelirim." dedim. Aslında okula falan gitmeyecektim ama şu film meselesini çakozlamasını istemediğim için öyle söylemiştim. Tam oradan çıkıyordum ki telefonum çaldı. Arayan Frank ti. İnin çıkışında telefonu açtım. Açar açmaz heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı. "Merhaba. Bugün okula gelmedin. Acaba şey yani *duraksama* yemek sözünü unutmadın değil mi?" dedi. "Hayır tabikide unutmadım sadece bugün *duraksama* biraz işim vardı." Telefondan okulun ders zili sesi geliyordu. "Tamam öyleyse bir saat sonra okulun önünde buluşalım." dedi. Ve telefonu yanlışlıkla suratına kapattım. Okula doğru yol aldım. Yolda önümü zayıflıktan yok olacak gibi duran bir köpek atladı. Neden bilmiyorum ama o an aklıma Mikey geldi. Artık küçük kardeşimin bu köpekten bir farkı kalmamıştı. Çantamdan bir kraker verip köpekten kurtuldum... Okulun önüne geldiğimde daha çıkış ziline on dakika vardı. Bende Zaman geçene kadar bir bankta oturup üç tane ard arda sigara yaktım... Ve sonunda ders bitti. Herkes karınca sürüsü gibi çıkıyordu. Ama aralarında Frank yoktu. Stacy'i görünce ona Frank'in nerede olduğunu sordum. "Arka bahçede onu fena tartakladılar." dedi. Hemen arka bahçeye doğru koştum. Yere yığılmış ağzı burnu kanlar içindeydi. Kolunu omzuma atıp onu yürütmeye çalıştım ama her seferinde tekrar yere yığılıyordu. En sonunda gücümü toplayıp başardım. Onu okulun revirine kadar getirdim. Ama kimse yoktu. Bir kaç mendil bulup ağzındaki ve burnundaki kanları tamponlamaya başladım ama kan akmaya devam ediyordu. Teninin rengi gitgide dahada beyazlaşıyordu. "Bunu neden yaptılar?" diye sordum. "Bu okul bizim gibi ahlaksızlar için çok mu?" diye sordu. Belliki kendinde değildi. Ama sebebin ben olduğunu çakozlamamam pek uzun sürmedi. Dün yaptığım davranışlar onları çok sinirlendirmiş ve hınçlarını Frank ten almışlardı... Sonunda kanı durdurmayı başardım. Ben kanı temizlemeye devam ederken gözlerime hipnoz olmuş gibi bakıyordu. Birbirimize hiç bilmediğimiz bir sebeple yakınlaşıyorduk. Ve dahada.ve dahada. Sonra dudaklarımız birbirine kavuştu...

The Midnight Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin