Kerem'in bir fotoğraf makinesi var. Kerem " bu fotoğraf makinesini fotoğrafçıya götürü müsün? "dedi. Ben tamam" dedim. Fotoğrafçıya gittim. Fotoğrafları çıkarttım. Geri hastaneye dönüyordum. Kerem'in beni aradığını gördüm. Açtığımda Kerem'in ablası "Kerem,'in durumu ağır çabuk hastaneye gel"dedi. Ağlıyordu. Ben koşmaya başladım. Bir yandan ağlıyordum. Aniden düştüm. Bütün fotoğraflar etrafa saçıldı. En az 200 tane fotoğraf vardı ve fotoğrafların hepsinde ben vardım. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Bir yandanda fotoğrafları topladım. Sonra ayağa kalkıp koşmaya başladım. Telefonum çaldı. Arayan Kerem'di daha doğrusu ablasıydı. Görüntülü olarak aramıştı. Telefonu açtım. Kerem baygın bir şekilde yatıyordu. Ağzına nefes almak için olan o ağletten takmışlardı. Ben konuşmaya başladım "Kerem beni duyuyor musun? Benim Ceren. Lütfen beni bırakma. Geliyorum. Bekle lütfen" dedim. Kerem gözlerini açtı ve çok zorlanarak tek bir kelime söyledi "gülümse". Ben gülümsedim. Kerem gözlerini kapadı ve sol gözünden bir damla yaş aktı. Ben "Kerem gitme" diye çığlık attım. Arama kapandı. Yere diz çöküp hıçkırarak ağladım. Herkes bana bakıyordu. Bense kimseyi önemsemeden ağlıyordum.
YOU ARE READING
koizora
General FictionKoizora filminden alınmıştır. Ama filmin aynısı değil. Sevgilim ne çok sevmişim seni. Sen hep gökyüzü olmak isterdin. Böylece beni herzaman görecektin. Nereye gidersem gedeyim. Şimdi gökyüzü mü oldun sevgilim. O zaman bizim aşkımızda gökyüzünün aşk...