Chanyeol kahkahalar atarak içeriye girerken, Baekhyun kapıyı çekip yanıma geldi. "Selam," dedi. "Şu aptal Channie'yi takma. Aptallık yapıyor işte."

Heyecanımı yutkunup gülümsemeye çalıştım. "Chanyeol'a aptal dememelisin, oppa."

"Ama aptal. Aslında, gruptaki ben ve Suho hyung hariç herkes aptaldır (çünkü onun da parası var). Sehun'un falan 'dahiyim ben' diye hava attığına bakma." İkimiz de güldük. Bir şeyler söylemek istiyordum ama Baekhyun susmuyordu. "Seni içeri alırdım ama malum, çıplak erkekler oradan oraya koşturuyor falan. Uygun olmaz yani hiç."

"Jung olsa fotoğraflarını çekmediğim için bana kızardı."

Baekhyun'un yüz ifadesi anında değişti. "Kızların düşünce tarzı ne kadar değişmiş böyle. Eskiden olsa kaç yüz metre öteye kaçmadığın için sana kızardık. Sapıklık..."

Bu esnada kapı açıldı ve D.O. Kafasını uzatıp önce bana selam verdi, sonra Baekhyun'a baktı. "Herkes hazır da, yarım saate çıkacağız. Dışarıda üşümek yerine içeri girip biraz sıcak çikolata için isterseniz."

Ben ona eğilip selam verirken Baekhyun sağ elinin baş parmağını havaya kaldırdı. D.O. tekrar içeri girdiğinde de elini uzattı, "Önce bayanlar," dedi.

Böylece, kızların adım atmak için can attığı EXO yurduna ilk ayak basan kızlardan biri oldum.

İçerisini anlatmak gerekirse, oldukça basitti. Her tarafta pis kıyafetler, kitaplar, nota kağıtları, çöpler ve tuhaftır ama enstürmanlar vardı. Her yeri hafızama kazıyarak ilerledim.

Girişteki koridoru geçince otomatik olarak büyük bir salona çıkıyordunuz. Salonda, üyelerin hepsi oturmuş veya yatmış şekilde keyif çatıyordu. Baekhyun sahiplenici bir şekilde elini omzuma atarken yanlarına gittik.

"Haneul'ün geleceğini söylemiştim. Biz benim odamdayız, çıkarken haber verirsiniz. Yemeğinizi falan dışarıda yiyin, uğraştırmayın beni. Hadi iyi eğlenceler." Baekhyun, onlarla göz teması kurmamı engellemek için beni çevirdi ve merdivenlere yöneldik ama tabii ki birileri beni durdurdu.

"Ünlü Haneul~ Sonunda gerçekten tanıştık," dedi Xiumin, sevimli sesiyle.

Baekhyun'un bana yapışan elinden çevik hareketlerle kurtulup eğildim. "Hepinizle tanıştığıma çok memnun oldum." O kadar yakışıklı erkeğin bana aynı anda bakmasıyla kızardığımı hissedebiliyordum.

Lay de ayağa kalkıp selam verdi. "Kurt inine hoşgeldin." Sesindeki ciddiyet beni korkutsa da bir şey demeden kafamla onayladım.

"Ne yani? Hemen gidiyor musun?" diye sordu Kai, üzgün bir yüz ifadesiyle. Biraz arkamda duran Baekhyun'un öfkeyle soluduğunu duydum.

Sehun da aynı ifadeyle ekledi. "Halbuki seni çok sevmiştik. Sevmedik mi hyunglar?" diye sordu ve herkes onayladı. Yüzüm gerçekten yanmaya başlıyordu.

Chanyeol ayağa kalkıp yanıma geldi ve ondan bekleneceği gibi kolunu omzuma attı. "Baekhyun seni kapmasaydı benimle de şansını deneyebilirdin. Park Chanyeol seni bekleyecek, Seol Ha Neul." Şaka yaptığını biliyordum; çünkü onu artık tanıyordum. Gülmekle yetindim.

Arkamızdan uzanan bir el ikimizi ayırdı. Baekhyun'dan böyle bir hareketi şaka olarak beklesem de, yüzünün gayet ciddi, hatta öfkeli olduğunu görerek şaşırdım. "Yeter artık. Gidiyorsanız gidin işte." Baekhyun'un bu hareketine herkes de benim gibi şaşırmıştı.

"Baekkie, ben..." diye başladı Chanyeol. "Sadece..."

"Sus, Chanyeol." Baekhyun beni yukarı sürükledi. Sehun'un kahkahası ve Chen'in şaşkın sesi, salondan duyduğum son şeydi. Baekhyun, merdivenleri atarlı adımlarla çıkıp bir kapıyı araladı ve içeri itti beni. Kolumun acısına rağmen ses çıkarmadım. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. "Benim olduğunu söylemiştim," diye homurdandı. "Chanyeol da böyle bir şey yapmayacağını söylemişti. İlla beni sinir edecek. Ama amacına ulaştı; şu an inanılmaz sinirliyim. Ayh delireceğim."

× Five Months × Byun BaekhyunOnde histórias criam vida. Descubra agora