BÖLÜM 9: "TİŞÖRT"

Mulai dari awal
                                    

Saçlarıma özel ev topuzlarımdan birini uyguladıktan sonra telefonumu elime alıp Whatsapp'a girdim, Mina ve Alya'nın gruptaki konuşmalarına kıkırdarken dudaklarımı ısırdım.

Alya: Ebeni eşekler kemirsin Mina! İşlettiğimiz adam telefon numaramı bulmuş, 'hooh, yıvrım, naber' falan yazıp gönderiyor. Seni yarın öldürücem.

Mina: O değil de, niye aramıyon beni?

Alya: Hee lan :D Sevgilim mi var sanki! Bin dakikayı telefon sapığımla harcayayım :)

Mina: O ben oluyorum galiba? :D

Alya: Hayır dostuuum, tabii ki de 'hoohlayan amca'dan bahsediyorum.

***

Sabah gözlerimi açtığımda yanımın boş olmasının kırgınlığıyla cebelleştim. Yorganı üstümden atıp banyoya koşturdum. Yine çişim gelmişti.

İşimi hallettikten sonra gülümsemeye çalışarak yüzümü yıkadım. Yüzüm bembeyaz kesilmişti. Havluya kuruladıktan sonra arkamı döndüğümde ciğerlerime dolan kokuyla yüzümün renklendiğini hissettim.

Gözlerim, kahverengi gözleriyle buluşurken kafamı hızla yere eğerek dudaklarımı ısırdım. Üzerinde hiçbir şey olmamasına karşın, bacaklarına yapışan mavi, bileklerinde büzgüleri olan eşofmanı vardı. Suratında uykulu bir ifadeden çok yorulmuşa benzer bir ifadesi vardı.

"Günaydın,"diye mırıldandım elimi enseme koyarak. Gözleri boş boş bakarken, bir şey demeyeceğini anlayıp yalpalayarak kapıdan dışarı çıktım.

Odama girdiğimde gözlerim çoktan dolmuştu bile. Nedenini bilmiyordum ama kalbime biri kezzap atıyordu sanki. Al işte, konuşmuyordu benimle. Ne yapacaktım şimdi? Kafamın üstüne konan ampulu öpüp tekrardan başımın üstüne koydum. Onun sevmediği şeyleri yaparsam bana kızar ve konuşurdu.

Okul formasını hemen üstüme geçirdikten sonra botlarımı giydim ve okul eteğini birkaç santim kıvırarak gömleğimi içine kattım. Dolaptan şarap rengi, bol örgülü kazağımı çıkarıp üzerime geçirdim ve yakama lacivert renginde bir kurdale bağlayıp saçlarımı taradım. Elime biraz saç köpüğü sıktıktan sonra iyice saçlarıma yedirdim. Boynumun iki yanına, kulak arkalarıma ve saçlarıma parfüm sıktıktan sonra çantamdan böğürtlenli dudak balmımı alıp sürdüm.

Telefonumu da montumun cebine koyduktan sonra montu üzerime giydim ve çantamı kaptığım gibi odamdan çıktım. Rüzgar görünürlerde yoktu.

Dediğim şeye iç sesim öyle bir kahkaha attı ki, beynimde kıvrılıp duran kara yılanı uyandıracak diye tırsmıştım; o uyanmadan bir şeyler yapacaktım.

***

Mal gibi ellerim göğsümde kavuşmuş, -5 derecede götüm dona dona otobüs bekliyordum. Hay ampulun ışığına kananın ben...

Soğuktan tir tir titrerken Rüzgar'a en afilli küfürlerimi saydırıyordum. Beni almadan okula gitmişti ve şu an yalnızca 10 dakikam vardı.

Ellerime sıcak nefesimi üflerken önümde duran petrol mavisi bir jeep gördüm.

Jeep'in içindekini gördüğümde ağzım azıcık daha sulandı. Nefes bana en sıcak gülüşlerinden birini gönderirken ben de aynı şekilde gülümsedim. Benden taraftaki kapıyı hızlıca açtığında kendimi zar zor arabanın içine atıp kollarımı omzuma sardım.

"Günaydın," Klimanın ayarlarıyla oynadıktan sonra bana gülümsedi.

Aynı şekilde "Günaydın,"dediğimde şöyle bir bakındım. Asker yeşili kabanının altında toprak rengindeki okul pantolonu, ayağında siyah bir kar botu ve boynunda da yeşil bir atkı vardı. Dudağımı ısırdım. Acaba boyundaki morluk geçmiş miydi?

"Şeyy...ımm... Boynundaki..."

Sözlerim yarıda kalırken kafasını bana çevirdi ve boynundakini çıkararak bana doğru yaklaştı ve atkıyı boynuma doladı.

Benden beklenmeyecek bir hareketle Nefes'in kabanının iki yakasından tuttum ve onu kendime çektim. Onu öpersem, kendime verdiğim sözü yerine getirecektim.

'Rüzgar'ın sevmediği bütün şeyleri yapacaktım ve onu konuşturacaktım.'

Ellerimin titrediğini hissettiğimde hareketlerimi hızlandırdım, o da istediğini ifade eden bir şekilde dudağıma eğildiğinde gözlerimi kapattım.

Instagram: fatmandacx
Snapchat: auslanderx
Twitter: fatmandacx

FIRTINATempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang