SAFİR | 1.BÖLÜM

En başından başla
                                    

Bana her dokunuşu içimdeki depremi daha fazla güçlendiriyor, ağlama isteğimi arttırıyordu. İncitmekten korkar gibi yavaş davranıyor, bu etkiyi en aza indirmeye çalışıyordu.

Ancak tüm bunlar, içimde kopan fırtınaların göğsümü daraltmasına ve nefesimi kesmesine engel değildi. Yaşadığım acı içimi yakıp kavururken tükenmiş hissettim. Daha fazla dayanamayarak yorgun bedenimi öne attım ve Lacivert'in yapamadığını yaparak kollarımı boynuna doladım.

Temasımızla gerilen kolları, ne olduğunu çabucak kavrayarak beni özlemle karşıladı. Kırgın bedenimi göğsüne daha çok bastırarak sıcaklığını hissetmemi, boyun girintisinde nefeslenmemi, ona has burun kırıştıran kokusunu içime çekmemi sağladı.

Huzur esintileri tenime yerleşmeye başlarken, içimde süregelen savaş hala devam ediyor ve kokusuyla yumuşamaya başlayan duygularıma sivri uçlu mızraklarıyla saldırıyordu.

Lacivert'le tanıştıktan sonra, zaten yeterince sıkıntılı geçen hayatımda birçok ağır olay yaşamıştım ama bu en kötü tecrübem olmaya adaydı. Bu, kabuslarımda beni rahat bırakmayacak, karşımda duran, cesetten kopyamı zihnimden silmeyecek, Onur'un hastalıklı kahkahasının göğüs kafesimde açtığı yaranın kolay kolay temizlenmesine izin vermeyecek bir esaretti... Ve o an Lacivert'in güvenli kollarında oluşum bile, bu gerçeğin düşüncelerimi acımasızca bölmesine engel değildi.

Ona kıyamayan, onu suçlayamayan, onu anlamaya çalışan yanım bir anda ışıklarını kapatarak hiç bilmediğim bir kuyuya çekildi. Ancak bir kenarda hazır bekleyen öfkem tüm hücrelerimi ele geçirmiş gibi hareketlerimi yönlendirmeye istekliydi. Sert bir hamleyle, huzur verici bir rüyadan uyanmış gibi kollarının arasından çıktım.

Lacivert şaşırmadı. Aksine düşünceli bir şekilde gözlerimin içine bakmaya devam etti. Aşık olduğum gözlerinin o anı bölmesine izin vermeden, tüm öfkemi sağ elime alarak, şiddetli bir tokatla yüzünde patlattım.

Vuruşumun etkisiyle başı sağa döndü. Tepkisizliği yine gün gibi ortadaydı ancak gözlerinin kızardığına yemin edebilirdim. O halini, sessiz kabullenişini görmemle, yaptığım şeye lanet ettim. Çünkü içimdeki öfke de, kapanmayan derin yara da, beni bırakmaktan çok öte bir yerdeydi ve bu tokat daha fazla kanamasına neden olmaktan başka birşey yapmamıştı.

Yavaş hareketlerle yüzünü bana doğru çevirdiğinde, güzel teninde parmaklarımın izi seçiliyordu. Onu bir şekilde, isteyerek yaralamış olmak bile beni tekrar yakmaya yeterdi.

Dudaklarım aralandı ancak söyleyebilecek hiçbir şeyim yoktu. Kuru kuru yutkunarak, gözlerimi tekrar yanağına çevirdim. Ama buna izin vermeyerek, seri bir hamleyle beni kucağına alıp bir bebek gibi dizlerine oturttu. Daha önce hissetmediğim kadar yoğun bir şekilde tüm bedenimi sarmaladı. Kolları sırtımı sararken bir yandan şükreder gibi saçlarımı kokluyordu. Az önceki tereddüdünden eser yoktu. Bana neyin iyi geleceğini, asıl çaremin o olduğunu anlamış gibi koca bedeniyle beni koruma altına almıştı.

Ardından boynumdan bir nefes çekti ve kulağıma fısıldadayarak "Ben bu tokatı çoktan hak ettim" dediğinde tüm acılarım gün yüzüne çıkmış gibi tekrar ağlamaya başladım.

Onun kollarındaydım, o yanımdayken artık bana bir şey olmayacağını biliyordum ancak günlerdir yaşadıklarım o kadar gerçek, o kadar can yakıcıydı ki, aldığım nefeslerde hissettiğim zift tadı hala dilimin ucundaydı. Bu his, Lacivert'in etkisini bile zehriyle siliyordu.

Kendimi kontrol edemeyip sesli bir şekilde ağlamaya başladığımda beni daha sıkı sardı. Ağzımdaki lanet tat yerinde dururken hıçkırarak konuşmaya başladım.

"O, o ba-na dokun-du James!"

"Beni yıkadı, be-ni giydir-di!

"O lanet neşterini tenimde gezdirdi!"

Lacivert  - Safir - AmberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin