BÖLÜM 10 & TRİSTAN

5.4K 295 61
                                    


Sabah olmuştu. Güneş ışıkları gözlerimi kavuruyordu. Yatağımda doğrulup şaşkın şaşkın etrafa bakarken Tristan'ın beni kapıdan seyrettiğini fark etmiştim. Yataktan fırlayıp üzerimi düzelttim.

''Yatağa bir daha ayakkabılarla girmesen iyi olur.

Yine huysuzluğu üzerindeydi. Bense masum bir ''Günaydın'' demesini beklerken o ? Kimi kandırıyorsun Rose bu çocuk gerçekten hödüğün teki. Üzerinde vücudunu saran dar bir tişört altında ise eşofmanı vardı. Kollarından uzanan dövmeleri onu daha bi çekici yapmıştı. Sanırım yeni uyanmıştı ki saçları dağınık duruyordu. Hafif kıvırcık. Elleriyle saçlarını geriye doğru düzeltti alt dudağını ısırarak. Kapıya doğru çıkmak için yöneldiğinde ağzımdan istemsizce de olsa çıkmıştı.

''Sanada günaydın Tristan.

Bana bakarak gözlerini devirmişti. Bu çocuğun yanında beş dakika daha kalamazdım. Aynanın karşısına geçip şifonyerin üzerinde duran tarağı alıp saçlarımı taramıştım. Siyah deri ceketim, beyaz salaş bluzum , siyah pantalonum ve tabiki postallarım. Biraz çamur olmuşlardı ama yine de onları seviyordum. Merdivenlerden aşağıya inerken iki genç çocuğun koltukta oturduğunu, Geçen gece kapıya çıkan Grace'in ise bacaklarını açarak çocuğa doğru üzerinde oturduğunu gördüm. ''Tanrım'' dedim gözlerimi devirerek.

''Tristan misafirinle bizi tanıştırmayacak mısın ?

''Gerek yok. Gidiyordu zaten. dedi bana doğru bakarak. Bu ne kabalık! Hayır biraz daha kalabilirsin felan diyebilirdi. Yada güzel bir yurt bulmama güzel bir üniversiteye kayıt olmama yardım edebilirdi.

''Evet. Dedim ve o an Tristan'ın bana doğru bakıp alaycı bir tavırla gülümsediğini fark ettim. Kapıya doğru ilerlerken Tristan'da ufak adımlarla arkamdan geliyordu. Kapının dışına çıktım ve arkamı dönüp tam teşekkür edecekken kapı sert bir şekilde suratıma kapanmıştı.

''Orospu çocuğu. Diye sessizce söylemiştim. İçeriden bir ses ; dediğini duydum gitsen iyi olacak.

''Aptal ucubeler.

Ormana doğru ilerlemeye başlamıştım. Buradan şehir merkezini nasıl bulacağımı bilmiyordum. Nereye gittiğimi de...

İlerlemeye devam ettim ve ışırdayan yaprakların, ormanın temiz kokusu,nehirin berraklığı ve rahatlık. Cadde'den gelen araba seslerini duyabiliyordum. Biraz ilerlememin ardından şehir merkezini, mağazaları ve insanları karşımda gördüğüme mutluydum. Cebimde hiç param yoktu ve kendime günlük bir iş bulsam iyi olacaktı. Paran olmadığında hayatta kalman neredeyse imkansız. Tuvalete girerken bile para istiyorlar bu devirde. Her yer yılbaşı için süslenmişti. Çatılarda kar kalıntıları vardı. Bazı saçaklardan ise sivri buzlar sarkıyordu. Ama ona rağmen havada güneş vardı. Ne soğuk ne de sıcak. En sevdiğim hava tarzı diyebilirim. Burada ki çoğu insan benim hayat hikayemi dinlese sanırım beni deli hastanesine yollarlar hatta ihbar bile edebilirdi. Ama onlar gerçek. Vampirler her yerdeler. Sokakları gezerken dev eski bir yapıtın önünden geçiyordum. Burası orasıydı. Hayallerimdeki okul.

''Oxford Üniversitesi. Oraya Alımlar çok zordu. Lise'de çok başarılı bir öğrenciydim çünkü James ve Jennifer çok iyi bir eğitmendi. Benim her zaman en iyi olmamı istemişlerdi. Fakat oraya girebilirmiydim bilmiyorum.Uluslararası öğrenciler İngiliz öğrencilerle aynı şekilde başvuruyorlar. Bu dünyanın her yerinden farklı insanlar farklı arkadaşlıklar demek. UCAS başvurusunun tamamlanması ve 15 Ekim'e kadar gönderilmesi gerekmekte. A-Level sınavını öğrencileri alıyorlar ve buda benim lise başarımla aynı düzeyde.. Sadece zeki öğrencilerin olduğu bir okul. Bu demek oluyor ki Tristan gibi kendini beğenmişler olmayacak bu okulda. Ayrıca her departmana başvurmak için farklı testler gerekiyor ve her öğrenci başvuru sırasında 2 sayfalık bir essay yazmak zorunda. Bunları tek tek gözden geçirirken yaşlı ama şık bir takım elbiseli adamın yanımda durduğunu fark ettim.

LİSEDEKİ VAMPİR 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin