BÖLÜM 5: "ETKİ"

Start from the beginning
                                    

Sınıfa girdiğimde Nefes'in yanı boştu. Alya'nın gözleri tehditkar bir bakışla oraya gitmemi isterken yanına doğru gittim ama o sırada Alya'nın Buse'yi hızlaca yanına oturttuğunu ve bana bakıp gıcıkça gülümsediğini fark ettim. Son çare Mina'nın yanına giderken Mina da çantayı boş yere koydu ve ayaklarını çantanın üstüne atarak sırada yatmaya başladı. Mina'yla tam önünde oturan Alya beşlik çakarken onlara dil çıkardım.

Nefes'in yanına oturmadan "Oturabilir miyim?"diye sorduğumda "Tabii." cevabını alır almaz yanına oturdum. "Sara'ydı değil mi?" Evet, anlamında kafamı salladığımda Rüzgar, önümden bir hışımla geçip hemen arkamdaki sıraya, arkadaşlarının yanına oturdu. Ona döndüğümde sinirli sinirli telefonuyla uğraşıyordu.

Geri önüme döndüm ve Nefes'le konuşmaya devam ettim.
Matematik hocamız güzel bir giriş yaparak elindeki sınav kâğıtlarını önlerimize bıraktı. Kağıda şöyle bir göz gezdirirken sınıftan itiraz sesleri yükseliyordu. Sınav kolay gibiydi, yani hiç değilse sözlü sorularına benzemiyordu. Nefes'e baktığımda somurttuğunu gördüm. Belki ona biraz kopya verebilirdim.

***

Kağıtları hocaya verdikten sonra koridora çıktığımda Nefes yanıma koşarak geldi ve koltuk altlarımdan tutarak havaya kaldırdı. "Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim." diye bağırırken gülüyordu.

Beni yere indirdiğinde anlık şokun ardından cam kırılma sesiyle beraber irkildim. Orada ne olmuştu öyle?

-Berra-

Rüzgarlarla elimizde kahve fincanlarımızla gelirken masa arıyorduk. Boş masa bulamayınca kaşlarımı çatarak önüme döndüm. Rüzgar'ın üvey kardeşini birisi havaya kaldırmıştı.

Rüzgar'ı hızla dürtüp onları gösterdim. Elindeki fincan büyük bir gürültüyle yere düşerken gözlerimi abartılı bir şekilde devirdim. Hepsinin canı cehenneme!

-Sara Uluç-

Arabanın önüne geldiğimde Rüzgar'ın da arabaya doğru geldiğini gördüm. Migrenim tutmuştu ve kafam çok ağrıyordu. Bu halde derse girebileceğimi sanmıyordum bu yüzden de Rüzgar'dan beni eve bırakmasını rica edecektim.

Yanıma geldiğinde çenesi seğiriyordu, bir eliyle kolumdan tutarken bir eliyle de arabanın arka kapısını açıp beni içeri girdirdi ve ardından kendisi de girip arabanın kapısını kapattı ve yanıma oturdu. Cebinden çıkardığı anahtarla kapıları kitledikten sonra kollarımdan sıkıca tutarak "Sen cidden salaksın Sara," diye suratıma kükredi. Gözlerimi, ses tonunun sertliği ve soğukluğu karşısında irkilerek yumdum. "Gerçekten salaksın."

"Ne var Rüzgar? Aç kapıları, ben gideceğim."

Ellerinden kurtulmaya çalıştıkça kollarımı daha çok sıkıyordu ve bu canımı acıtıyordu. Yüzümü acıyla buruşturarak "Ne yapıyorsun sen?" diye bağırdım.

Yüzündeki kaslar seğirirken, "Sana etek giymeyi yasaklıyorum." dedi otoriter bir sesle.

"Bırak beni!"

"Bırakmam!" diye bağırdığında acıyla kollarımı tekrardan kurtarmaya çalıştım ama yine kurtaramadım.

"Hem etek giyerim giymem sana ne bundan Rüzgar?"

"Giyemezsin."

"Giyeceğim! Fazla konuşarak kafanı da şişireceğim, etek de giyeceğim!"

Kollarımı biraz daha sıkarken canımın acısı migren ağrımla birleşmişti ve bedenim halsizleşiyordu. Beni, kollarımdan koltuğun kenarına atarken yine gözleri dönmüştü.

FIRTINAWhere stories live. Discover now