39. Bölüm "DESTUR!"

Depuis le début
                                    

"Eğer yarım saatten fazla daha orada durmaya devam edersen, inan bana kapıyı kırar seni oradan çıkartırım."

"İyiyim dedim ya Demir uzatma lütfen. Birazdan çıkacağım." Diye bağırdım.

"Tamam."

Bir müddet daha oturduğum zeminden ayrılmadan düşündüm. Soğuktan dişlerim birbirine vuruyor içim buz kesiyordu. Bulunduğum yerden doğrularak sıcak suyu açıp saçlarımı şampuanlanmaya başladım. Düşünmek şu an için çare değildi. Bu olanların bütün suçlusunun ben olduğumun farkındaydım ve buna bir son verecektim ama öncesinde Yağız'ın iyi olduğunu bilmeli, gönül rahatlığı ile ondan uzaklaşmalıydım. Gidecektim Yağız'dan çok uzaklara gitmeliydim. Pisliğimi de kendimle beraber götürecek, bir kez daha Yağız'ın ve sevdiğim insanların hayatını tehlikeye sokmayacaktım.

Hızla yıkanıp kendimi duşakabinden dışarı attım. Dolapların içinde bulduğum bir havlu ile kurulanmaya başladığımda, dışarıdan kulağıma gelen bağırış sesleri dikkatimi çekti. Yine ne oluyordu? Yoksa yine birileri bize saldırmak için mi gelmişti? Vücuduma yayılan panik dalgası bütün bedenime yayılırken hızlı hızlı eşyalarımı üzerime geçirmeye başladım. Bu kadar koruma varken nasıl olur da içeri birileri girebilirdi anlam veremiyordum. Yağız öylece yatarken ona zarar verebilirlerdi. Daha hızlı olmalıydım. Dışarıdan gelen sesler yükselmiş, bağrışmalar hararetlenmişti. Kesin bir şey oluyordu ve ben burada tıkılıp kalmıştım. Üzerime eşyalarımı giydiğimde anında kendimi koridora attım. Yağız'ın odasından yükselen sesleri daha net duyabiliyordum.

"Çekil dedim lan sana önümden, kardeşim demem sıkarım gırtlağını."

"Abi neden böyle yapıyorsun, bir dinle Allah aşkına."

Yağız'ın sesini duymam ile birden ayaklarımın gücü kesildi. Ayılmıştı, sevdiğim adam ayılmış ve Demir ile tartışıyordu. İçimdeki bu tarifsiz hissi anlatmak mümkün olamazdı. Boğazıma kadar gelen hıçkırığı bastırmak için çaba gösterirken bir an evvel onu görmek için can atıyordum. Sanırım bu sefer sevinçten ağlayacaktım ve kimsenin gücü beni susturmaya yetmeyecekti.

"Sana Nehir'i bulmam gerek diyorum niye beni anlamıyorsun lan. Bırak kolumu."

"Abi Nehir iyi diyorum, asıl sen neden bana inanmıyorsun? Banyoya girdi çıkacak şimdi."

"Siktirtme lan banyosunu. Bunca dakikadır ne banyosuymuş? Seni de yalanını da sikerim. İki saattir beni oyalıyorsun. Çık dedim sana önümden."

Bir şeylerin kırılma sesi kulağıma geldiğinde adımlarımı daha da hızlandırıp koridorun sonundaki odaya doğru koşmaya başladım. Sonunda uyanmıştı. İçimden binlerce kez dualar ederken, kendimi nefes nefese odanın kapısından içeri dalarken buldum.

İçeri girdiğimde Yağız ve Demir ayakta tartışmaya devam ediyorlardı. Demir, kollarını adeta yılan gibi Yağız'a dolamış gitmemesi için resmen önünde bariyer kurmuştu. Gözüm, yerde paramparça olmuş serum şişesine takılsa da şu anda hiçbir şey umurumda değildi.

"Yağız?" diyebildim fısıltıyı andıran sesimle. "Uyanmışsın sevgilim."

Bana arkası dönük olan Demir sesimi duyduğunda kollarını Yağız'ın belinden çekmiş ve serbest kalmasını sağlamıştı.

"Güvercin?" diyerek bana doğru telaşla gelen adamın boynuna sarıldığım gibi kokusunu içme çektim.

"Buradayım Yağız, İyiyim. Biraz sakinleş sevgilim."

Yağız'ın belimden sırtıma doğru çıkan elleri saçlarıma ulaştığında usul usul başımı okşamış, kokumu defalarca içine çektiğinde sakinleşmeye başlamıştı.

HIRÇIN GÜVERCİNOù les histoires vivent. Découvrez maintenant