Parçalanmak

2K 124 16
                                    

YAZIM YANLIŞLARIM AFFOLA KEYIFLI OKUMALAR UZUN BOL YORUMLAR SEVILIYORSUNUZ.
BOLUM ŞARKIMIZ:CONFIDE IN ME

Zalim, acımasız o adam kollarımda ağladı saatlerce.Sonunda bitkin düşüp kollarımda uyuyakaldı.Yatağa geçmiştik.Yatakta bana sarılarak ağlamıştı.Tek kelime edememiştim acısını hafifletmek için.Kelimelerin bunu başaramayacağını biliyordum.Uğrunda çabaladığın her şeyin, inandığın tüm doğruların yalan çıkması ne demek iyi bilirdim.2 gün önce bana bunu yaşatmıştı Kerem.Bir şeyler beklesem bile asla tahmin edemeyeceğim uç noktalara gitmişti.Sınırları aşmıştı.Yaşamla ölüm sınırını aşmasına bile ramak kalmıştı.

İronik olan benim hayatımı tepetaklak eden adama sarılıp sakinleştirmeye çalışıyordum hayatı tepetaklak oldu diye.

O kollarımda uyurken ben uykusuz, düşünüyordum.

Hayatım yalanlar üzerine kuruluydu.Ben her şey saf gerçek zannederken hem de. Kötüde yalan olmadığını düşünürdüm hep. Benim için iyiler yalandı. Iyiler sahteydi çünkü. Beni kandırırlardı. O yüzden nefret ede ede güvenirdim kötülüğe. Çünkü canımı gerçeklerle acıtırdı. Acıtırdı da sahte mutluluklara aldanmama izin vermezdi. En acı dostumdu o. Kalbime cam kırıkları saplayan acımasız dost. Yanılmış mıydım peki? Beni acıtmak için doğruları kullandığını düşünürken o en büyük oyununu oynamış beni buna inandırıp aslında gerçekleri söylediğini düşündüğüm yalanına mı kandırmıştı peki? En büyük yalanını güvenim üzerine mi oynamış, doğrularım, doğru sandıklarım üzerine mi kurmuştu. Bu kadar mı adiydi kötülük. Yoksa ben kötülükte en kötü şeyin, yalanın bulunmayacağını düşünecek kadar aptal mıydım?

Kim kötü, kim doğru, kim haklı kestiremiyordum. Emin olduğum tek şey Yağmur'u kaybetmek istemediğimdi. Peki Kerem'i kaybedebilir miydim? Sanmıyorum. Peki Kerem'i affedebilir miydim? Sanmıyorum. Peki Kerem beni kaybedebilir miydi? Bilmiyorum. Belki de bilmek istemiyorum. Bilmiyorum yalanına alıştırdım kendimi o beni kıracak beni kaybedecek planlar yaparken.

Birini yaralamak onun için kolaydı biliyordum, birini öldürmekte öyleydi. Peki birini paramparça etmek? Yerle bir etmek? Her hücrem can çekişiyordu. Cam kırıkları yutmuşum gibiydi içim. Cam kırıkları etime saplanıyor kanatıyordu. Benim cam kırıklarım Kerem'di.Nefesim, tenim, her şeyim.Ben kendime itiraf etmeye korkarken o yavaşça içime işlemişti, engel olamamıştım. Kendimi kandırmakla meşguldüm çünki o zamanlarda. Bana hep zarar vermişti ama aynı zamanda da hep onarmıştı. Hatta zarar vererek onarmıştı. Ona karşı hislerim bu kadar ironikti işte. Ona karşı hislerim ve onun yaptıkları, bana yaptıkları bu kadar ironikti.

Ama her şeyin bir sonu vardı. Olmalıydı. Irademi kullanıp bana zarar vermesine izin vermemeliydim. Zamanlama ne kadar kötü de olsa bitirmeliydim. Hemen şu an. Bende saate ve yanımdaki yardıma muhtaç adama aldırmadan kalktım. Kolundan kurtulmak zor olmuştu fiziksel anlamda. Ama ruhani anlamda daha da zordu. Ona bakıp yutkundum. Çok güzeldi. Yaşattıklarının ne kadar acı verirse versin gözüme çirkin gösteremiyordu onu. Tılsımlıydı sanki.
Gözlerimi kapatıp arkamı döndüm çünkü ona bakarak terkedemezdim. Hızlı adımlarla çıktım evden. Yağmur'u aradım param yoktu. Hızlı gelmesi için Kerem uyanmadan gelmesi için dua ettim. Yağmur taksiyle yarım saat kadar bir süre sonra geldi. Hızla uzaklaşırken çiftlik evine baktım. Yutkundum. Çok şey yaşanmıştı. Çok şeye tanıktı o ev. Ve ev ağaçların arasında kalınca önüme döndüm. Yağmur'un bakışları üzerimdeydi. Toparlanmış görünüyordu. "Özür dilerim." Diyebildim. Soran bakışları üzerimdeydi. "Hayatındaki en güzel günlerden biri mahvoldu. Korkunç olaylar yaşadın."
Kaşlarını çattı. "Senin hiçbir suçun yok abla. Hepsi o piçin suçu." O kelime ağzından çıktığı gibi kendime engel olamadan çıkıştım. "Ona öyle deme." Özellikle annesiyle ilgili gerçekleri duyduktan sonra bunu demesine izin veremezdim. Aylar aylar öncesinde ona bunu söylediğimde boğazımı sıkışı geldi aklıma ve kızdım kendime. Bana neler yapan adamı koruyordum. Yağmur'da şaşırmıştı. "Pardon." Diye mırıldandım. Kafasını iki yana salladı. "Kim bu adam. Aksel durumun hallolduğunu bir yanlış anlaşılma olduğunu söylüyor ama detay vermiyor. O yaşlı adamla konuştu. Allah aşkına neler oluyor ya! Yine herkes beni olayın dışına itiyor!"
Tepkisini anlayabiliyordum nişan gecesi zehrolmuştu ona ama söyleyemezdik çünkü Aksel'de bende onu olayların dışında tutup korumaya çalışıyorduk. Kerem'in amcasının onlarla konuşup işleri yoluna koyacağını ise zaten tahmin ediyordum.
Sorusuna cevap vermeyip geçiştirmeye çalıştım. "Sen nasılsın iyi misin?" Kafasını salladı. "Yani, sanırım evet. Ölmedim. Sanırım bu sizin lugatınızda iyi olmakla eşdeğer." Iyice sinirlerim bozulduğu için istemsizce güldüm o da bana eşlik etti. Ölmemek bizim için iyi olmak demekti haklıydı. Ama o an.. cidden ölmenin daha iyi olacağını düşünmüştüm. Düşünebildiğim tek şey o olmuştu hatta Kerem kafamıza silahı dayadığında. Ölürken yanımda olacaktı. Garip, mazosistce bir huzur bulmuştum bu fikirde.
Yağmur'a baktım. "Unutmaya çalış. Korkunç zamanlardı ama halloldu. Sen bu tarz işlere bir daha bulaşmayacaksın." Elini elimin üzerine yerleştirdi. "Düşündüğüm kendim miyim sanıyorsun abla? Tamam ölmek istemiyorum ama bu tarz şeylere bulaşmayacaksın diyerek beni rahatlatamazsın. O kadar bencil değilim. Sen ve Aksel ne olacaksınız. Asıl endişem sizsiniz, sizi seviyorum." Ciddi havayı dağıtmak için gülümsemeye çalıştım. "Kötülere bir şey olmaz rahat ol sen." Kaşlarını çattı. "Salak salak konuşma elimde kalırsın bak. Kötüymüş. Deli." Diyerek sarıldı.
Eve varana kadar sarılmıştık. Sonunda inip apartmanın önünde durduğumuzda ise neredeyse gözlerim dolacaktı. Evim.. O kadar çok özlemişim ki.. Evimiz cidden huzurlu bir yuvaydı benim için. Huzur buldugum tek yerdi. Aksel'in yanında onca iğrenç işe batmışken bile hemde. Çünkü ne olursa olsun bu evin kapısında kalırdı. Sokmazdım içeri. En lanet zamanlarımda bile bu eve adımımı atınca tüm kötü kimliklerimden soyunur sadece kardeşini çok seven bir abla olurdum.
Gökyüzüne bakıp gözlerime dolmak isteyen yaşları kovup gülümsedim. Yağmur'da gülümsedi ve destek olurcasına kolumu sıktı. "Her şeyi anlatacağız ablacım." Onaylar gibi kafa salladım. Çok zordu ama inanmalıydım buna. Atlatacağımıza.
Eve girdiğimizde içim sıcacık olmuştu. Eski günlerimizdeki gibi Yağmur'la bir film takıp izledik. Aksiyondan çok uzak bir film. Bir romantik komedi filmi. Güldük duygulandık. Ama en son Kerem'le film izlediğimi hatırlamadan edemedim. Düşünceyi savuşturmaya çalıştım onla olan kötü anıları hatırlatıp kendime. Nefretimi taze tutmalıydım.
Yediğim kazığı düşününce çok da zor değildi bunu yapmak. Daha önce de ne kazıklar yemiştim ama güvendiginiz biri böyle bir şeyi yapınca çok farklıydı. Kendime de o kadar kızıyordum ki. Ama yine de ona öfkem daha fazlaydı. Ya ben yaşadığım onca şeyden sonra bir erkeğe güvenmiştim. Kendimi açmıştım, sınırlarımı zorlamış ilklerimi paylaşmış zayıf yanımı görmesine izin vermiştim. Ben onun yanında ağlamıştım. Ve asla taviz vermediğim gururumu alaşağı ettiği zamanlara rağmen onu temelli bırakamamıştım. O ise bende gördüğü açıkları bana karşı kullanmıştı. Kardeşimi kullanarak beni paramparça etmişti. Gerçek anlamda ölmek istememe sebep olmuştu benim.
Film bittikten sonra odama geçtim. Burayı o kadar çok özlemiştim ki. Bana ait olan tek yerdi. Tek başınalığın bana huzur verdiği tek yer. Burdaki yalnızlık acı verici değil huzur doluydu. Kalın ve koyu perdelerim vardı. Geceleri çalıştığımdan gündüz uyurdum ve ışık sevmezdim. Banyom vardı. Çalışma masam. Kitaplarım. Pijamalarımı giyip kendimi yumuşacık yatağıma bıraktım.Yine de saatlerce düşünmekten uyuyamadım. Fakat sonunda uykuya daldığımdaysa çizdiğim yeni rotanın huzuru vardı içimde. Belirsizliklerden kurtulacaktım.
Uzun ve dingin bir uykunun ardından bu tanıdıklıkla uyanmak beni gülümsetti. Içimde burukluk da vardı biraz. Çünkü alışmıştım kalktığımda camların ardında ki yemyeşil manzaraya. Evi saran Kerem'in turunçgil kokusuna. Ama benim mesleğinde alışkanlıklara yer yoktu.
Kalkıp duşumu aldım. Gece saatlerce düşünmüştüm. Ilk aklıma gelen temiz bir hayat yaşamaktı. Düzgün bir işe girip herkes gibi para kazanmak. Belki hiç iş bulamazsam veya hiçbir şey umduğum gibi gitmezse Cenk ile konuşup Kerem'le bağlantısı olmayan şirketlerinden birinde bir işe girmek.. Ama sonra gerçekçi olmanın benim için daha iyi olduğunu düşündüm. Bunlar mutlu sonlarda olacak şeylerdi. Benim hayatımda da her şey ters giderdi. Umutlanıp bunların hiçbiri olmadığında kendimi üzmeme gerek yoktu. Onun yerine hayalperestlikten uzak gerçekçi planlar yapmalıydım.
Kendime karşı da dürüst olmalıydım. Bu hayattan kurtulmak istesem bile 15imden beri içime işlemişti bu yaşam tarzı. Istesem bile yapamazdım. Barda çalışırken tüm o vicdan azabına rağmen içten içe biliyordum burada mutlu olmadığımı. Ben başka iş yapamazdım artık. Sadece insanlara, masum insanlara zarar vermemeye çalışmalıydım.
Aksel'e gidecektim. Bu işi yaparken kendimi güçlü hissediyordum. Bu tarz şeylerde bardak taşımaktan daha başarılıydım.
Hazırlanıp evden çıktım. Bankadan biraz para çektim. Kerem maaşımı banka hesabıma yatırıyordu. Onun için çalışma fikri başından beri beni rahatsız ettiğinden olabildiğince az kullanmaya çalışmıştım hep. Kartı evde bırakırdım Yağmur kirayı faturaları yatırsın ihtuyacla gidersin diye. Bir süredir de eve uğrayamadığımdan kartım yanımda olmadığından parasız kalmıştım.
Rakamı görünce gözlerim irileşti. Aksel'in bana verdiğinden daha fazla maaş vereceğini biliyordum bunu en başta beni iknq etmeye çalışırken de söyleyip sinirlerimi tepeme çıkarmıştı benim. Ama parayı o kadar az kullanmıştık ki bayağı birikmişti. Tahminimce benim uzun süreli yokluğum üzerine Yağmur Aksel'de kalmaya başlamıştı. Bu da masrafları minimum yapmıştı tabi.
Sadece birkaç yüz lira çekip taksiye bindim. Aksel'in şirkette değilde kendi binasında olacağını tahmin ediyordum. Şirkete gitmeyi pek sevmediğinden bir iş hanında kat almıştı sirket islerini büyük toplantılar hariç oradan yürütürdü. Çok katlı iş hanının 12. Ve 13. Katı da ona aitti. Alt katta şirket işleri dönerken ara kat dikkat çekmemek için boştu ve 13te ise underground işlerini hallederdi.
Asansörden 13de indim. Kapı da ki yarmalar ben elimi kolumu sallayarak girmek isteyince zor kullanacak oldularsa da arkadan Hakan çıkınca onları durdurdu. Şaşkınca bana battıktan sonra çarpık bir biçimde gülümsedi."
Bende ona yamuk bir gülüş yolladım. "Kürkçü dükkanı ha?" Diye sordu. Omuz silktim. Iceri geçtikten sonra uzun koridorda ilerlerken beni süzüyordu ve bunu saklama niyeti yoktu. "Değişmişsin."dedi."Saçlarını kestirmişsin." Aslında uzamışlardı. Kestireli aylar geçmişti. Kış bitmiş bahar gelmişti ama o kadar kısa kestirmiştim ki önceki boyuna hala ulaşmamışlardı. "Hala ben konuşurken duymuyor gibi yürüyorsun." Bu dediğine hafifçe güldüm ama bu kıkırdama tarzı değildi. Soğuk ve kendini beğenmiş bir tınıydı.
Evet ben iş esnasında böyle bir insandım. Insanlar benim egomun had safhada olduğunu düşünürdü ama bu tamamen güçlü görünmek ve onlara psikolojik baskı yapabilmek içindi. Birde kadın olduğum için oluşan o 'kadınlar duygusal ve zayıf bu işe uygun değil, bu iş zor kadınlar yapamaz' algısını yıkmak içindi. Duygusuzluğumdan tüyleriniz ürperirdi. Başarı hırsım yüzünden kendimi kısa zamanda kanıtlamış bu sayede daha ağır işler almıştım. Sokakta torbacı olarak alt birimlerde başlamıştım. Semtin lideri olmam rekor süreydi. Bir ayımı almıştı. Bana; yapamayacağımı düşündükleri için başarısızlığımla eğlenmek adına veya beni gözden düşürüp kendileri öne çıksın diye Melis'i kışkırtıp işkence işleri bile verdirtenler olmuştu. Evet Melis. Zaten beni baştan beri sevmeyen o sinsi yaratık babasınında amcası gibi emekli olmasıyla Aksel'in yanında yerini aldı. Erkek kardeşi yoktu ve bu işi iki koldan yürütmek aile gelenekleri gibi bir şeydi. Ölümüne süslü bir sosyete gibi görünse de bu işleri hep bilmişti. Küçüklüğünden beri gizlemek yerine öğretmişler. Gücü elinde tutan tek kadın olduğundan da benim üzerime çok oynamıştı tabi ama yılmamıştım. Her şey kardeşim içindi. Karşımda ki adamlara saatlerce işkence ettiğim olmuştu. Kendimi sadece yağmur'a adadığımdan işler daha kolaydı çünki Aksel'in takımından çıkarsam aç kalacağımızı bildiğimden yapıyordum. Adamların aslında bir sürü insanı öldürmüş veya zarar vermiş çok iğrenç pislikler olduğunu biliyordum çünkü bizim işe temiz insan bulamazdı. yani üzülmemeliydim ama ilk 2 hafta her gece ağlamıştım evimde onlar için. Sonrasında ise zaten psikolijik buhrana girdiğim dönem vardı. Karsimdakileri ailemin katili gibi düşünüp zarar verirken zevk alır hale gelmiştim. Aynada yansımama bakıp katilleri bulacağıma yemin ettiğim dönem o yıllar olmalıydı. Olay sıralamaları ve tarihler biraz fluydu. Melis benle eskisi kadar ugraşmıyordu. Ta ki Aksel birgün bir işi haber vermek için evime gelip Yağmur ile konuşana dek. Kardeşim olduğunu biliyordu en başta onu bulmama yardım etmişti bize uygun kiralı bu küçük evi ayarlamıştı.
O akşam bize gelmiş. Işten arkadaşım olduğu yalanını uydurmuş. Ben gelene kadar bir saat oturup sohbet etmişler. Yağmur'un tamamen derslerine odaklandığı ve benim neredeyse eve uğramadığım bir dönemdi. Işimden haberi dahi yoktu. Gece vardiyasında pahalı bir otel-restoran da görevli olduğumu sanıyordu. Delirmistim. Çok kızmıştım Aksel'e. Çünkü tek istediğim bu şeylerden kardeşimin uzak olmasıydı.
Aksel ondan etkilenince bir süre sonra bu Melis' in gözüne de çarpmıştı ve beni yeniden düşman ilan etmişti. Normalde işkencelerde ben istenilenleri öğrenecek kadar zarar verirdim. Ama o gün Melis eskiden olduğu gibi beni denetlemeye gelmişti. Ben işimi halledip tam dönüp gidecekken durdurmuştu beni ve "Arkada bıraktığın pisliği temizlemeden mi gidiyorsun?" Diye sormuştu alayla. Bunu beklemiyordum. Acı vermek tamamdı ama öldürmek.. ve yapamazsam beni yerimden edeceğine emindim. Ikilemde kaldığımı görünce yüzüne yayılan iğrenç sırıtmayı dün gibi hatırlıyordum.
Tam o anda iki el silah sesi geldi yanı başımızda. Susturucu sayesinde gürültü nispeten azdı.
Ikimizde şaşkınca yana dönmüştük. Hakan yakın mesafeden vurduğu için kan olan silahını silahını kumaş bir mendil çıkarıp sildi. Benim için yapmıştı.. Melis ona kötü bakış atıp sinirden köpürüp topuk sesleriyle uzaklaşırken Hakan bana dönüp soğukça "Bir şey değil." Demişti. Aksel'in 2 numaralı adamıydı. Can'dan sonra gelirdi ve Can genelde Aksel'in yanında olup kişisel meselelerini hallederken Hakan pis işlerin başkumandanıydı. Onu hep görüyordum ama ilk o zaman konuşmuştuk. Zaten çok geçmeden yükselmiş büyük uyuşturucu teslimatlarına katılır olmuştum. Görevlere çağrıldıkça da Mecburen Yağmur'a üstü kapalı biçimde tehlikeli bir işte olduğumu artık söylemek zorunda kalmıştım ve o da Aksel'den ışık hızıyla sogumustu.

Geçmişe ufak ziyaretimden Aksel'in kapısının önüne gelince kurtuldum. Hakan girip bir şeyler konuştuktan sonra beni içeri aldı. Köşeye geçip duvara omzunu yasladı. Aksel ise önündeki kağıtları düzenledikten sonra kafasını kaldırıp bana baktı. Artık baldızı sayılmama rağmen ikimiz de tamamen iş ciddiyetindeydik.
"Uzatmayacağım. Eski işime geri dönmek istiyorum. "
Hep net biri olmuştum ama bu ani cümlem ikisini de şok etmişti.  Ses gelmeyince devam etme durumunda hissettim."Büyük teslimatlara katılıp görevlere gittiğim hatta işkence ettiğim döneme."
Hakan kaşlarını çattı. Aksel şaşkındı. Boğazını temizledikten sonra konuştu. O da benim kadar netti."Hayır." Bu defa kaş çatan ben oldum. Soru dolu olduğumu anlayınca açıklama yaptı. "Sayer Bey çok saygıdeğer bir insandır. Uzerimde" duraksayıp düzeltti "Uzerimizde..yani Deniz ve benim çok emeği vardır. Bizle konuştu bazı şeyleri hallettik fakat bu senin ihanetin gerçeğini değiştirmez Zeynep. Aylar önce bizle bağını kopardın. Kerem'le çalışmaya başladın. Elbette ki ayrılıp başkasıyla çalışman sorun değil.Yani senin için değil yanımdan ayrılma iznini verdim. Ama burdan gidenin bir daha dahil olamayacağını bilirsin." Uzun konuşması bitince yutkundu. Neyse ki ihanetimden hala bi haberdi. Onla konuşup ayrıldıktan sonra Kerem ile iş yaptığımı sanıyordu. Ayrılmama izin vermesi de Yağmur sayesindeydi çünkü burdan genelde ölünüz çıkardı. Gerçi Kerem bir yol bulurdu ama çok karışmış olurdu ortalık.
Sinirle soludum."Yaptığım onca şeyden sonra.." diye başlayacaktım ki -evet ihanetimi bilmediği için hizmetlerimi yüzüne çarpacaktım- böldü. "Istesem bile yapamam çünkü Yağmur'un şartı bu Zeynep." Dedi. Ne?
"Seni hiçbir biçimde bu işlere çekmemem konusunda söz aldı benden. Ama istersen sekreterlik işi falan ayarlarım."
Sinirle solumaya devam ettim. Dalga mı geçiyordu. Bende yapardım sekreterlik. Ama Kerem'in karşısında güçlü olmalıydım. Kardeşime en güzel gününde yaptıklarını ona çektirdigi acıları ve bana attığı kazığı ödetirken sekreterlik mi yapacaktım.
Kapıyı çarparak çıktım odadan kimsenin yapmaya cesaret dahi edemeyeceği şekilde. Korumalar bile bana şaşkınca bakarken irkilmiş görünüyorlardı.
Benim iyiliğimi düşünüyorsun kardeşim ama artık çektiğimiz her şey yanımıza kalmamalı.
15 yaşımda hissettiğim öfke bundan çoktu bir tek. Bu sefer belki ilk kez Yağmur'dan çok kendim içindi hatta. Çünkü hazmedemiyordum. Kullanılmış hissi beni kavuruyordu  Ona olan sevgimi kullanmayacaktı. Gerçek benliğimde saklamayı başarabildiğim bana insan olduğum genç olduğum zamanlardan hediye hiç dışa yansıtmaya fırsat bulamadan derinliğe saklanmış birkaç değerli insani tavır vardı. Çoğu yanıp giderken çoğu ölürken o hissiz duygusuz kadının ardında saklamayı başarabildiğimden bile habersiz olduğum duygular beslemistim ona. Onun yanında ilk defa yaşımın insanı gibi hissetmistim bu taze duygularla. Bu beni o hissiz kadının gözünde zayıf ama dünyanın gözünde insan yapmıştı ve ben olduğumdan korkup gömebilirdim her şeyi. Oysa güvenmeyi secmiştim. Senelerin ardından ilk defa. Ve bu o kadar cesaret isteyen bir seçimdi ki.. parçalara bölünme ihtimalim varken ona güvenmeyi secmiştim. O ise korktuğumu yapıp beni parçalara ayırmıştı. Bu hislerimi kullanarak acı bir biçimde yüzüme vurmuştu onun için sadece bir piyon olduğumu. Daha fazlası değil. Asla değil. Beni öptüğünde bile değil. O gün silahı kafama bu dayatmıştı işte. O neden kendi kafasına da tuttu emin değildim belki oyunun sonuna geldiğini amacına ulaştığını artık bittiğini düşündüğündendi. Görevini yerine getirmişti bir asker olarak ve artık zaferiyle ölebilirdi belki de.
Benim ölmek istememe neden olmuştu. Ailem öldüğünde bile bu kadar tükenmemiş intikam alacağım günü bekleyerek sonra da bu olmayacaksa bile kardeşimi yalnız bırakmamak adına dayanmıştım oysa ki onca şeye.
Beni parça parça ettin Kerem. ParçalaDaha parçalanamayacak kadar ayırdığın parçaların daha fazla Parçalanamayacağı için daha fazla kesinleşemeyeceği olabilecek en keskin halde olduklarını o parçalar avuçlarına dudaklarına kalbine battığı zaman anlayacaksın. Sana bunu ben anlatacağım. En zor guvenebilecegi anda cesaret edip seven ve bu temiz sevgileri kullanılan bir kadının senden daha canavar olabileceğini anlatacağım. Tıpkı bana hiçliğimi anlattığın gibi. Yuz yüze ve dolu dolu. Acı dolu.

HIRSLIWhere stories live. Discover now