Bölüm 1: Başlangıç

36.3K 1K 89
                                    

Oy ve yorumlarınızla desteklerinizi gösterin!

Keyifli okumalar...

Multi medya: Gülperi

*******

"Bir kabusun içinde yaşarken, düş görmeyi istemek fazla hayalperestçe." demişti annem beni, bizi, evimizi terk etmeden hemen önce. O gitti ve ben babamın öfkeli bakışlarıyla her gece, yine bir kâbusa uyanacağımı bile bile sığ bir liman gibi uykuya sığındım. Ta ki bir gün, hayallerimi sığdırdığım düşlere uyanabilmek için...


******


"Parayı buraya bırakıyorum. "Diye seslendim, koridordaki dolabın üzerine çalıştığım otelde payıma düşen bahşişleri koyarken. Babam koridorun ucundaki odadaki yattığı kanepeden başını kaldırıp alkolden kızarmış gözleriyle bir paraya bir bana bakıp umursamaz karakterine uygun bir tavırla başını yastığa yeniden koyarak yatan kuponu için yas tutmaya kaldığı yerden devam etti.

At yarışına olan merakı kısa yoldan köşeyi dönme hayalleriyle delice bir hırs yaratmıştı bünyesinde ancak şans, bizi teğet geçmiş bir terimdi ve babamı uzun bir süre bulacağa benzemiyordu. Fakat tüm bunlara rağmen babamın bu kötü alışkanlıktan vazgeçmesi bir yana dursun, annemin evi terk etmesine sebep olması dahi umurunda bile değildi. Hatta annem gittiğinden bu yana her gün kendi dışında herkesi suçlamış, bir tek kendine toz kondurmamıştı. Aslında kimse onun umurunda değildi, bende buna dahildim.

Önceleri babamdan duyduğum her hakaret ya da bana bakan nefret dolu gözler kalbimde babamı yerleştirdiğim o odacığı derinden sarssa da artık yaptıklarına karşın hissizleşmiştim. Yalnızca bu evde geçireceğim son üç ayı sorunsuz bitirmek için sessizliğimi korumaya devam ediyordum.

Botlarımı bir kaç saat önce çıkardığım ayaklarıma yeniden geçirdim, üzerime kabanımı giyip çantamı alarak eskimiş ahşap kapıyı açtım. Otelde çalışmak bol bahşişli iyi kazanç sağlasa da, çok yorucu olması beni bitiriyordu. Üstelik genci yaşlısı demeden askıntı olanlarda cabasıydı. Kısa sürede yarı zamanlı başka bir iş bulmayı kendime not ederek soğuk havanın kucakladığı sokağa adım attım. Hava yeni aydınlanıyordu. Otobüs durağı çok uzak değildi. Fakat oturduğumuz sokağın izbe olması ister istemez beni tedirgin ediyordu. Belki de benim bu denli tedirgin olmamı sağlayan, son zamanlarda tüylerimi diken diken eden takip edilme hissiydi. Neden böyle bir hisse kapıldığımı bilmiyordum fakat her seferinde korkuyla buz kesmeme sebep oluyordu. Şuan olduğu gibi.

Durdum ve başımı omzumun üzerinden arkama döndürdüm. Sıvası dökülmüş, çoğu kullanılmayan eski binaların karşılıklı sıralandığı sokağı gözlerimle usulca taradım. Oturduğum evin bir kaç metre ötesinde hacmini çoktan doldurup taşmış çöp konteynırının olduğu yerden gelen ses ile orada takılı kaldım. Rüzgar, bir el gibi saçlarımı kavrayıp havalandırarak savurmuştu. Parmaklarım saçlarımı hızla kulağımın arkasına sıkıştırırken baktığım yerde bir insana ait belirtiler aradım. Gerginlik kanıma bir zehir gibi akarak damarlarımı yaksa da korkup kaçmak yerine beni tedirgin eden her ne ise onu görmek istiyordum. Konteynıra doğru bir adım attım, ikinci bir adım için bekledim. Dizlerim beni yarı yolda bırakacak kadar güçsüzleşmişti. Bir kaç saniyelik bekleyişin ardından bir kedi hızla koşarak konteynırın olduğu yerden çıktı. Zihnim oluşturduğu sapık takipçi profilini bir mürekkep gibi duvarlarından akıtırken bedenimi saran rahatlamayla derin bir nefes alıp gözlerimi kapadım ve yüzümü gökyüzüne kaldırdım. Kapıldığım bu boş kuruntular hayal gücümün bana oynadığı bir oyundu. O sırada yüzüme düşen yağmur damlalarıyla gözlerimi endişe ile sonuna kadar açmıştım.

KefaretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin