PATRON 1.Bölüm - AKILLI TAHTA

12.9K 380 29
                                    

3 Yıldır çalıştığım AYZA HOLDİNG'de nefretle dolu olduğum patronuma yazılım hazırlıyordum. 2 yıl önce staj görmüştüm bu şirkette. Burayı seviyordum, çevremi, şirketi, odamı, arkadaşlarımı.. Ama tek sorunum yaklaşık bir yıl önce bu şirkete patron olarak adım atan Güney Ayza. Kendisinin benimle uğraşmak gibi bir hobisi var. Onun asistanı olmak yeterince zor değilmiş gibi birde benimle uğraşıyor. Bende ona bayılıyor değilim, 23 yaşındayım ve işinde fazlasıyla başarılı olan bir kadınım. Ama inanın, Güney'le uğraşmak, işimi yapmaktan daha zor geliyor bana. Ben böyle boş şeyler düşünürken yazılımı hazırladığımı farkettim ve hemen oturduğum rahat ve deri olan koltuktan kalktığım gibi hızlı adımlarla patronumun odasına doğru yürümeye başladım.

Uzun süren bir asansör yolculuğunun ardından patron bozuntusunun kapısının önünde durdum Altıma giydiğim dizimin bir karış yukarısında olan siyah eteğimi düzelttim ve boğazımı temizleyip kapıyı çaldım.

İçeriden "Gir!" diye bağıran patron bozuntusunun emrine uyarak kapıyı yavaşça açtım ve topuklu ayakkabılarımla ses çıkara çıkara içeriye giriş yaptım. Güney bey patron koltuğunda oturmuş ciddi bir şekilde dosyalarla uğraşıyordu. Bana bakmadığını görünce "öhm!" diye sahte bir öksürük çıkardım ağzımdan. Bunu duyan patron bozuntusu Güney bey kafasını kaldırdı ve beni görünce önce baştan aşşağı süzdü, sonra yüzüme baktı ve kaşlarını kaldırıp,

"Ne vardı?" diye sordu. Ben ise suratıma sahte bir gülümseme yerleştirdim ve,

"Bende hoşbuldum." dedim ve karşısındaki koltuğa oturup elimdeki yazılımları inceleyerek,

"İstediğiniz yazılımları getirdim, ve bugün POYRAZ HOLDİNG ile bir toplantınız olduğunu söylemeye geldim, ayrıca bugün toplantı odasındaki akıllı tahtanın tamir edileceğini, yoksa projeksiyonla idare edeceğimizi söylemeye geldim." dedim ve tam Güney bey bir şey diyecekken tekrar "bu arada projeksiyon da bugün bozuldu onu da söyleyeyim." dedim ve kaşlarını çatarak 'anlamadım?' der gibi baktı. tam da düşündüğüm gibi "anlamadım?" dedi.

"Ben size mesaj olarak atarım tekrar tekrar okur anlarsınız belki." dedim ve sinirle ayağa kalktı.

"Bu lanet şeyleri bozmayı, kırmayı nasıl başarıyorlar? Ne kadar gereksiz çalışanlara boşa para veriyorum ben?! O salaklar bozsun parasını ben vereyim bide üstüne onlara para vereyim! Yok öyle bir dünya! Hemen çalışanları kovup yeni çalışan arıyorsun!" diye bağırdı, öyle bağırdı ki ben bile yerimden sıçradım. Ayakta bir sağa bir sola dönen patronuma baktım, sonra alayla gülüp ayağa kalktım. Benim güldüğümü gören Güney bey denen patron bozuntusu durdu ve bana sinirle bakarak bir adım yaklaştı.

"Neye gülüyorsun sen?" dedi sinirli ama kısık bir ses ile. ben ise kendimden emin bir şekilde kollarımı önümde birleştirdim ve,

"Birincisi, o gereksiz dediğiniz çalışanların çoğu Amerika'da eğitim almış ve çeşitli ülkelerde profesyonel olarak birinci olan üst seviyeli, akıllı, işlerine sadık ve zor bulunabilecek çalışanlar. İkincisi öyle kovup yerlerine daha iyilerini bulmak sandığınız kadar kolay değil, hayatta herşey bir parmak şıplatmayla gerçekleşmiyor. üçüncüsü o çalışanlar yaptı dediğiniz akıllı tahta ve projeksiyonu siz bozdunuz Güney bey." dedim ve gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Güney bey kaşlarını kaldırmış ve şaşırmış bir surat ifadesiyle bana bakıyordu. Şu an gülmemek için resmen kıvranıyordum. Güney bey bana daha sert baktı, kaşlarını çattı ve,

"Noldu? Gülecek bir şey mi var?" dedi ve bana daha çok yaklaştı, o yaklaştıkça bende geri geri gidiyordum. belim duvar ile buluşunca duraksadım ama o daha da üstüme geliyordu. aramızda Milimlik boşluk kalmıştı. Beynim donmuştu, kalbim durmaksızın çarpıyordu ve kelimeleri zar zor bularak,

"Ş-şey ben gitsem i-iyi olacak." dedim. Onu itmeye çalışsamda yerinden bi milim kıpırdamıyordu. Sonra kulağıma daha çok yaklaşarak,

"Noldu? Az önce gülüyordun?" dedi. Nefesini kulaklarıma vererek konuşunca tüm vücudum ürperdi, mükemmel bir vanilya kokusu burnuma doluyordu. Kelimelerim kaybolmuştu,

"Dilinimi yuttun?" diye soran Güney'e cevap veremeyecek kadar tutulmuştum, kelimeleri arıyordum. İçimden 'dilimi değilde hapı yuttum' demek geliyordu..

***

Evet bu benim ilk hikayem ve bu ilk bölüm olduğu için biraz kısa oldu. Umarım beğenirsiniz votelerinizi bekliyorum :-)

PATRONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin