Kim Bilir Belki De Bir İçkiye İhtiyacım Vardı?

5.1K 287 25
                                    

Ayrılalı bir ay olmuştu. Gözlerimi ilk günlerde olduğu gibi beyaz bir tavana açmıştım. Gel gelelim gözlerimin odağı yerini değiştirip şöyle bir odayı turladığında hiçbir şey bir ay önceki gibi değildi. Dolaplardan sarkan tişörtlerim, yerde temiz olduğundan şüphe duyduğum 3 pantolon, toprağı yere dökülmüş ve annem görse öleceğimden emin olduğum saksıdaki mor menekşe ile birkaç pizza kutusu sabahın ilk uyanık saatlerinde bana eşlik ediyordu. Yataktan doğruldum ve odanın ortasına dikildim. Pijamamın üzerindeki ketçap lekesini gördüğümde istemeden de olsa gülümsedim. Jongin görse büyük bir fırça yerdim herhalde. Gerçi bu odayı böyle görse benden ikinci kez ayrılacığından da adım kadar emindim. 

Bundan bir ay önce saçma sapan bir kavganın yarattığı gerilim ile ani duygu patlamaları yaşayıp ağız dolusu nefret söylemlerinde bulunmuştuk birbirimize. O güne dair hatırladığım iki cümleden biri "Ne biliyor musun? Ayrılalım Sehun." iken, ikincisi bunu onayladığım "kesinlikle ayrılmalıyız" gibi boş bir cümleydi. İşin bu kadar ciddiye bineceğini kimse bilemezdi. 3 yıldır süren ilişkimizde ikimizde birbirimizi çok iyi tanımıştık ve emindim ki Jongin ile barışma olasılığım Hakan Şükür'ün 9. saniyede topu kalemize göndermesi gibi birşeydi. İmkansızdı ama neden olmasındı?  Fakat Hakan Şükür nasıl Hakan Şükür ise Jongin'de Jongin'di. Bir kere söylerdi. Topa bir kez vurur ve gol olurdu.

Bu bizim için sondu. Biliyordum. Ona dokunamadığım her an cehennem gibi bir yerdeydim. Günah işlemek kadar basit değildi artık uyumak. Sonuç olarak yatağımın diğer yanının oluşturduğu soğukluk hissi de pek iç açıcı değildi. Ölüm gibi. Ölüyormuşum gibi. Yokluğunda hiçbir şey yapmıyordum. Bir ölü kadar hiçbir şey yapmıyordum. 

Bileklerimden akan kan lavaboda taşarken bile tel düşündüğüm Jongin'di. Cenazemde ağlamış olmalıydı. Bunu övünmek için söylemiyorum ama kesinlikle ağlamıştı. Bazen kendini çok yakın hissettiği bir erkeğe benden bahsettiğini hayal ediyorum. Ona erimiş, çikolatalı gofret gibi büzülmüş kanı çekilmiş cesedimi nasıl mezara indirdiklerini anlatıyor. Ona aslında nasıl da hiç şansımız olmadığını söylüyor. Ve sonra adam onunla yatıyor. Bunu sadece kendini iyi hissetmesi için yapıyor. Yani yokluğumda böyle olmuştur değil mi?

***

Kendimi öldürdükten kısa bir süre sonra Kamikaze Pizza'da iş buldum. Mükemmel bir iş olduğu söylenemez ama bir süre idare eder. Müdürü bana kalacak bir yer verecek kadar iyi bir adam. Avustralyalı. Adı Eric.

"Yine yapmışsın Sehun!" İşte geldi. Kendisinden önce sesini saymazsak odaya ilk giren koca göbeği olduğundan Eric olduğunu anlamak pek zor olmuyordu.

"Ne yapmışım?"

"Bana aptal rolü yapma. Söz vermiştin. Eğer bu dairede yaşayacaksan işerken klozete oturmak zorundasın."

" O mu? Özür dilerim. Unutmuşum."

"Söylesene insan böyle bir şeyi nasıl unutur? Otur, otur, otur."

Vereceğim cevabı beklemeden gelirken beraberinde getirdiği göbeği ile bana verdiği odayı terketmişti.

Kim bundan daha iyi bir ceza düşünebilir ki? Burada her şey aynı. Sadece biraz daha kötü. Tekrar intihar etmeyi bile düşündüm ama denemedim. Başaramazsam daha büyük bir pisliğe batmak istemiyordum. Evet, Jongin'i özlüyordum. Hatta içimden bir ses bu intihar girişiminin onu daha çok özleyip, sevmeme sebep olduğunu söylüyordu. Yine de burası intihar edenlerin dünyasıydı ve kim bilir belki de bir içkiye ihtiyacım vardı?

wristcutters: a love storyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin