1. BÖLÜM

622 76 43
                                    

Kitabımın ismi gibi benimde kitap yazarlığında ilk başlangıcım...

Beğeneceğinizi umuyorum...



İstanbul'un kırık dökük bir evinde çığlıklarım ve hıçkırıklarım ardı ardına kesilmeden devam ederken yanaklarımdan süzülen gözyaşlarımı bir tarafa bırakıp kendimi dışarıya attım. İstanbul'un ıssız sokaklarında yürürken kendimi her zaman ki gibi alışık olduğum yer, sahilde buldum. 

Ne zaman geldiğimi hatırlamıyordum; düşüncelerim beni benden almıştı sanırım...

Yorgun düşmüş bedenimi dinlendirmek için oturdum boş duran banka. Rüzgarın etkisiyle ve martıların sesiyle büyüleniyor gibiydim.

Rüzgarın etkisiyle sallanan salıncaktan gelen demir sesiyle irkildim.

Benim gibi bedeni olan fakat ruhu olmayan salıncağa bıraktım kendimi...

Güneşin doğuşuyla acılarım tekrar uyanmıştı. Beni bu yaşta bu kadar derinden etkileyen hayat kim bilir daha sonra ne kadar etkileyecekti.

Ruhumu saran, beni bu hayatta küstüren insanlardan nefret eder oldum. Mutluluk bana çok uzak geliyordu artık. Belki bir gün mutlu olabilirdim ama hayatın izlerinin peşimi bırakmayacağını biliyorum.

 Tüm bu zorluklara dayanan bedenim ruhuma ağır geldi. Gözlerim çok yorgun bakıyordu hayata bundan eminim. Oysa ki daha 17 yaşındayım, yaşayacağım ve yaşadığım hayata ön yargıyla bakar olmuşum.

Acaba ben mi mutluluğa uzaktım yoksa mutluluk mu? Bu soruyla yola çıkarsam sanırım ben mutluluğa uzağım. O kadar acıyla yaşayan insan varken ne kadar da bencil davrandığımı düşündüm. Kimi insan sokakta bile mutluluğu bulurken ben hala bencillik edip mutluluğun yollarını bulmamakta ısrar eder olmuşum.

Zamanla düzelecek diye her umutlanmak istediğimde yine olmayacak deyip bırakıyorum mutluluğu bir kenara. Aslında ben mi hayatımı mutsuzluğa götürüyorum deyip hemen ayağa kalktım ve artık eve gitme zamanı dedim, solgun yüzümü ellerimle silip yola koyuldum.

Yolda ilerlerken aslında hayata haksızlık mı ediyorum diye düşündüm ve hayata bir şans vermeye karar verdim...

Hemen ekmek almak için markete girdim ve taze ekmekleri alıp evin yolunu tuttum. Kapıya geldiğimde kalbim de bir ağrı hissettim. Kapıyı açıp eve girdim. Eve girdiğimde daha uyuyordu ev halkı. Kahvaltıyı hazırlamak için mutfağa girdim. Kahvaltıyı hazırlarken Mine Teyze geldi ve

 " ne yapıyorsun kuzum ben hazırlayacaktım. Baban görmesin sen çık ben hazırlarım. Hem bak hazırlamış sayılırsın " dedi. 

Üzgün bir ifadeyle kenara çekildim ve sustum. Üzüldüğümü anlayan Mine Teyze " sana kızmasından korktuğum için öyle söyledim. Babanı biliyorsun...(!)"

Mine Teyzeme bakarak " ben ona ne yaptım ki? " deyip hızla odama çıktım. Ardımdan hemen Mine Teyze de geldi. Gözlerimin içine bakarak " bunları üzülmen için söylemedim ki. "

" Zaten sana kırılmadım. Benden bu kadar nefret etmesini anlayamıyorum... "

Farkında olmadan hislerimin verdiği duygusallıkla yanaklarımdan süzüldü gözyaşlarım. Mine Teyze dayanamayıp benimle birlikte ağlamaya başladı. Birbirimizi gözyaşlarımızla teselli ediyorduk sanki.

Mine Teyze " baban bunları sen üzülesin diye yapmıyor. Sadece bazı sorunlardan dolayı bu halde.

" Madem öyle bana karşı neden bu kadar sert? "

" O sana karşı öyle değil sadece senin gibi kırık ve buruk. "

" Peki neden? " diye sordum.

" Zamanı gelince öğrenirsin... " dedi.

O anda babamın sesi geldi. Mine Teyzeyi çağırıyordu. Mine Teyze ayağa kalkıp " hadi kızım hemen hazırlan ve kahvaltıya in okulun var. İlk günden geç kalma. " deyip odadan çıktı.

---

Kahvaltıdan sonra evden çıktık. Yeni okulumdaydım.

Yeni okulum da ilk günümdü...











YENİ BAŞLANGIÇOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz