Ve son asla son olmamıştı " final"

607 42 7
                                    

Bazılarımız aptaldır bazılarımız ise dahi galiba ikisininde arasında kalıyordum ben.Şans ve şanssızlıklarıma bakılırsa en büyük  şans  bana vurmuş.Hayır- hayır,yani  gerçekten bana  öyle bir vurmuş ki dövülmüş gibiyim.
Karakola geldiğimizde üç kişi bir kişiye karşı olarak Can mahkemede yargınacaktı.Artı Silahı kaçak bir malmış,tıpkı kendi gibi.
Karakoldan çıkarken Can karakolda kaldı galiba geceyi orada geçirecek.Tam kapıdan çıkıp gideceğimiz an Vini'ye sarıldım ve..
"Arkadaşın nerde?"diye sordu.
Kollarımı boynundan çekerek arkama baktım.Evet bence de Şafak nerdeydi?Bir dakika geçmeden  karakolun dışından çıktı ve "Ona iyi bir Osmanlı tokatı atmadan gidemezdim."dedi Hafif gülerek üçümüz birbirimize sarıldık.Tam Vini'nin Kollarından ayrılacaktım ki Şafak hala Vini'ye sarıldığını gördüm.
"Şafak!"dedim
"Efendim."
"Artık yeter."dedim ve Vinin Kollarından ayrıldığı an ben Vini'ye sarıldım.
O benim bir kere tamam mı?Kimseye değişmem.
Vini'nin kulağına tekrardan "Özür dilerim"diye fısıldadım ve biz Vini ile benim evime giderken Şafak'ta kendi evine gitti.Ece'ye geçen gün Charles'i emanet etmiştim ve giderken Charles'i geri aldık.
Ona iyi bakmış gözüküyordu.
Sıkıysa bakmasaydı..
Eve geldiğimizde saat çoktan gece yarısını geçmişti karakolda Gerçektende uzun bir vakit boyunca kalmıştık.Yukarı çıkıp pijamalarımı giydim ve Vini aynı kıyafetleriyle kaldı.Tamam da şimdi ne yapacaktım?Bana biraz da olsa Vini sanki  Türkçe'yi unutmuş gibi geliyordu.Karnı açılmışa benziyordu.
"Mısır gevreği yemek ister misin?"
Önce biraz duraksadı sonrası  ciddi ve kendinden emin bir şekilde "Olur."
Belki de yanılmışımdır.Belki de artık daha iyi Türkçe'yi biliyordur.
Mutfağa girip buzdolabının üstündeki Mısır gevreğini aldım ve iki kaseye içine gevreği yeter bir miktarda koydum.Üstüne süt eklerken belki Charles'inde karnı açıkmıştır diye de  bir kapta ona sırf süt koydum.İçeri tepsiyle geçtiğimde Vini Chars'ı seviyordu.
Vini'nin eline kâsesini verince Chars'ın kabını yere bıraktım.Chars  kabı görünce yere inip sütünden içti.Bende Vini'nin yanına oturarak mısır gevreğini yemeğe başladım.Yemeklerimizi bitirene kadar hiç konuşmadık ancak sanki bunun öncesinde o kadar çok konuşmuşuz gibi  geliyordu ki.Yorgunluğum üstüme  yorgan gibi örtmüştü ve göz kapaklarımın vücudum ağırlığına kaldıramayıp  kapanmıştı.
------------------------------------------
Saat 11.44
Günlerden Cumartesi

Gözlerimi ilk açtığımdan tavandaki yıldızların renkleri ilk dikkatimi çeken şeydi.Oysa o kadar emindim ki  salonda uyuya kaldığıma...
Telefonumu  almak için yana döndüm kiii
"Asss.."diye bir ses çıktı ağızımızdan ve hemen ağızım kapatmam  bir oldu.
Nalet olsun çok tatlı.
Yanımda Vini Uehara uyuyor gerizekalı.Bu nasıl bir uyuma çeşididir  anlatsana biraz bana?Tarifin nedir senin çocuk?Ağızını öpesim var.
Bütün gün seni böyle uyurken izleyebilirim ve birden gözleri açtı cici çocuk.
O kadar birden oldu ki geri geri giderken yer düştüm
"Wh..t ***upss Selin!?"
İşte aynı bu tepkiyi verdin.Sonrada elini uzatıp beni yukarı doğru çekip tekrardan yatağa çekti ama fazla çektiği için yanlışlıkla üzerine düştüm.
"Özür dilerim."dedim ve üzerinden kalkarak  saçımın bi tutamını kulağımın arkasına attım.
Bana gülümsedi ve bi kaşını kaldırarak eline arkasındaki yastığı aldı.
"Sen iyi misin?"diye sordu.
"Iı evet çok iyiyim, sen iyi misin?"
"İyi olacağım." dedi ve yastığı ile canımı acıtmayacak bir şekilde vurdu.
"Oo birileri savaş istiyor galiba."dedim ve bende yastığı kapıp ona hafif vurdum.
Ama kıyamamki  ben..
Ama bunun yanında boş kalmamış o da bana yastık atmıştı ve savaş başlamıştı.
Yorulana dek savaşımızı devam ettirmiştik ve en son birbirimize ve etrafımıza baktığımızda her yer tüy ve pamuk kaplıydı.
Aşağı inip kahvaltı yapmak yerine dışarıda kahvaltı yapmayı tercih ettik.O Yasemin'den bavulunu almak için gitti ben ise bu arada hazırlandım.Hafif diz üstü beyaz ancak tam eteğin kenarında pembe orkide deseni vardı.Saçlarımı topuz yapıp evi hafiften elden geçirip evden çıktım.Sıcak Güneş'i yüzümde hissettiğim günlerden biriydi.Bir taksiye atlayıp Vini'nin telefonda söylediği adrese doğru yol aldım.Dış görünüşü güzel bir kafeye benziyordu.Teras katta olacağını söylemişti ki bende bu yüzden üst kata çıktım.Üst kat tamamen boştu ve pembe balonlarla kaplı mekan birisi için ayırılmıştı.Karşımdaki adam bana yüzüne doğru tuttuğu uçan balonu üfleyerek  gönderdi.
Vini ve nasıl belirdiğini anlayamadan karşımdaki sofranın yanında  ayakta duruyordu ve ben ona doğru ilerleyecekken o bana hızlıca koştu ve beni belimden tutarak döndürdü.Güldüm ve beni bıraktığında yerimize geçip yemek yemeğe başladık.
Yemek tabağımın hemen yanında bir zarf duruyordu ve üstünde de Selin yazıyordu.Elime aldım ve "Bu ne?"diye sordum.
Gözlerini hafif kısıp yerinden kalktı.Yanıma gelip "Hediye."
Bunu derken biraz zorlandı.
Ancak gülümsedim ve zarfı açmaya çalıştım.Ayağa kalkıp açmaya çalışıyordum.Aklımda bi gıdım ne olabilir sorusunun boşluğunu  doldurabilecek hiç bir şey yoktu.Zarf çok sertti.Açamıyordun!
Tam pes edecekken Vini elimdeki zarfı aldı ve kolayca yırtıp içindeki iki kağıdı bana uzattı.
Kahraman'ım!!
Elinde uzattığı kağıtları alıp baktım.
Üzerinde Turkey-Brazil yazıyordu!!!!!!!!!!
İlk tepkim;
Aman Allah'ım..
"Beğendin mi?"dedi.
Beğenmek yok be sadece bayılmış kadar oldum.
"Yani ehh.."dedim Vini'nin suratı birden düştü  ama sonra boynuna atlayıp yanağından öpüp "Bayıldım"dedim ve Vini'nin kızarmış yanaklarını izledim.
"Sevindim."deyip o da beni yanağımdan öptü.Böyle öpüş şeklimi olur ya..Bir öpüşü bir kişinin bin öpüşüne eş değer.
Brezilya'ya gidiyoruzzzz!!!!

İkinci kitap için haberlerimi bekleyin cancağızlarımmm...

Bir ünlüyü sevmek(Güncelleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin