Bölüm 1

3.3K 116 27
                                    

Bu bölüm 18.12.2017 tarihinde güncellenmiştir. Bu tarihten önce okumuş olanların, güncellenen tüm bölümleri yeniden okumalarını tavsiye ederim.

Sevgiler

Eda

---

Tavşan, titreyen burnunu kaldırıp havayı koklarken, Öykü elindeki ipi sıkıca tuttu.

Kalbi kulaklarında atıyor, nefes almaya bile cesaret edemiyordu. Yazın son sıcağını taşıyan yumuşak bir rüzgâr, ağaçların yapraklarını hışırdattı. Öğle güneşi, sık dalların arasından sızmış, zemindeki kuru yaprakların üzerinde sarı benekler yaratıyordu. Tavşan, Öykü'nün kurduğu tuzağa hoplayarak iki adım daha yaklaştı ve yeniden havayı koklamak için başını kaldırdı.

Genç kızın kurduğu tuzak hiç karmaşık değildi. Yarım metre çapında, dairemsi bir taşın bir ucunu kaldırmış, altında fokurdayan böceklere ve solucanlara aldırmamaya çalışarak kalın bir sopayı diklemesine taşın altına sıkıştırmıştı. Sopaya bağladığı ipin diğer ucunu elinde tutarak dört beş metre uzakta bir çalının içine saklanmış, sabırla beklemeye başlamıştı. Tavşan taşın altına girdiğinde, ipi çekerek hayvanın üzerine düşürecekti. Taşın, avını öldürecek kadar ağır olduğunu düşünmüyordu, ama hiç değilse koşarak yanına gelebilecek kadar bir süre hayvanı hareketsiz tutacağını umut ediyordu.

Tavşanın orman zeminindeki kuru yaprakları hışırdatarak yaklaştığını ilk duyduğunda, pes etmemek için kendisiyle inatlaşmaktaydı. Kurduğu tuzağa yem olarak sandviçinin içinden çıkardığı yeşilliklerden yerleştirmişti. Hatta kokuyu kuvvetlendirmek için salatalık dilimlerini ve marul yapraklarını bölüp küçük parçalara ayırmıştı. Saklandığı yerde bir saattir hiç kıpırdamadan bekliyordu. Boynu ağrımaya, oturmaktan dizleri uyuşmaya başlamıştı. Üstelik zaman da kaybediyordu, vakit neredeyse öğleye geliyordu. Hem tuzağın düzgün çalışacağından da emin değildi.

Ne var ki kaşlarını çatıp gözlerini inatla tuzağa dikmiş, pes etmeyi kendine yediremeyip ısrarla beklemişti. Beklediğine değecekti de. Birkaç adım sonra tavşan tuzağa girecek, sırtına inen taşın ağırlığıyla sıkışıp kalacaktı. Hayvanın kahverengi, yumuşacık görünüşlü kürkünü, havayı koklamak için başını her kaldırışında titreşen bıyıklarını izlerken nefesini tutmuştu Öykü. Avuç içlerinin hem heyecandan hem de havanın sıcağından yapış yapış olduğunu hissedince, elinin kaymaması için ipi dikkatle parmaklarına doladı. Tuzağın yanına kadar gelen tavşan, ağırlığını ön ayaklarına verip başını taşın altına uzatarak yeşilliklere yetişmeye çalıştı.

Biraz daha, diye düşündü Öykü hazırlanarak.

Yeşillikleri taşın en dip köşesine kadar itme kararı aldığı için kendini sessizce tebrik etti. Uzanamayacağını fark eden hayvan, ufak bir adım daha atıp iyice taşın altına girdi.

Öykü ipi çekti ve tavşanın sıçrayarak tuzağın altından çıkıp, çalıların arasında gözden kaybolmasını kırmızı bir çaresizlikle izledi.

"Kahrolası, aptal, geri zekalı sopa!"

Tuzağı kurarken, taşın altındaki nemli toprağın yumuşaklığını hesaba katmamıştı. Sopayı diklemesine toprağın üzerine koyduğunda, sopanın ucu taşın ağırlığıyla bir parmak kadar yere gömülmüştü. Öykü sopayı tek hamlede taşın altından çekememiş, ipe ikinci defa asılmak zorunda kalmıştı. Bir saniyenin yarısı kadar süren bu aksilik, avına kaçması için zaman vermişti.

Burnundan soluyarak hızlı adımlarla işe yaramaz tuzağına yaklaştı genç kız. Son birkaç adımı koşarak alıp, taşa kontrollü bir tekme indirdi. Lastik ayakkabıları, ayak parmaklarının sızlamasını engelleyemedi. Ellerini beline koyup burnundan soluyarak, tuzağının işe yaramamasının suçu fizik kuralları değilmiş de taşın kendisiymiş gibi dik dik taşa baktı. Sırtı terden sırılsıklamdı. Bacakları ise uzun süre hareketsiz kalmaktan uyuşmuştu. Gözlerini kapatıp derin bir soluk aldı ve ağrıyan boynunu rahatlatmak için başını geriye yatırdı.

Kusursuz Deneyim (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin