Doktor X

736 41 3
                                    

Ciğerlerime yayılan et kokusu, hafif fokurdama sesi, loş sarı ışık. Sarsılarak kendime geldim. Yattığım yerde doğruldum ve etrafıma baktım. "Nerdeyim ben?"

Yanımda olduğunu şu an fark ettiğim bir adam tekrar uzanmam için omuzlarımdan hafifçe itti. "Dinlenmelisin genç adam."

"Sen kimsin lan?" diye bağırdım bir anda. Adamda tehlikeli bir tip olabilirdi ama bağırmamın asıl sebebi birden yanımda görünce korkmuş olmamdı. Lacivert bir ceket mavi bir gömlek giymişti hafif kahverengi saçları karışıktı ve mavi gözleri vardı. Altına bakmadım.

İşaret parmağını ağzına götürerek sessiz olmam için uyardı. "Sessiz ol duyacaklar." Dedi. Sonra gözlüklerini düzeltti. "Ben bir doktorum buraya insanları tedavi etmeye geldim."

"Neredeyiz?"

"Binanın dışındaki bir kulübedeyiz." Etrafıma baktığım sırada dışarıdan neredeyse hiç ışık gelmediğini fark ettim. "Merak etme bizi burada bulamazlar."

"Ne kadar zamandır buradasın?" diye sordum. Çok şey merak ediyordum.

"Bir hafta önce bir ekiple geldim ama şimdiye kadar hayatta kalamadılar." Dedi. "Burada garip olaylar olduğunu anlayınca hepimiz kaçmaya çalıştık ama o şeyler bize saldırdı."

"Ben başarmıştım." Dedim.

"O labirent canlı." Dedi "Sürekli şekil değiştiriyor ve sana bir şans vermiş."

"Niçin?"

"Tanrı bilir. Neden hala buradasın peki?"

"Arkadaşlarımı kurtarmalı..." derken sözümü kesti.

"Onlar artık öldü. O binaya giren herkes ölür."

"Hayır kaçabiliriz."

"Orda hayaletler ve yaratıklar var."

"Yinede oraya gideceğim." Dedim kararlı bir sesle.

"Başaramazsın."

"Umursamıyorum."

"Israr edemem" dedi ve başını eğdi.

"Ne zaman bu kulübeden çıkabilirim?"

"Gündüz olmadan kapıları açarsam bizi fark ederler."

"Pekala doktor..." ismini sorar bir ses tonuyla söylemiştim bunu.

"Kim olduğumun bir önemi yok hepimiz burada öleceğiz."

"Yine de söyleyebilirsin."

"Boşver. Hitap etmek istiyorsan 'Doktor X' diyebilirsin."

"Peki Doktor X, ne kadar süredir burada yatıyorum?"

"Dün sabah seni bahçede gördüm göğsündeki yarayla biraz uğraştım. Şimdide omzunu yerine oturtmalıyız." Dedi ve yanımdan uzaklaşıp odanın başka bir köşesine gitti.

Burası birkaç mumla aydınlanıyor ve az ilerde ki ocakta bir yemek pişiyordu. Yattığım yer kabarcıklı naylondan yapılma bir yerdi. Pencereler kartonla kapatılmıştı. Etrafta raflar ve kitaplar vardı. Bir ocak, bir masa, küçük bir musluk ve bir dolaptan başka bir şey yoktu.

Üzerime bakınca belden yukarısının çıplak olduğunu fark ettim. Göğsümde bir dikiş vardı.

Adam tekrar geri döndü ve elini uzattı. "bana kolunu ver." İstemsizce kolumu ona uzattım. Koluma masaj gibi bir şeyler yapmaya başladı. Birkaç dakika böyle sürdükten sonra bir eliyle masaj yapmaya devam ederken diğer eliyle omzumun çıkık yerini tuttu. "Bu biraz acıtabilir." Dedi ve hafifçe ittirmeye başladı. Bir anlık hissettiğim küçük bir acıyla ıkındım ve sanırım yerine oturmuştu. Koluma masaj yapmaya devam etti ve hareket ettirerek tam olarak oturduğundan emin oldu.

Sonra farklı bir nesneymiş gibi kolumu bana geri verdi. "Teşekkür ederim" dedim. Önemli değil der gibi gözlerini kırptı ve ocağın olduğu yere gitti. "Orada ne pişiyor?" diye sordum arkasından.

"Hayatta kalmak için bunu içeceğine söz veriyor musun?"

Biraz düşündüm. Oldukça iğrenç şeyler görmüştüm en fazla ne kadar kötü olabilirdi ki? "Söz." Dedim.

"Bu şey benim ekip arkadaşlarımdan biri."

"Ne!" diye atıldım. Kendime geri zekalı diyordum içimden.

"Merak etme çok tatlı bir kızdı." Dedi ve kendi esprisine ağlamaklı bir şekilde gülümsedi.

"Ben bunu..." içmeyeceğim derken sözümü kesti.

"İçeceksin." Dedi "Hayatta kalmak ve arkadaşlarını kurtarmak istiyorsan içeceksin."

Sonra fokurdama sesleri ile uzun süre konuşmadık. Ben kendimi çorbaya hazırlarken oda sanırım ekip arkadaşını düşünüyordu. Sonunda çorba hazır olduğunda yerimden kalktım ve masanın yanındaki sandalyelerden birine geçtim.

İki tabak ve iki bardak çıkarıp masaya koydu. Çorbaları ve suları doldurdu. Tek kelime bile etmeden çorbalarımızı içiyorduk. Çorbadaki etlerin eskiden bir insanın olması garip geliyordu. Yinede biyolojik canlılığımı sürdürebilmek için enerjiye ve yemeğe ihtiyacım vardı. Bunu yemek zorundaydım.

Koluma baktığım sırada bir ısırık gördüm. Kocaman diş izleri vardı ve kanıyordu Etlerimi ve kemiğimi görebiliyordum. İğrenç. Tekrar yemeğime döndüm ve düşünmemeye çalıştım. Bunlar sadece hayaldi.

Çorbayı bonfileden yapıldığını düşünerek içtim ve bu konuyu bir daha aklıma getirmemeye karar verdim. Çorbaları ve suları bitirdikten sonra kalktım ve baloncuklu yatağıma oturdum.

Doktor sofrayı toplarken "Bana niçin yardım ediyorsun?" diye sordum.

Bir süre ellerindeki tabaklarla bana baktı ve "Ben bir doktorum çünkü."

"Hayır, Hipokrat yemininizden bahsetmiyorum." Dedim "Senin bu işten çıkarın ne?"

"Sanırım sadece bir dosta ihtiyacım var." Dedi ve tabakları musluğun altına koydu. Sonra bardakları da alırken konuşmaya devam etti. "İki kişi hayatta kalma şansını iki katına çıkartır."

"Arkadaşlarımın yanına gideceğimi biliyorsun." Dedim.

"Bu senin kararın ama ilerde birbirimize ihtiyacımız olabilir."

Uzun bir sessizliğin ardından kapı kırılırcasına çalmaya başladı. Doktor temizlemekte olduğu gözlüklerini masaya bıraktı ve hızlıca mumları söndürdü.

Üç mumda söndüğünde doktor yere yatarak beklemeye başladı. "Biri her zaman bu saatlerde ziyarete gelir ve peşinden bir hayaleti de getirir." Dedi sonra "Sakın ses çıkarma" dedi.

Kapıdan gelen ses kesildi. Kapının önünde dolap vardı ama ben yinede çok korkuyordum. Birden duvardan bir şey geçmeye başladı. Nefesimi tutmuş öylece bekliyordum.

Bu göğsümü ısıran kızdı. Yine saçlarından yüzü gözükmüyordu. Hafif adımlarla yürümeye devam etti. Kalbim güm güm atarken yürümeye devam etti. Tırnaklarında kanlar vardı ve domuz homurdanmasına benzer sesler çıkarıyordu.

Birden yönünü değiştirdi ve bana doğru gelmeye başladı. Çok korkuyordum. Her adımı daha çok korkmama sebep oluyordu. Bir adım daha ve yanımdaydı.

Yutkundum. Bir anda çığlık atarak koşmaya başladı. İçimden geçti ve yatağımın bulunduğu duvardan geçip gözden kayboldu. Derin bir nefes aldım.

"Tamam, şimdi uyu. Yarın sabaha kadar iyi dinlen." Dedi doktor ve yatağa iyice uzandım. Gözlerimi kapattım. Zaten yorgun hissettiğim için hemen uyuyakaldım.

Sabah olduğunda doktor beni uyandırdı. "Bunu yapmak zorunda değilsin." Dedi.

"Hayır, öyleyim." Diyerek yataktan kalktım ve kapıya yöneldim. Dolabı önünden çekmişti. Elimin kapının koluna uzattım ve aşağı çekerek kapıyı açtım.

İçeriğe giren gün ışığıyla gözlerim kamaşırken doktora döndüm ve "Her şey için teşekkürler." Dedim ve sarıldık.

Bir süre sonra omuzlarımdan tuttu ve gözgöze geleceğimiz bir hizaya getirerek "Hayatta kalmaya çalış." dedi. Başımı salladım ve dışarı doğru birkaç adım attım.Kapının önce kapanma sonra kilitlenme sesini duydum.


Korku TüneliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin