¤ 1. BÖLÜM / KARA ¤

15.4K 599 107
                                    

Kalabalığa karışmış öylece ilerliyordum. Insanların arkamdan garip garip baktığını hissetsem de, aldırmıyordum. Sanki şu an, ayaklarımı ve kollarımı yönlendiren ben değilde bir başkasıydı.

Küçüklüğümden beri başımı belaya sokmaktan kaçınamazdım, şimdi de olduğu gibi, sonra bir bakmışım sadece çaresizlik kalmış geriye.

Çaresizlik tek bir kelime olmasına rağmen, insanın içinde kopan tüm fırtınaları bilen ve beni de bir gün ölüme sürükleyecek olan his idi. Bir insan çaresiz ise, doğru düzgün düşünemez ve bir yerde mutlaka hata yapardı, bu kural senelerdir böyleydi.

Kollarımı bedenime sarıp, içimi az da olsa ısıtmaya çalıştım. Birkaç dakika önce yaşadığım şoku ve adrenalini hâlâ üzerimden atamamıştım. Bacaklarım jöle kıvamını aldığından, her an düşüp bayılacakmışım gibi bir his vardı içimde. Kendimi ne kadar sakin tutmaya çalışsam da ellerim, hâttâ tüm vücudum titriyordu.

Yüzüme sert bir rüzgâr esince, olduğum yere çivilendim ve gözlerimi sıkıca yumup bedenimin az da olsa gevşemesini bekledim.

Uzun saçlarım rüzgârdan birbirine girerken kendi kendime gülümsedim. Bu huzurun kısa süreceğinin ben de farkındaydım, birazdan gözlerimi açacaktım ve huzur, bir toz misali esip gidecekti.

Rüzgâr, kendini bir kez daha sert bir şekilde belli etmek istercesine esti ve tüm anıları beraberinde getirdi. Içimde dinmek bilmeyen fırtına tekrardan alevlenirken, yaşanan sahneler de bir film kesidi gibi bedenimden geçti ve geçtiği yerleride yakmayı unutmadı.

Yüzüme değen sıcak parmakları, birbirine karışan nefeslerimiz, maviye yakın gri gözleri...

"Gözlerini aç." demişti kışkırtıcı ve bir o kadarda tehdit içeren sesi.

"Korkuyor musun?", diye sormuştu dudaklarımın üstüne.

Kendimi koruma amaçlı hiçbir şey yapmamıştım ve şu an aklım başımdayken tüm bu gerçekler keskin bir bıçak gibi gün yüzüne çıkıyordu.

Aptaldım, onun karşısında aciz duruma düşmüştüm ve en önemlisi de korkmuştum. Hepsi de benim suçumdu, kollarımı serbest bıraktığı an, onu atlata bilirdim fâkât tüm kaslarım kilitlenmiş gibiydi o an ve işin içine korku girdiğinde her şey daha da zorlaşıyordu.

Sanki birisi mantıklı düşününen tarafımı, basit bir tuşa basarmış gibi kapatıyordu. Içimden bir ses, çok yakında o kartal kadar keskin gri gözlerle karşılaşacağımı söylese de, bir konu da çok emindim;

Ne olursa olsun maskemi ondan geri almalıydım. Tek umudum Kara'nın bundan henüz haberdar olmamasıydı, yoksa bana yapabileceklerini ben bile tahmin edemiyordum.

Cep telefonumun sesi düşüncelerimi darmaduman ederken, elimi cebime attım ve son model cep telefonumu çıkarıp ekrana baktım.

Arayan Kara'ydı.

Benimle her zaman birlikte olan ve peşimi hiç bırakmayan şeytan, ne kadar cevaplama dese de, bu düşünceyi hemen bir kenara attım. Kara'yı sinirlendirmek şu an isteyeceğim en son şeylerden bir tanesiydi.

Derin bir nefes alıp telefonu kulağıma götürdüm. "Efendim?"

Kısa süren bir bekleyişin ardından sert sesi telefonda duyuldu.

"Hemen bara gel."

Ve ardından telefonu suratıma kapattı. Bu tavrına karşılık sadece gözlerimi devirmekle yetindim. Her zaman ki davranışlarından birini sergiliyordu. Ama bu ondan korkmamam gerektiği anlamına gelmiyordu. Kara, her şeyi yapabilecek bir adamdı onun sınırlarının olmadığını öğreneli çok uzun zaman olmuştu.

KARANLIK (Askıda)Where stories live. Discover now