1.Bölüm

6.1K 603 89
                                    

Kitabın kapağını sertçe kapatarak, doğruldum yerimden. Telefonumdan gelen ardı arkası kesilmeyen bildirimler yüzünden çözmeye çalıştığım matematik sorularından hiç bir şey anlamıyordum ve zaten soruları bir kez okumak bile eziyet gibi gelirken bir kaç kez okumak zorunda kalıyordum.
Üzerinde oturduğum tekerlekli sandalyeyi yatağımın yanına kaydırdım ve hala bildirim sesi gelmeye devam eden telefonumu sertçe avuçladım.
Bütün bildirimler Tantiler grubundan geliyordu. Hangi akla hizmet internetimi açık bırakmıştım ki?

Yarınki matematik sınavının sorularını buldunuz da haberim mi yok?

Gruba attığım mesajla, mesajlaşma trafiği kısa sürede durmuş ve ardından daha büyük yığılmayla üzerime yağmaya başlamıştı.

Sınav mı vardı, hem de matematik? Niye haber vermiyorsunuz lan hayırsızlar!

Doğuş'un mesajına göz devirirken sonuna eklediği kırmızı, kızgın yüz ifadesine güldüm. Eminim şu an çoktan sınıftaki kızlardan, telefonuna numaralandırarak İnek olarak kaydettiği tüm kızlara mesaj atmıştı. Kopya düzenini yarına kadar kurması gerekiyordu sonuçta. Arada kızları arar çalışmaları için teşvik edici şeyler söyler, sınavdan sonra da hepsini aynı anda sinemaya davet eder, en sonunda kızları ekip yanımıza gelirdi. Doğuş buydu, fiziksel özelliklerinin farkında olan, güldüğünde sağ yanağında oluşan çukura güvenen, kızlara göre ülkemize düşen meteor bana göre ise kızları kullanan adi bir pislikti. Bu konuda çok kez tartışmıştık, ama onu seviyordum, beni güldürüyordu.

Matematik sınavı olduğunu biliyordum ama ne zaman olduğunu unutmuşum ya.. Ve Perihan'dan beklenen hareket. Cidden, bu kızın bir şeyleri hatırlamakla ilgili problemleri vardı.

Hayatın kendisi bir sınav değil mi zaten. Sıla'nın felsefik mesajına göz devirirken, bizimkilerle konuşurken çok sık göz devirdiğimi fark ettim. Bana hiç iyi gelmiyorlardı.

Tek cevap yazmayan Damla'ydı ve zaten çevrim dışıydı. Acaba ders mi çalışıyor gibi bir düşünce aklıma geldiyse de, hemen aklımdan kovdum. Damla ve ders çalışmak? Bu profiterol ve şalgam gibiydi.

İnterneti kapattım ve onları matematik sınavı sorunlarıyla baş başa bıraktım. Yapmam gerekeni yapmıştım zaten. Tekrar masama yönelmek için ayaklandığımda tıklatılan kapımın sesiyle yönümü değiştirip kapıya yöneldim. Kapımı kimse çalmazdı ki direk içeri dalardı her kimse.

Kapının kolunu kavrayıp açtığımda karşımda başı eğik, suç işledikten sonra annesine yakalanmış ve cezasını bekleyen bir çocuk profilinde duran Damla'yı beklemiyordum.

Karşımda dudaklarını dişleyip, benimle göz kontağı kurmaktan kaçınan kuzenimi inceliyordum beş dakikadır. Odama beni şaşırtacak şekilde sessizce girmiş , genelde yatağıma denize çivileme dalarmış gibi çığlıklar eşliğinde atlardı, benimle bir şey konuşmak istediğini söylemişti fakat ağzından beş dakikadır aldığı sesli nefesler dışında bir şey duymamıştım.

"Sorun ne Dami?" dedim artık sabrımın dolduğunu belli edercesine sıkkın bir sesle. "Söyle ve kurtul."

Gözlerini, bir birine kenetlediği ellerinden kaldırdı ve gözlerime baktı. Gözleri kızarmıştı ve dokunsam ağlayacak gibi duruyordu. Masanın önünde oturduğum sandalyeden kalktım ve yatağıma, Damla'nın yanına oturdum. Ellerini, iki elimle kavrayıp konuşmaya başladım.

"Damla, korkutma beni, ne oldu ? Biri sana bir şey mi yaptı?" Artık endişelenmeye başlamıştım. İlk geldiğinde yine erkek arkadaşından ayrılmıştır, kavga etmişlerdir ya da zaten birisiyle çıkıyorken başkasına aşık olmuştur gibi bir çok neden belirmişti kafamda ama Damla'nın şu an ki hali daha büyük bir sorunun habercisiydi.

KUZENİM YAPTI! #Wattys2018Where stories live. Discover now