88| Hastane Zarfı

Start from the beginning
                                    

"Baskı mı yapıyormuşuz biz kızım? İyiliğini düşündüğümüzden diyoruz bizde bunları." diyor annem bozulup hafiften bir tavır alarak.

"Tamam anne bende biliyorum iyiliğini istediğinizi ama en basitinden en son kafa dağıtmaya buraya geldiklerinde 2 gün kalamadan geri döndüler. Çocuk da çocuk diye başlarının etini yediğiniz için. Bırakın bir rahat kalsınlar, sıkmayın. Zamanı geldiğinde zaten onlar da bir bebek sahibi olurlar."

"Tamam kızım sustuk! İyiliğinizi düşünmek de kabahat!"

Ben öyle mi dedim şimdi?

[][][][][]

"Geri mi dönüyormuş benim prensesim İstanbul'a?" diyor babam Alya'yı kucağına alıp öperek.

"E babacım bayram bitti, Kerem'in izni de bitti.. Dönüş vakti geldi yani. Yolcu yolunda gerek."

Babam Alya'yı havada hafif hoplatıp yanağından öpüyor. "Bu prenses kalsın burada bizimle, siz bir tane daha yaparsınız kendinize."

"Yok baba almayayım Alya yetiyor bize şuanlık." diyorum gülerek. Babam önce bana sonra Kerem'e sarılırken tontişimle de vedalaşıp Alya'nın elini öpen anneme sarılıyorum. "Anne bak söylediklerimi unutmak yok. Teyzeme de söyle üstüne gitmesin kızın."

"Tamam tamam."

"Görüşürüz madem.. İyi bakın kendinize, herhangi bir şey olursa da hemen bize haber verin." diyorum öperken. Annem başıyla onaylarken bende Alya'yı almak için babamın yanına ilerliyorum. "Gel bakalım annecim.. Hoppacık."

Kerem valizlerimizi taşırken bende Alya'nın elini tutarak annemlere el sallattıktan sonra arabaya binip pusetine yatırıyorum. "İlk şehir dışı gezimizi de böylelikle bitirmiş olduk annecim.."

***

İstanbul'a geldiğimiz de uyuyakalan kızımı uyandırmayacak şekilde kucağıma aldıktan sonra bebek örtülerinden birisini de üzerine örtüp kapıya ilerliyorum. Kerem de valizlerimizi getirirken kapıyı açıp içeriye geçiyorum. "Hayatım ben bir Alya'yı yatırıp geleyim." diyorum fısıltı şeklinde.

"Tamam güzelim."

Alya'nın odasına çıkıp beşiğine yatırdıktan sonra üzerini de örterek telsizi alıyorum. Yatak odamızın kapısı açık olduğu için Kerem'in olduğunu düşünerek bende içeriye giriyorum. "Hayatım?" diyorum garip bir yüz ifadesi olan Kerem'e doğru ilerlerken.

"Barış geliyormuş.. Herkesi akşam eve topla dedi. Melis'ler, Yağmur'lar falan."

"Niye?" sesim bıkmış bir tonda çıkmıştı. "Ne istiyormuş yine?"

"Bilmiyorum.. Önemli bir şey göstereceğim dedi."

"Hayatım yanlış anlama da.. Tekrar bir geri döndü her şeyi darma duman etti, kim bilir bu akşam ne kötülükle gelecek."

Felaket tellalı mübarek!

Hayatta her şey kötü gidiyorsa istisnasız zamana bırakmak lazım. Her şey olacağına varır! Belki kötülük belki iyilik gelir bilemeden, yine de zamana bırakıyorum her şeyi. Barış'ı, olacakları, geçmişin getirilerini...

Hem ne demiş Edward Murphy; Her şey iyi gidiyorsa mutlaka bir terslik vardır. Düşen bir nesneyi tutmaya çalışmayın, bırakın düşsün. Daha az zarar görecektir. 

"Hiç bir fikrim yok güzelim. Kendisi sürprizlerle dolu malum.."

***

Can feryat figan içinde biriktirdiklerini ortaya dökerken gülmemek için kendimi sıkıyorum. "Ya kardeşim bildiğin gecenin 4ünde papaz eriği istedi.. Papaz eriği! Bu mevsimde! Gecenin 4ünde!"

Hamileyken saat bilmeden canımız saçma sapan her şeyi ister, isteriz, isterdim! "Şşh Yağmur geliyor, konuyu kapatın."

"Ayy her tarafım ağrıyor! Koptu belim, bacaklarım.." diyor Yağmur elinde patlamış mısır kasesiyle içeriye girerken.

Can, Yağmur'a oturması için koltuğun bel kısmına yastık koyarken biraz da yana kayıyor. "Gel canım gel."

"Nasıl gidiyor hamilelik Yağmur?"

Koltuğa oturup göz devirdikten sonra soluklanıyor. "Ay valla ben bundan başka çocuk yapmam! Yok yani bu ağrıları çekmek deli işi deli! Bir de bunun doğumu var yani."

"Geçmiş olsun kardeşim.." diye Kerem Can'ın kulağına fısıldarken bir yandan da hafifçe omzuna vuruyor.

Yağmur'a destek olmak için gülümseyip göbeğini sıvazlıyorum. "Olsun kuzum ya deme öyle.. Kucağına aldığın zaman hiç birisini hatırlamıyorsun bu ağrıların. Az kaldı zaten."

"Ne azı Zeynep daha 3 ay var.." diyor Melis bir anda dan diye. Allah'tan moral vermeye çalışıyorum burada kıza..

"E işte azıcık zaman.. Göz açıp kapayasıya geçer. Dimi Melis?" diyorum zoraki gülüp Melis'e dönerek.

"Hıı evet.."

Yağmur'un hamileliğiydi, benim doğumumdu, hava durumu, ekonomi falan derken hepimizin aklında var olan soruyu Can ortaya atıyor. "Nerede kaldı bu Barış ya?"

"Kırmızı halı bekliyordur gerizekalı herif." diyor Melis sinirle solurken.

"Melis sakin.." Zilin çalmasıyla Hah bak geldi bakışları yollayıp kalkarak kapıyı açıyorum. Bir şey demeden içeriye geçerken kapıyı kapatıp bende salona ilerliyorum. "Uzatmadan konuya gir direk Barış."

"Tamam! Al bak bakalım masum(!) kuzeninin yediği haltlara!" Uzattığı hastane zarfını açıp okuduktan sonra şaşkınlıkla başımı kaldırarak Melis'e dönüyorum. "Bu kadın düşük yapmamış. Bebeği aldırmış!"

İŞ ARKADAŞIM (Tamamlandı)Where stories live. Discover now