Bölüm 7

2.3K 189 27
                                    

Canlarım şimdi ye kadar yazılanlar giriş bölümüydü. Bu bölümden sonra muhtesem bir Karanlık Aşk' la tanışacaksınız. Beğeni ve yorumlarınızı eksiltmeyin. Bir sonra ki bölüm de görüşmek üzere. Sizleri çok seviyorum. ♥♥


Bu doğru değildi. Onu iterek, aramıza mesafe koyduktan sonra
"Derdin ne senin?" Diye bağırdım. Her ne kadar ona yakın olmak istesemde, gururumu hiçe sayan birine herşeyi unutmuş gibi davranamazdım.
"Bağırma!"
"Senden uzak durmamı söylüyorsun, sonra sen geliyorsun yanıma, gerćekten merak ediyorum derdin ne senin?" Dedim daha fazla bağırarak. "Sana Bağırma dedim!" Dedi dişlerinden konuşarak. Bir 10 saniye falan düşündükten sonra abarttığımı ve okulda olduğumuzu farkettim. Suan ıçeri bir öğretmen girse olacakları düşünmek bile istemiyordum. Boğazımı temizledim. Az önce istemsiz bir şekilde bağırdığım icin ölmek istiyordum. Bu çocuga karşı  nasıl hep rezil duruma düşüyordum anlamış değilim. 
"Aç kapıyı burada bu şekilde doğru değil" diyerek kapiya yöneldim.
"Beni dinlemeden hiçbir yere gidemezsin!"
"Daha sonra beni sıkıştırmadan ya da bir yere kilitlemeden konuşursan belki dinlerim." Dedigimde o an ki yüz ifadesine gülmemek  icin dudaklarımı dişledim. Zilin çalmasıyl,
"Bak zil çaldı ve benim sınıfta olmam lazım daha sonra konuşuruz" dediğimde bana doğru yürümeye başladı. Kahretsin! Yine çok tatlı görünüyordu.  Kapıya yapışmış bir şekilde onu izliyordum. Bana iyice yaklaştı. Sanki yarım saat  boyunca durmadan koşmusum gibi nefes alıp veriyordum. İfadesizdi. Evet ben burada tüm vücudumla savaşırken o sadece ifadesizdi. Yine her zaman yaptığını yaptı. Ve beni kapiyla arasına aldı. Bunu beni öldürmek için haince planladıģını düşünüyordum. Bana bakıyordu ve ben onu hissetiģimde saçmalamaya başlıyordum. Zaten heyecandan ve neden olduğunu bilmediğim bir korkudan tepki veremiyordum. Yüzünü bana doğru yaklaştırmaya başladıģında ruhumu teslim etmek üzereydim. Gözümün içine bakarak, "Peki,Git." Dedi ve kapıyı açtı. Tam dışarı çıkacakken bilegimden tutup kendine çevirdi. "Benim istediğim yerde ve istediğim zamanda konuşacagız." Dedi ve önümden hizla yürüyerek gitti. Herseyden bir anlam çıkaran ben, Ateşle ne yaşadıģımıza dair en ufak bir fikir bile üretemiyordum. Sınıfa çıktığım da Özgür beni bekliyordu. Merakla beni süzen meraklı bakışlara aldırmayarak Özgür'ün yanına gittim. "Ne var aranızda?" Diye ser bir şekilde sordu. "Yok birşey." Diye geçistirmeye çalıştım ama souları bitmek bilmiyordu. Benim yaşadıklarımı sindirmem gerekiyordu. "Izin verirsen biraz yalnız kalmak istiyorum" diye müsaade istediğimde gönlü olmasa da "peki" dedi.

Okul çıkışı yerimde duramıyordum. Zaten nasıl duracaktım ki, O gelip benimle konuşmak istemişti. Beni sevmiyordu ama bu sefer benimle uğraşan oydu. Eve vardığımda enerjimi harcamak için geleneksel Türk kızlarının stres atmak için favorilerinden olan temizliğe başladım. Ev "Bal dök yala" kıvamına gelene kadar durmadan temizlik yaptım. Tabi temizlik yaparken sırıttıģımın farkında deģildim. Annem
"Ne bu neşe sırıtmalar falan hayırdır Deniz?" Diye sorduğunda anladım. "Hiç öylesine annecim" dedim sırıtmaya devam ederek, aslında gülmek istemiyordum ama Ateş aklımdayken beynim ve kalbime müdahele edemediğim için fazla da zorlamıyordum.
"Peki dediģin gibi olsun bakalım," dediğinde o da gülüyordu. Annemi bu dünyada ki herşeyden çok seviyordum. Anlayışlıydı. Ve yanlış birşey yapamayacağımı bildiģinden bana her konu da destek çıkardı.  Odama gittiğim de telefonumu elime alarak kulaklığımı taktım.  Aslı'yla ruh hallerimiz için müzik listeleri yapmıştık.  Onları açıp içinden "Mutlu Günler" adlı listeyi açtım ve eğlenceli müzikler eşliğinde uyuya kalmışım.

Bana konuşacağımızı söylemişti ama o günden sonra tekrar beni takmamaya, ben yokmuşum gibu davranmaya başlamıştı. Önümden geçerken bana bakmıyordu bile. Ne çok umutlanmıştım oysa. Her teneffüs Ozan'ı, Selen'i ya da Özgür'ü çekiştirerek  aşağı iniyordum, bazen de Melis ve Cem 'in yanına Ateş'in sıfına gidiyordum o muhteşem yeşil gözleri görme umuduyla. Sınıfımız ayrı olsa da Melis ve Cemle arkadaşlığımız bozulmamıştı hatta daha da samimi olmuştuk.  Sınıfına gittiğim de bile bir kere dönüp bakmıyordu, çaresizdim. Özgür de bu aralar bana daha yakın davranmaya başlamıştı, yanımdan ayrılmıyordu. Ve bu beni Selen'in "Senden hoşlanıyor"  sözlerinden dolayı endişelendiriyordu. Özgür Sadece  yakın bir arkadaştı benim için. Okulda yabancılık çekmiyordum artık. 1 ayı geride bırakmıştım. Ve Ateş'le olan tüm umutlarım da yıkılmıştı. Ben yoktum onun için.

Yataktan çıkmak istemiyordum. "Deniz hadi geç kalıyorsun," diye mutfaktan gelen ses ise beni zorluyordu. İstemeyerekte olsa sıcacık olan yatağımı terk etmiştim. Okul öğrenci  kartlarımız çıkana kadar formayla gitmek zorunluydu ama cuma günü kartlarımızı aldığımız için artık sivil kıyafetlerle gidecektik. Hızlı bir şekilde yıkandıktan sonra, yüksek bel siyah pantolonumu, salaş duran krem rengi tişörtümü giydikten sonra koyu renk bilekliklerimi taktım. Annem ben banyodayken çıkmıştı, birşeyler atıştırıp koyu kahve deri ceketimi ve koyu kahve deri botlarımı geçirdikten sonra bende çıktım. İtiraf etmeliyim ki Ateş'i tanıdıktan sonra koyu renklere ilgi duymaya başlamıştım. Yan tarafta Aslı servis bekliyordu. "Sana anlatacağım o kadar çok şey var ki."
Diyerek boynuna atladım.
"Belli oluyor zaten" diye sırıttıģında sesimi çıkarmadım. "Anlat bakalım,"  dedi. Tam konuşmaya başlayacağım sırada servisin kornasını duydum, "Sanki hep önemli anlarda gelmek için ayarlanmışlar," diye tısladım. "Tamam akşam anlatırsın, bekliyorum" diye sarılıp öptükten sonra servisine bindi. Ben de okula doğru yürümeye başladım.  Okula varmak üzereyken biri elimden tutup beni durdurdu. Kokusundan tanımıştım.  Harika! Sabah sabah kalbimle mücadele edecektim! Koyu mavi kazağıyla o kadar tatlı duruyor du ki boynuna atlamamak için kollarımı belimin arkasında kilitledim.
"Sorunların var senin gerçekten bak. Bir gelip konuşmak istiyorsun ondan sonra takmıyorsun,  yine geldin ve bundan sonra yine takmayacaksın!" Diye isyan ediyordum resmen.
"Çok konuşuyorsun, susmayı dene!" Dedi sakin bir şekilde,  beni dinlemedigine adım kadar emindim.  Tak ağzımı açıp tekrar konuşacakken elini ağzımın üstüne getirerek beni susturdu.
"Hala konuşmaya çalışıyorsun" dedi sağ kaşının kaldırarak. Mimiklerini nasıl bu kadar profesyonelce kullanabiliyordu halâ anlamış değilim. Konuşmayacağımdan emin olduktan sonra, "bugün tüm gün benimlesin. Benimle geliyorsun hadi" Dedi emir vererek. Tabi ki de onunla gitmeyecektim. Tamam çok istiyor olabilirim ama onunla iyi ya da kötü bir gün geçirdikten sonra beni umursamamasını kaldıramazdım.
" Seninle gelmiyorum. Okula gidiyorum" dedim kendimden emin bir şekilde.
"Benim olduğum yerde itiraz etme gibi bir lüksün yok," dedi. Kalbim onunla beynin ise gitmek için birbirleriyle savaşıyorlardı. Ama bu sefer kalbimin kazanmasına izin vermeyecektim. "Gelmiyorum! " dedim ve okula yürümeye başladım. Kolumdan tutarak beni geri çevirdi.
"Peki, sana bunu söyleyerek hata ettim deli kız. Direkt uygulamalıydım."  Dediğinde şaşırarak ona baktım, söylediklerini anlamaya çalışırken, beni belimden tutarak omzuna aldı. Böyle birşey beklemiyordum kalbim öyle bir atıyordu ki hissettiğine emindim. "Bırak beni" diye sırtını yumruklamaya başladım ama nafile! Beni takmıyordu yine. Ve bu beni delirtiyordu. Siyah bir Audi Q7'nin kapısını açarak beni koltuğa oturttu.
"Sakın çıkmaya çalışma yoksa olacaklara karışmam!" Diye tehdit ettiğinde gerçekten korkmuştum. O da direksiyonun başına geçti.
'Tüm günü beraber geçirme' fikri ondan gelmişti. Sonu ne kadar kötü olursa olsun Ates'le olmanın keyfini çıkarmalıydım.

Beni nasıl bir karanlığa götüreceğini bilmesem de, artık emin olduğum bir şey vardı.
' Ateş Vural'a aşık olmuştum.'

Karanlık AşkımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin