9. Bölüm

19.7K 550 34
                                    

Aradan tam bir hafta geçmesine rağmen annem ölen hastasının şokunu atlatamamıştı. Çoğu zaman dersleri aksatıp erkenden onun kliniğine gidiyordum. Hastalarının odasından çıkarken anlamsız kafa sallayışlarına ne kadar gülsem de onun için endişeleniyordum.

Bu süreç içerisinde Chris hep yanımda olmak istemişti. Beni ne zaman okuldan çıkarken görse bende gelmek istiyorum der, ısrarla onu reddetsem de kliniğe gelene kadar beni o bırakırdı.

İşte bugün yine o günlerden biriydi. Kliniğe kadar bana eşlik eden erkek arkadaşım bu sefer biraz fazla ısrarcı olmuştu. Kalbini kıramadığım için bu seferlik benimle gelmesine izin vermiştim. Sevinçle yanağıma bir öpücük kondurup arabadan indi ve centilmenliğini gösterip kapımı açtı.

"Şu an bir baloya gitmiş olsaydık bu çok romantik olurdu Christian." dedim hafifçe gülümseyerek.

"Baloya bu üzerindekilerle seni almazlar şekerim." dedi sırıtarak.

Vay canına.

Üstümdekiler gerçekten berbattı. Makarna yaparken ki kirlettiğim yağ lekeli beyaz bir tişört ve bacak arası sürekli giymekten yıpranmış siyah bir pantolon. Sonra dönüp Chris'e baktım.

"Sanki senin üstündekiler çok uygun." diyerek bilmiş bir edayla kıyafetlerine baktığımda gerçekten baloya gidebilecek bir tarzda olduğunu gördüm. Üstünde tabi ki bir takım elbise yoktu. Chris rahat ve genellikle spor giyinen bir insandı. Ama giydiği siyah tişörtün baskısında bir papyon olduğunu fark ettim. Ve en az tişörtü kadar siyah olan hafif dar pantolonu onu daha da şık bir hale getirmişti.

Ben onu süzerken hareket etti ve dikkatimin dağılmasına neden oldu.

"Gayet şıkım bir kere."

"Evet şu an fark ettim."

Görevlilere sorduğumda annemin bugün gelmediğini ama gelmediğini belirtmek için bir arama bile yapmadığını söylediler. Biraz telaş yapmıştım. Chris halimden anlamış olacak ki dışarı çıkıp yürümemizi önerdi. Başımla onayladıktan sonra arabaya bindik ve geçenlerde öpüştüğümüz sahil yerine geldik. Hala aynı kokoreççiyi görünce suratında bir tebessüm gördüm.

"Çıkalım mı?"

"Olur."

Yol boyunca hiç konuşmadan yürüdük. Yaklaşık on beş dakikadır sessizce yürüyorduk. Etrafta birçok ses vardı. Bağıran, ağlayan, gülen, çığlık atan çocuk sesleri, köpek havlamaları, etraftaki seyyar satıcıların mallarını satmak için bağırışları..

Ama ben duymuyordum. Hiçbir şey duymuyordum.

Aklım sadece annemdeydi. Chris'in koluma dokunması ile aniden irkildim. İrkilmeme şaşırarak

"İyi misin?" diye sordu.

Amaçsızca başımı salladım.

Akşama kadar Chrisle beraberdim. Bana her ne kadar bende kal dese de akşam annemin gelebileceğine karşılık onu reddetmek zorunda kaldım. Anlaşıyla beni eve bıraktıktan sonra kendine dikkat et adlı mesajını atmayı da unutmadı.

Eve girdiğimde annemi salonda, mutfakta, banyoda, kendi odasında bulamadım. İyicene endişelenmeye başlarken üzerimdeki bu 'çok da şık sayılmayan' kıyafetleri çıkarmak için odama çıktığımda kapıyı açmamla çığlığı basmam bir oldu.

Annem yatağıma bağdaş kurarak oturmuş bir elinde kanlı bir sargı bezi diğer elinde de benim küçük bir kızken, beş ya da altı yaşlarındayken çektirdiğim bir fotoğrafı tutuyordu. Donakalmış bir halde olayın şokunu atlatmayı beklerken geçen üç dakikanın ardından nihayet kendime geldiğimde koşarak anneme sarıldım.

Uyumadan ÖnceWhere stories live. Discover now