Üç

1.4K 157 28
                                    

  İstemeyerek de olsa dışarıya çıkmıştım sonunda, sonsuza kadar kaçamazdım insanlardan. Gözler meraklı bir şekilde bana sabitleniyor, fısıltılar adımı barındırıyordu.

"Bu o kaybolan çocuk değil mi?"

"April'in hayırsız oğlu sonunda dönmüş!"

"Kim bilir ne pisliklere bulaştı. Yazık olmuş."

Derin bir nefes çektim içime, ve kendime neden burada olduğumu hatırlattım. Annemin hatırı için eve yiyecek bir şeyler almaya çıkmıştım. Aramızdaki iletişim kopukluğu yokmuş gibi davranmak zor değildi, ama ne kadar kolay olursa olsun yanlış hissettiriyordu. Bütün iğrenç, büyük yalanlarımı ondan saklamak başıma ağrılar saplanmasına sebebiyet veriyordu. Uyanık geçirdiğim bütün geceler, aynı olayları kafamda tek tek yaşamak da öyle...

New York'taki hayatım, büyük şehir rüyalarını ve masallarını utandırmaya yeter de artardı bile. Bir bok çukurunun içinde, berbat insanlarla yaşamaya alıştırmıştım kendimi. Bunların hepsi de tek bir şey içindi... Tecrübe. Görüyorsunuz ya, ben bir sanatçıyım, bir ressam. Hayatımı güzel bir evde, sevdiğim insanlarla geçirmeye devam etseydim asla çizemezdim. Bunun kulağa ne kadar yanlış geldiğini bildiğimden kimseye gidişimin gerçek nedenini söylemeye niyetim yoktu. Gittiğim okul... Okul oldukça güzeldi. İstediğim kadar kaynağa, materyale sahiptim. Bir kaç hoş kız, bir kaç şişe ucuz şarap ve bütün gecelerim bundan ibaretti. Boş. Anlamsız. Sahte. Evimde, doğduğum ve büyüdüğüm şehirde beni bekleyen, hayatımda en değer verdiğim ama aynı zamanda en çok kırdığım insan varken bu kızlarla geçirdiğim zamanın hiçbir değeri yoktu.

Zaman Jasper ile farklı işliyordu benim için. Sonsuz hissediyordum. Ölümsüz. Yenilmez.

Ama sanırım onunla bütün şansımı kaybetmiştim. Üç sene az bir süre değildi. Annemin bahsettiği gibi tamamen değiştiğine inanmak istemiyordum. Onu bıraktığım gibi bulamayacağımı, burayı terk ettiğim gün söylemiştim kendime. Ayrıldıktan bir ay sonra haber yollarım diye düşünmüştüm. Ama takvim sayfaları eksildikçe, birisine ulaşıp durumu açıklamak gözümde büyümeye başlamıştı.

Markete adımımı attığımda soğuk hava vücudumu sardı. Bu insanların sorunu neydi? Hava zaten yeterince yağmurlu ve soğuktu.

Annemin benden istediği şeyleri hatırlamaya çalışırken rastgele raflara göz gezdiriyordum. Fiyatların cebimi üzmeyeceğini bilmek beni rahatlatıyordu. Aptal New York ve aptal lüks düşkünü insanlarının aksine...

"Dün gece onu gördüm sanırım." Makarnalara bakarken bir kızın konuşmasına kayıverdi zihnim. Sesi neredeyse bir fısıltı gibi çıkıyordu. Onu rafların arasından görmek için hafif eğildiğimde gördüğüm tek şey kızıl saçlarıydı. Sesi tanıdık gelmişti, ama kızıl saçlı kimseyi tanımıyordum. Bu yüzden omuzlarımı silkip alacağım şeylere konsantre olmaya devam ettim.

"Hayır görmedin."

Bu kez olduğum yerde donup kaldım. İşte bu sesi nerede duysam tanırdım. Kabuslarımı ve en güzel rüyalarımı süsleyen bu sesin sahibi... Kıpırdayamaz oldum saniyeler içinde. Kendimi göstermeli miydim? Yoksa hemen buradan kaçmalı mı?

Kaçmak! Tabii ya! Tüm hayatım boyunca yaptığım şey.

"Gerizekalı." Sinir ile kendi kendime mırıldandığımda rafın arkasındaki ikili konuşmayı ve kıpırdamayı anında kestiler. Sanki hemen anlamışlardı. Sanki burada olduğumu biliyorlardı. Derin bir nefes aldım, aldığım nefes ciğerlerime ulaşmadan yok olup gitti. Ellerim şiddetle titrerken beynim büyük bir karanlığa dalıp gidiyordu sanki. Bütün mantıklı düşünme kabiliyetimi kaybettim. Artık kaçıp saklanamazdım. Buraya bu sebepten dolayı gelmiştim. Onlarla yüzleşmek için. Şimdi kaçarsam kendimi asla affetmeyeceğimi biliyordum. Şimdi kaçamazdım. Şimdi kaçamazdım!

All I Want | ⚣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin