PİRAYE ÖLDÜ AŞKINDAN YİNE DE DÖNMEDİ NAZIM'A

710 18 1
                                    

Piraye , Nazım Hikmet'in kız kardeşinin arkadaşıdır...Kocasından ayrılmış , bir erkek ve bir kız çocuğu sahibi dul bir kadındır...Şairimizin Piraye'ye yazdığı ilk şiirinin hikayesininde şöyle olduğu söylenir ;

Şair , sevgilisine bir demet mor menekşe ile gitmeye niyetlenmiştir..Ama dostlarının karnını doyurması gerekmektedir..Altın gözlü çocuğun menekşe parasını harcar...1930 da yazdığı o güzelim şiiri de şöyledir ;

MOR MENEKŞE , AÇ DOSTLAR ve ALTIN GÖZLÜ ÇOCUK

Abe şair,

Bizim de bir çift sözümüz var «aşka dair.»

O meretten biz de çakarız biraz..

Deli çığlıklar atıp avaz avaz

Burnumun dibinden gelip geçti yaz...

Sarı tahta vagonları ter, tütün ve ot kokan bir tren gibi...

Halbuki ben istiyordum ki

Gelsin o kırmızı bakır bakracında bana sıcak süt getiren gibi...

Fakat neylersin , yaz böyle gelmedi..

Yaz böyle gelmiyor , böyle gelmiyor, hay anasını...

Şey !..

EEEEEEEEEY...!!!

Kızım, annem, karım, kardeşim

Sen başında güneşler esen altın gözlü çocuk ,

Altın gözlü çocuğum benim ;

Deli çiğlıklar atıp avaz avaz

Burnumun dibinden gelip geçti de yaz..

Ben , bir demet mor menekşe olsun getiremedim sana !!

Ne haltedek,

Dostların karnı açtı kıydık menekşe parasına !!

----------------------------------------------------------------------

1935'de kimseye haber vermeden evlenirler...İstanbul'a yerleşirler..Ama rahat olamazlar ki...Nazım Hikmet'in mahpusluk günleri başlayacaktır...O kadar çok şiir yazmıştır ki Piraye'ye , o kadar çok mektup yazmıştır ki "Karıcım, canım karıcığım" hitapları ile başlayan... Misal,

"Karıcığım , Bu seferki ilk mektubuma senin için yazdığım bir şiir ile başlıyorum ;

Saat dört yoksun , saat beş yok..

Altı ,yedi ertesi gün ve belki kimbilir...

Hapishane avlusunda bir bahçemiz vardı ,

Sıcak bir duvar dibinde on beş adım kadardı...

Gelirdin , yan yana otururduk

Kırmızı ve kocaman muşamba torban dizlerinde..."

Bu şiir böyle devam etmektedir... Şiirin sonundaki mektup ise şöyle bitmektedir ;

"Kuzum karıcığım , bu şiirleri iyi oku..Yazdıklarımın en ustaları değilse de en yalansızlarıdır..Seni nasıl yalansız , süssüz , sanatsız seviyorsam ; bunlar da öyle... "

"Karıma 2. Mektubumdur" diye yazılan ve Portreler kitabında yayımlanan en ünlü şiir de şu değil midir ?

Bir tanem !

Son mektubunda : "Başım sızlıyor , yüreğim sersem!" diyorsun...

"Seni asarlarsa , seni kaybedersem ; yaşayamam " diyorsun...

Yaşarsın karıcığım , kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda ;

Yaşarsın , kalbimin kızıl saçlı bacısı...

En fazla bir yıl sürer yirminci asırlarda ölüm acısı...

Ölüm , bir ipte sallanan bir ölü

Bu ölüme bir türlü razı olmuyor gönlüm..

Fakat emin ol ki sevgili ;

Zavallı bir çingenenin kıllı , siyah bir örümceğe benzeyen eli ,

Geçirecekse eğer ipi boğazıma...

Mavi gözlerimde korkuyu görmek için boşuna bakacaklar Nâzım'a !

Ben , alacakaranlığında son sabahımı , dostlarımı ve seni göreceğim...

Ve yalnız yarım kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim...

Karım benim , iyi yürekli ; altın renkli gözleri ,

Baldan tatlı arım benim...

Ne diye yazdım sana istendiğini idamımın,..

Daha dava ilk adımında ve bir şalgam gibi koparmıyorlar kellesini adamın...

Haydi bunları boşver...

Bunlar uzak bir ihtimal...

Paran varsa eğer , bana fanila bir don al , tuttu bacağımın siyatik ağrısı ,

Ve unutma ki , daima iyi şeyler düşünmeli bir mahpusun karısı...

------------------------------------------------------------------------------------------------------

Durmaksızın yazar Piraye'ye Nazım Hikmet , sürekli yazar...1945'lerde gene mahpushanede Piraye hanım'a hergün bir şiir yazmaya başlar..."Piraye için yazılan saat 21-22 şiirleri"dir bunlar...

"Ne güzel şey hatırlamak seni ;

Ölüm ve zafer haberleri içinden..

Hapiste

Ve yaşım kırkı geçmiş iken.."

Yıllar yılları kovalar hasret ve sevgi dolu mektup ve şiirlerle... Ama her aşkın bir sonu vardır galiba...

1946'da Bursa Mahpushanesi'nde yatarken dayısının kızı Münevver'in ziyaretleri sıklaşmaya başlamıştır..Gönlüne sual olunmuyordu şairimizin ve artık Nazım Hikmet ile Münevver aşkı başlıyordu...Şair mektup yazar Piraye'ye ve anlatır durumu tüm açık yürekliliği ile...Piraye Hanım yıkılır ama kimseye belli etmez...Bu arada Münevver bir çocuk sahibi evli bir kadındır...Kocası ayrılmak istemez..Nazım - Münevver aşkı içinden çıkılmaz hale gelir...Nazım Hikmet bu aralar bir mektup yollar Piraye hanım'a , şöyle der ;

"Yeryüzünde hiçbir insan , hiçbir insana benim sana yaptığım kötülüğü yapmamıştır..Bütün bunlara rağmen gel..Sana "gel" diyecek kadar yüzsüz ve alçaksam ne halt edeyim , öyleyim işte..Fakat gel..Ve benden nefret ederek , beni hor hakir görerek de olsa , beni bir daha yalnız bırakma !"

Gelmezse intihar edeceğini söyleyen mektuplar yazar karısına...Haberler gönderir...Piraye dayanamaz gider...Daha sonra da Nazım Hikmet'in Piraye Hanım'a yazıları devam eder..Nazım Hikmet açlık grevi yapmıştır mahpushanede ve rahatsızlandığı için hasteneye yatırılmıştır..Piraye Hanım'la son görüşmelerinin hikayesi de şöyledir ;

Özel bir bağışlanma bekleyen şair serbest bırakılacağını düşünmektedir ve gene Münevver Hanım'la görüşmelere başlamıştır..Piraye Hanım bilir durumu ama gene de hastaneye gider ve Nazım Hikmet'e çıktığında evine gelebileceğini söyler...Tam bu konuşma sırasında , kapısı açılır görüşme odasının ve içeriye Nazım Hikmet'in kızkardeşi ile Münevver Hanım girerler..Şairimiz iki arada kalmıştır ve durumu oldukça sevimsizdir..Piraye Hanım çıkar odadan..Bu Piraye ve Nazım'ın son görüşmesidir...

1930 da başlayan aşk 1950 de noktalanır...Bu 20 yıl hep tutuklanmalar ve mahpuslukla geçmiştir...Piraye Hanım kocasını hiç yanlız bırakmamış ve sabırla beklemiştir...Boşandıktan sonra da 1995 yılında ölene kadar da hiçbir gazeteciye tek bir laf etmemiş ve kimseyle bir daha evlenmemiştir...

PSİKOPAT KIZIN DEFTERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin