İki Kişilik Akşam Yemeği

415 10 19
                                    

DINNER FOR TWO

Özenle serilmiş leylak rengi masa örtüsünün üzerinde, her biri aynı Quorn ıstakozunu sunan iki adet güzel çin işi tabak, karşı karşıya yerleştirilmişti. Tabakların yanında da, gümüş çatal bıçak takımları ve iki adet boş, geniş şarap kadehi vardı. Şarap şişesi, her biri uzun ve dar masanın birer ucunda oturan çiftten daha yaşlı görünüyordu.

"Sevgilim," dedi genç kadın. Yeşil bir kağıt mendili eteğinin üstüne sererken bakışları duvara monte edilmiş geyik başlarını biraz geçerek dışarıda, avlunun üstündeki kapkara gökyüzüne kaydı. Bu gece normalden daha sert çıkan sesi, konuşulmamış sırlarla yüklüydü. "Korkarım itiraf etmem gereken berbat şeyler var."

"Oh, tatlım," adam derin bir nefes aldı. Onun da sesi, sadece saniyeler içinde kabahatli bir itiraf anlamına gelen o benzer tona büründü. "Ne kötü bir tesadüf! Benim de vicdanımı hafifletmek adına söylemem gereken bir şeyler var. Şarap?" diye önerdi. Kadın başını salladı.

Kendi bardağına biraz doldurmaya başladı. Odadaki sessizliği bozan tek şey şarabın bardağı doldururken çıkardığı şiddetli sesti. Tok bir sesle şişeyi geri koydu ve tekrardan endişeyle karısına  baktı. Her ikisi de ilk önce kimin söyleyeceğini merak ediyordu.

Neredeyse ağlamaklı bir şekilde "Sen başla," diye önerdi kadın. "Benimki çok daha berbat çünkü."

Dalgın düşüncelere dalmış gibi görünen adam, karanlık sırrını açığa çıkarmaya kendini hazırlayarak derin bir nefes aldı. "Başka biriyle görüşüyorum." diye itiraf etti.

Kadın rahatlayarak nefesini bıraktı. Duruşunda az önceki gerginliğinden eser yoktu, rahatça bir kahkaha koyverdi. "Bu kadarcık mı?" diye dalga geçti. "Oh, harika! Gerçekten korkunç bir şeyler bekliyordum."

"Ne?" Şarabından büyük bir yudum alırken sordu. "Neyden bahsediyorsun sevgilim? Senin güvenini kötüye kullandım, sana ihanet ettim!"

"Evet," sanki bu hiçbir şey ifade etmiyormuş gibi omuz silkti. "Demek istediğim, bu o kadar da kötü sayılmaz değil mi?"

"Neden?" genç kocası telaş dolu bir ses tonuyla sordu. "Tabi ki de kötü! Bu berbat bir şey!"

"Hiç de değil! Yani baksana, ben senin teyzeni öldürdüm!"

Adamın kadehi tutan eli gevşedi ve kadeh, yerle buluşarak paramparça oldu. Suratı şaşkın bir ifadeyle çarpılmış ve gözleri dehşetle açılmıştı. "Ne?"

Kadın ciddiyetle başını eğerek tabağına bakmaya başladı. "Çok üzgünüm sevgilim. Biliyorum, yaptığım yanlıştı."

"Yanlış mı?" diye soludu adam. "Teyzemi öldürdün!" İnanmazcasına başını salladı ve yeni bir kadeh kapıp ağzına kadar doldurdu. Kadehi kafasına dikerek içkinin çoğunu tek nefeste bitirdi. "Teyzemi öldürdün! Sen benim teyzemi öldürdün!" Mırıldanmaya devam etti. "Her neyse, hangisiydi?"

"Gloria." dedi kadın.

Kederle hayıflandı ve ellerini masaya vurdu. "O, favorimdi."

Kısık bir sesle "Çok özür dilerim tatlım."  dedi kadın. "Hadi beni boşverelim. Senin günün nasıldı, anlatsana. İşin nasıl geçti?"

Kadının konuyu başka yöne çekme çabası boşuna gibi görünüyordu. Adam, karısını işaret ederek "Başka biriyle görüşüyorum!" diye muzaffer bir edayla ilan etti. "Hah! Bu senin, en gözde teyzemi öldürmeni geride bırakacak türden bir şey."

"Çok özür dilerim." Kadın üzgün bir şekilde tekrarladı. "Ne yaptığın beni ilgilendirmez. Benim yaptığım şey çok daha kötüydü."

"Seni kendi kardeşinle aldattım!" Yumruğunu masaya vurarak keskin bir zaferle tısladı.

Kadın sadece üzüntüyle omzunu silkti. "Sorun değil, sevgilim. Benim suçum çok daha büyüktü."

"Kardeşin derken ağabeyinden bahsediyorum!" Adam, bununla birlikte bardağı bir köşeye atıp direkt şişeyi kafasına dikti.

"Sorun etmem. Gerçekten, etmem. Beni sevdiğin sürece mahsuru yok."

Adam çıldırmış gibi kafasını sallıyordu. "Yaptım. Hala da yapıyorum. Ama ortada bir gerçek var ki, Thomas her zaman daha zengin, daha iyi görünümlü ve daha başarılı olan taraftı - tıpkı anne babanızın ikinize de büyürken anlattığı gibi!"

Sessizlik.

Bu, kadının bir şeyleri hatırlamasına sebep olmuş gibi görünüyordu.

"Peki," diye yavaşça mırıldandı. "Bu biraz saldırganca oldu. Sıkıcı kardeşin ben olduğunu biliyorum. Bunu yüzüme vurmana gerek yok."

"Yüzüne vurmak mı?" diye bağırdı adam. "Kadın, sen benim akrabamı öldürdün."

Kadın iştahla önündeki sanatsal ıstakozu yemeye başlamadan önce öfkeli bir ses tonuyla "Bak, en azından güç ya da yüksek yerlere gelmek için seni kullanmadım." dedi. "Demek istediğim, daha az önce bana sana olan güvenimi kötüye kullandığını açıkladın."

"Kötüye kullanmak mı?" diye inanmazcasına konuştu. "Sen benim teyzemi öldürdün! Hem bunu niye yaptın ki zaten? Biz zenginiz! Sevmediğimiz insanları sosyal çevremizden kovarız sadece, onları öldürmeyiz!" Adam şarap şişesini masaya çarparak koyunca tüm çatal bıçak takımları ve tabaklar bir kaç santimetre havalanıp tekrar yere indi. "Niye böyle bir şey yaptın ki?" Kravatını gevşetirken hafifçe tısladı.

Kadın omzunu silkti. "O kadın tam bir morondu. Gitmek zorundaydı!"

Adam tiksintiyle kafasını salladı. "Seni düzenbaz şeytan," dedi fısıldayarak

"Düzenbaz mı?" diye alay etti kadın. "Pardon, bu kelimenin anlamını bile biliyor musun ki? Şöyle ki: sen beni öz kardeşimle aldattın!"

Adam oldukça yüksek bir sesle, kesik kesik gülmeye başladı. Formalitelere bağlı kalmak için fazlasıyla sarhoştu şu an. Gömleğinde kocaman bir şarap lekesi vardı ve saçları karmakarışıktı. Sandalyesinden kalkmış, öfke içinde, uzun adımlarla odayı turluyordu. "Thomas hep daha üstün olan kardeşti!" Tiz bir sesle bağırdı. "Sen ise ailen için her zaman bir hayal kırıklığı oldun! Ailenin yüz karasıydın! Öz anne-baban bile senin yerine hizmetçi kadını tercih ederdi!"

Bunlar yadsınamaz gerçeklerdi. Kadının gözleri, duvardaki çerçevelenmiş geniş aile fotoğrafına kaydı. Onun olması gereken yerde, elinde bir faraş ve fırçayla, hizmetçi Elisa rahatsızca oturuyordu.

"Köpeğin bile senden nefret ediyordu, seni sosyal lobotomi*!" diye bağırdı adam.
( *lobotomi, psikiyatrik rahatsızlıklar için kullanılan beynin bir kısmının öbürleriyle bağlantısının koparılması işlemidir.) "Sen sadece, tıpkı o aptal kitap klubünün geri kalan üyeleri gibi, bir Orta Doğu prensini kafesleyemediği için benimle evlenmek zorunda kalan, proteinsiz, vegan, yoga düşkünü bir Nazisin!" Kurduğu uzun cümlenin tükettiği soluğunu tazeleyebilmek için derin bir nefes aldı.

"Tatlım - " diye başlayan kadının sözünü keserek devam etti.

"Sen sadece ailen ve yasalar için değil, kendin için de bir hayal kırıklığısın, genç bayan!" Arkasındaki dolaptan bir şişe şarap daha kaptı ve kardeşinin ondan daha iyi olduğu hakkında yaptığı her uzun azarlamanın arasında çektiği büyük yudumlarla içmeye başladı.

Kadın, sakinleşmesi için derin bir nefes aldı.  Bir yeşil kağıt mendil daha alarak hafif dokunuşlarla zarifçe ağzını sildi ve "Güzel bir yemekti." dedi. "Ah! Ama sevgilim, hala aptal teyzeni nasıl öldürdüğümü sormadın?"

Adam gözlerini kıstı ve ikinci boş şarap şişesini de bir kenara fırlattı. "Nasıl?"

Kadın sırıttı. "İçkisine zehir koydum."

Adamın bakışları ilk önce karısının hiç doldurulmamış bardağına, ardından da kendisinin bitmiş iki şişe şarabına kaydı ve gözleri dehşetle irileşti.

Kadın zarafetle masadan kalktı ve suratında tehlikeli bir gülümseme eşliğinde, kocası olduğu noktada çakılmış gibi dururken, odayı terketmek üzere ayaklandı. "İyi geceler, sevgilim," Lamba düğmesine dokunmadan önce, kocasına yandan bir bakış attı ve kapıdan dışarı zarafetle yürüdü.

end.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 20, 2015 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

DINNER FOR TWO || türkçeWhere stories live. Discover now