Giriş

24.9K 684 87
                                    


İnsan âşık olunca ayakları yerden kesilirmiş derler, gerçekten de öyleymiş. Ayakları yerden kesilir, dünyadan soyutlanır ve bir insanla peri masalında yaşayacağını sanırmış. Aslında, gerçekten âşık olduğu zaman bunların hepsi oluyormuş. Ben de böyle bir aşkı bulmuştum ve bir ömür boyu o masalın içine gömülmeye hazırdım.

Sevda, bana göre sevdiğine kıyamamaktı. Kendinden önce onu düşünmek, her koşulda sevdiğine inanmak ve onun yanında olmaktı. Böyle bir sevda yaşıyordum. Böyle bir âşık olmuştum. Ayaklarım yerden kesilmiş miydi bilmiyordum ama dünyadan soyutlandığım anlar, sadece onun yanında olduğum zamanlardı. Amcamın adamları yüzünden bana kimsenin yaklaşmak istemediği o zamanların birinde, cesurca yanıma gelerek kendini tanıtmış ve arkadaşlığımı istemişti. Bu cesareti gözümde onu bambaşka bir yere taşımıştı. O, artık benim kahramanımdı. Çevremdeki adamlara, amcama ve beni isteyen o Sami denen adamın tehditlerine rağmen beni sevecek bir adamdı. Üzülmeyeyim diye sürekli beni güldüren, biri bana baktığı için kıskançlıktan ölen ve ona ait olmam için bir an önce benimle evlenmek isteyen yürekli adamdı o.

Yine abimden zar zor izin alıp sevdiğim adamın yanına gelmiştim. Yalan söylemek, özellikle abime yalan söylemek hoşuma gitmiyordu. Fakat Yusuf aradığında ona hayır diyemiyordum. Sıkışıp kaldığım ve abimden başka sevdiğim bir insanın olmadığı bu evden çıkmak, hatta kaçmak bana iyi geliyordu. Gözlerden uzak bir köşede yan yana otuyorduk. Yusuf beni çok mutlu ediyor, her bir sözüyle beni bambaşka anlara sürüklüyordu. Böyle yakışıklı, ne istediğini bilen bir adamın beni sevmesi öyle güzeldi ki. Yusuf sürekli beni özlediğini yineliyordu, ondan böyle cümleler duymak hoşuma gidiyordu.

"Seni özlemekten bir gün öleceğim."

"Öyle söyleme Yusuf, üzülüyorum."

O müthiş gülümsemesiyle bana karşılık verdi. Uzun, kumral dağınık saçları vardı ve bu, onu daha çekici yapıyordu.

"O zaman sen de görüşmemiz için bir daha bu kadar ara verme. Seni göremeyince çıldıracak gibi oluyorum İnci," dediğinde içimdeki çocuk çığlık çığlığa 'Yusuf' diye bağırdı. O çocuk aynı zamanda hep bir şeyler eksik, yanlış diyordu ama abime söylediğim yalan yüzünden bunun vicdanımın sesi olduğunu düşünüyor, üzerinde çok durmuyordum.

"Biliyorsun, bu kadar sık çıkabilmem bile çok iyi aslında. Şimdi bile amcamın adamlarını ne kadar zor atlattım biliyor musun?" Heyecanla devam ettim. "Hem yakında dershaneye de başlayacağım. O zaman her gün görüşeceğiz."

Aşk dolu bir ifadeyle bana yaklaştığında gülümsemem yüzümde dondu. Hızla geri çekildim. Bu tavrımın onu üzdüğünü fark etsem de elimde değildi. Dışarıda bana yaklaşmasına, elimi tutmasına izin veremezdim. Ne kadar âşık olsam da bu benim kişiliğime tersti. Bir başkasına normal gelebilirdi ama ben özelimi uluorta yaşamayı sevmiyordum. Birilerinin bizi izliyor olması fikri huzursuzca içimi kemiriyordu. Çok nadir görüşebiliyorduk ve bu duyulursa tüm aşirette adımın çıkmasını kimse engelleyemezdi. Malatya'nın en tanınmış ailelerinin birine mensupken illâki bir tanıyan çıkardı zaten. Aslında onunla burada böyle oturmak da beni rahatsız ediyordu. Yine de o kadarına hayır diyemiyordum.

"İnci, güzel gözlüm. Sana zarar vereceğimi mi düşünüyorsun?"

"Hayır Yusuf, öyle değil. Sadece... Biliyorsun işte, burada olmam bile doğru değilken abimin yüzünü yere eğecek bir şey yapmak istemiyorum." Beni anlamasını istiyordum.

Dudaklarında çok da mutlu olmayan bir tebessüm belirdi. "Bu durum benim de hoşuma gitmiyor İnci. Seninle rahat rahat görüşebilmek istiyorum. Bunun için ne gerekiyorsa yaparım."

Buna hazır mıydım bilmiyordum. "Çok erken değil mi Yusuf? Yani demek istediğim birbirimizi yeni tanıyoruz," dedim çekinerek. Üzgün bakışlarını gözlerime çevirdi. Oysa onu üzmeyi hiç istemiyordum.

"Artık benden kaçtığını düşünmeye başlıyorum."

Evet, gerçekten üzülmüştü. "Hayır Yusuf. Sadece sonradan bunun bir hata olduğunu düşünmeni istemiyorum. Birçok birliktelik öyle bitiyor biliyorsun. Ben bir defa olsun, sonsuz olsun istiyorum."

Yeniden sevgiyle gülümsedi. "İnan bana sen benim ilk aşkımsın ve son olacaksın biliyorum."

Sözleri içimdeki kelebeklerin sayısını âdeta ikiye katlamıştı. "Önümüzde uzun ve zorlu bir yol var, Yusuf. Kazanmam gereken bir sınavım var. Bu sefer çok çalışmalıyım ve daha dikkatli olmalıyım. Amcamların sorun çıkarmaması için uğraşırken seninle ilgili aklıma takılan soruları halletmek istiyorum."

"Ne gibi sorular İnci?"

"Biliyorsun amcam okumamı istemiyor. Abim olmasa bu kadar bile okuyamayabilirdim. Sen bu konuda ne düşünüyorsun? Yani ben sorun çıkarmayacağını düşünüyorum. Çünkü hayalim öğretmen olmak."

"Bunu nasıl düşünürsün İnci? Senin mutlu olman için her şeyi yaparım. Ömrüm boyunca yanında olup her isteğini gerçekleştirmek için çabalayacağım." Bu sefer ona aşkla bakan bendim. Onu seviyordum. Beni mutlu ediyor, sürekli bana odaklı yaşıyordu.

Yusuf benim ilk aşkımdı ve sonsuza kadar da öyle kalacaktı.

"Yusuf beni hiç bırakmayacaksın, biz hiç ayrılmayacağız değil mi?" diye sorduğumda anlam veremediğim bir gölge gözlerine ulaştı. Yine üzülüyordu, sanırım ona güvenmediğimi düşünüyordu. Hızlı bir açıklama getirdim. "Sakın yanlış düşünme, sana güveniyorum. Sadece bunu duymaya ihtiyacım var."

Gülümsedi, acı çeker gibiydi. "İnci... Sen benim hayatımın dönüm noktası oldun. Uzun zamandır, çok uzun zamandır bu kadar sevilmemiştim. Sen beni bu kadar güzel severken ve gerçek bir yuvadaymışım gibi hissettirirken seni nasıl bırakırım? Bana hayatın renkli ve yaşanılır olduğunu yeniden gösterdin. Bir zamanlar kaybettiğim mutluluğu yaşıyorum. Güzel gözlüm, sen artık yaşamamın tek sebebisin."

Sözleri bittiği an gözümden bir damla yaş düştü. İşte benim sonsuz aşkım oydu. Hayatımın anlamı, bir ömür yanımda olacak olan sevdiğimdi. Gözüm ondan başkasına değmezdi artık onun da değmeyeceği gibi. Yusuf benim ruh eşimdi, beni asla bırakmazdı.

Benim de onu bırakmayacağım gibi...















DOĞUNUN İNCİSİ-BASILI ESER (Ön okuma vardır.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin