"Biliyor musun," Merve salıncağı itttirdiğinde kocaman sırıttım. "Burda ölüp kalırsan seni öldürürüm Berra."

Omuz silktim. Şunu bir kere yaşasa vazgeçemezdi. Doğal olarak bende vazgeçmezdim.

"Seni seviyorum Merve." diye bağırınca "Hı hı!" diye söylendi. Şuan korkudan sesi titriyordu. Güldüm.

Ayaklarımın altında bir gidip bir gelen şehri izlerken iç çekmeden edemedim. Ankara'yı seviyordum. Evlerin ışıkları teker teker yanarken karanlıkta yavaş yavaş şehrin üzerine çökmeye başladı. Babam birazdan eve geleceği için salıncağı durdurup Merve'ye baktım. Yüzü sapsarı kesilmişti gevezemin. Beni iyi pataklayacağını bildiğimden hızla koşmaya başladım. Bir yakalarsa morartmadığı yerim kalmazdı. Islak olduğumdan dolayı yüzüme vuran yağmur damlalarını ve rüzgarı umursamadım. Mahalleye geldiğimizde Merve'de bana yetişmişti.

"Pislik nefes nefese kaldım."

Omzuma elini koyup soluklandığında güldüm. "Koşmasaydın."

Sinirle gözlerini gözlerime dikince dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi kaçırdım. Saçımı başımı yolup ağzıma tıkacakmış gibi bakıyordu.

"Neyse sorarım ben sana bunun hesabını, annem mesaj attı acil eve gitmem lazım. Görüşürüz."

"Selam söyle Nazan teyzeye."

Hızlıca başını sallayıp uzaklaştığında içimde oluşan garip buruklukla arkasından baktım bir süre. Nerden musallat olmuştu bilmiyorum ama gülüşüm yavaşça durdu ve dudaklarım düz bir çizgi halinde gerildi. İçimde oluşan bu garip hissi başımı iki yana sallayarak ve besmele çekerek def ettikten sonra ıslak feraceme bakıp yüzümü buruşturdum ve evimizin bulunduğu binaya girdim.

Bugün ikizim olan ama bana hem ruhsal hemde fiziksel açıdan zerre benzemeyen Elif'le kavga etmiş annemde onun tarafını tutunca sinirle evden çıkmıştım. Kendimi yanlız hissettiğim o dakikalarda Merve'yle karşılaşmış ve içimde ne varsa anlatarak birazda olsa rahatlamıştım. Merve gerçekten çoğu zaman bana ilaç gibi geliyordu.

Yavaş adımlarla merdivenleri çıkıp eve girdiğimde karşılaştığım manzarayla kaşlarımı kaldırdım. Babam girişte telefon konuşması yapıyor annemde kıyafetleri bildiğiniz valize tıkıyordu.
Ailemizde titizliğiyle ünlü annem normal zamanda böyle bir valiz hazırlamayacağından şaşkınlıkla ayakkabılarımı çıkarıp içeriye doğru bir kaç adım attım. Tepkisiz Elif dahi şaşkınlıkla annem ve babama bakıyordu. Cidden noluyor?

Elif'in yanına yaklaşıp "Ne oluyor?" diye mırıldandım. Göz ucuyla bana baktıktan sonra "Sakarya'ya taşınıyormuşuz." dedi duygusuz bir sesle. "Nedenini bilmiyorum."

Zihnimde Ankara'ya dair taşıdığım bütün anılar uğultu halinde kalbime baskı yaparken sertçe yutkunup dudaklarımı birbirine bastırdım.

Nasıl yani? Ben bu şehri terk edemezdim ki!

"Elif, Berra dikilmeyin öyle üzerinizi giyinin. Yola çıkıcaz çabuk!"

Annem bu cümleyi o kadar hızlı kurmuştu ki çoğunu anlayamamıştım. Hala yalı kazığı gibi dikilince Elif kolumdan tutup odaya sürükledi. Ne olduğunu anlamadan annemlerin verdiği telaşla pantolon, tunik ve feracemi giyip şalımı yaptım. Odama, duvara çizdiğim ve annemden dolu azar işittiğim gül portresine uzun uzun baktım. Küçük, mütevazi bir oda olsada her anım heyecanım, mutluluğum buradaydı. Dolan gözlerimi kırpıştırım iç çektim ve odadan çıktım. Elif'te bu sırada odadan çıkmıştı. İfadesi her zaman ki gibi donuk ve yine boştu. Cidden ben bu kızın yaşadığını düşünmüyordum. Binadan çıktığımızda hüzünlü bakışlarım açık mavi binamızda, etrafında bir türlü büyümeyen çam ağaçlarında ve penceremden bana göz kırpan ayda gezindi. Onu hep kendime benzetmiştim.

NUN RÜZGARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin