Ateşler içinde Bölüm 31

Start from the beginning
                                    

"Neresi burası?"

Soruya  cevap vermedi Timuçin. Onun yerine ceketini çıkarıp yatağın üzerine koydu. Dudaklarını ısırırken Eren bakışlarını ona çevirdi.

"Peki, Sevişmeye mi geldik buraya? Beni istediğin yerde de becerebilirdin kuzgun. Bu kadar yol kat etmene gerek yoktu."

"Kes sesini." Derken öfkeyle soludu Timuçin. Kaşlarını çattığında yüzü düştü Eren'in  ama tek kelime etmedi.

Bir dakika içinde derin bir iç çekerek yaslandığı yerden kalktı ve Timuçin'e yaklaşmaya başladı. Gelip tam önünde durduğunda arkasındaki manzarayı görmesi uzun sürmedi. Biran nefesinin kesildiğini hissetti ve tekrar derin bir nefes alırken gülümsedi. Çünkü tam karşısında bir kumsal görünüyordu. Öyle uzun zamandır deniz görmemişti ki. Bu Asırlara takabul edebilirdi. Ve şuan bu güzel manzara o kadar yakındı ki buradan atlayıp kendini denizin soğuk sularına atabilirdi. Kimsecikler yoktu. Etrafında ne bir ev, nede bir ışık görünüyordu. Yalnızca uzaktan gelen martıların  ve denizle rüzgarın sesi duyuluyordu. Gözlerini kapadığında yüzüne vuran rüzgarın tadını çıkardı ve tekrar gözlerini açtığında Timuçin'e baktı.

"Çok güzel." Dedi. "Denizi çok severim."

"Annemde öyle." Dediğinde biran gözlerini kıstı Eren.

"Zevkli kadınmış."

"Güzeldi de." Derken Eren'e baktı. "Uzun kızıl saçları, güneşin ilk ışıklarına benzerdi. Mavi gözleri denizler gibi engindi. İçine baktığımda kaybolurdum. Kaybolur ve oradan çıkmak istemezdim. Güzel  teninin üzerine giydiği beyaz elbisesi onu bir melek gibi gösterirdi. Gülümsediğinde güneşin doğuşunu izliyormuşum gibi sürekli gülmesini isterdim. Beni kollarına sarar ve göğsüne bastırırdı. Öylece dururdu benimle konuşmadan uzun uzun beklerdi. Saçlarımı okşadığında titrerdim. Onunlayken hiçbir huzursuzluk uğramazdı yanıma." Diyerek gözlerini kapadı ve yutkundu Timuçin. Tekrar açtığında gözleri sislenmiş ve buğulanmıştı. Eren hızla nefes alıp verirken başını çevirdi. Onun böyle anıları olmamıştı. Annesi ona böyle hiç sarılmış mıydı hatırlamazdı. O kadar uzun zamandır hasretti ki ona, düşüncesi bile boğazının düğümlenmesine yeterdi. Kokusu nasıl, kendisine bakışı. Hatırladığı tek şey ve şuan bildiği tek şey onun kendisine bakan düşmanca gözleriydi. Oğluna değilde hasmına bakar gibi.

"Şanslısın." Derken acı acı gülümsedi.

"Şans?"Diyerek yüzüne baktı. "Öyle ya çok şanslıyım. " Yutkunarak yüzüne baktı Eren.

"Annen nerede?"

"Burada." Dediğinde, şaşırdı Eren. Ama gözlerini hiç kırpmadı Timuçin.  "Bu gördüğün muhteşem manzara aslında bir mezarlık." Bir adım geri attı Eren. Hızla nefes alırken ona yaklaştı ve tam önünde durdu Kuzgun. "Bu gördüğün eski köşk, babamın annemi öldürdüğü yer." Dediğinde sesinde biran olsun titreme duymadı Eren. Fakat bir adım daha geri attı. Şaşkın gözleriyle Timuçin'e bakarken ne söyleyeceğini bilemedi. Tekrar yutkundu ve Timuçin'in yüzüne bir kez daha baktı.

"Niçin?"

Başını hızla pencereye çevirip yanına yürüdü kuzgun. Pervaza yaslanırken derin bir nefes alarak  gökyüzünü izlemeye başladı.

"Babam anneme deli gibi aşıkmış o zamanlar. Bu evi onun için yaptırmış. Onu kimseler görmesin bilmesin diye yalnızca kendine saklamak istemiş. Sapkın bir tutku duyarmış o zamanlar. Sonra ağabeyim ve peşinden ben doğmuşum. Anneme çok düşkün olduğumu hatırlıyorum. Yalnızca düşkün değildim onun güzelliğine adeta vurgundum ben. Babam gibi aptalca bir istekle benle kalmasını istiyordum. Bir gün, babam kendi ortağıyla annemin bir ilişkisi olduğunu duymuş. Ve annemi sürüyerek tekrar buraya getirmiş." Derken gözlerini kapadı Timuçin ve derin bir nefes aldı. O günleri tekrar hatırlamak korkunçtu ama devam etti. "Annem, yalnızca kendisini sevdiğini söylese de inanmamış babam. Aralarında hiçbir şey olmadığını bağırıp durmuş ama yinede deliye dönmüş."  Derken gözlerini açtığında bir damla yaş süzüldü sol gözünden  yanağına.

Ölümcül Saplantı (+18)Where stories live. Discover now