home

312 35 0
                                    

Michael'den ayrıldıktan sonra bahçeye girdim ve ses çıkarmamaya çalışarak kapıyı açtım.

Kalbim ağzımda atarken ufak bir tık sesi duyuldu ve gözlerimi yumarak kapıyı ittirdim. Girmeden önce içeri göz gezdirdim.Mutfakta henüz kimsenin olmadığını fark ettiğimde derin bir nefes aldım ve içeri girerek parmak uçlarımda odama ilerledim.

Odama girdiğimde Usain Bolt'la kapışır bir hızla üzerimi değiştirerek kendimi yatağa attım.

Gözlerimi tavana diktim ve telefonumun titreştiğini duyuncaya kadar tavana baktım. Hızla telefonuu komodinden aldım ve mesaj geldiğini gördüm.

'Colored Hair Freak kişisinden mesaj (1)'

Kendini kaydettiği isme gülerek mesajını açtım.

'Biraz önce saç boyası almaya gittim ve bil bakalım ne gördüm ? SAÇ BoYASI AMAN TANRIM!'

Kıkırdayarak mesaj yazmaya koyuldum.

NICOLE : Sana da merhaba Michael. Sanırım boya satan bir yerde boya bulman acayip olurdu.

MICHAEL : Dalga geçme ! AmaN TaNRIm ! Sana göre bir boya buldum! Çok seveceksin!

NICOLEPekala. Eminim çok seveceğim ama-'

MICHAEL: ama ne ??
NICOLE : Gelemem.
MICHAEL : Neden ??!
NICOLE : Yarın. Yani bugün okul var ?'
MICHAEL :Ah,unutmuştum.'

Göz devirerek alarmı kurup,telefonu kilitledim ve yatağımın içinde uyuma pozisyonumu aldım.

Rahatsız edici alarm sesini duyduğumda,daha gözlerimi yeni kapatmış gibiydim. Homurdanarak yataktan kalktım ve lavaboya ilerledim.
Bir kaç defa yüzüme soğuk su çarptıktan sonra yüzüm nihayet bakılacak gibi olmuştu.

Aynaya,göreceğim şeyden nefret edeceğimi bildiğim halde baktım.

Her baktığımda olduğu gibi göğsümde tarif edemediğim bir his oluşunca gözlerimi kıpıştırdım.

Buna dayanamıyordum.

Her aynaya baktığımda gördüğüm şeyden iğreniyordum. Bedenimden nefret ediyordum. Kendimden nefret ediyordum.

Telefonumun zil sesini duyduğumda aynaya bakmayı kestim ve koşarak odama geçtim. Arayanın Michael olduğunu gördüğümde kaşlarımı istemsizce çattım. Neden bu saatte arıyordu ki ?
'Selam eski punkrock.' Dedi esnerken
'Selam boyalı çocuk.'
'Hazırlan. 5 dakikaya ordayım.'
'Ne ?' Bile diyemeden telefonu yüzüme kapattığında öylece kaldım. 'Beş dakikaya ordayım' ne demekti ?

Aniden buraya geleceğini anladığımda telefonu yatağa fırlattım ve dolabımın karşısına geçtim.Seçeneklerimi gözden geçirdiğimde pek de fazla giyecek bir şeyim olmadığını fark ettim.
Belki de on tane olan siyah kotlardan birisini aldım.
Ve yine belki yüzlerce olan siyah tişörtlerimden birini aldım.
Üzerime ağabeyimin olan ve bana bol gelen deri ceketi giydim ve yatağın üzerinde duran çantamın içine defter ve kalemleri attım, telefonumu aldım ve odadan çıkarken yanıma para almadığım aklıma geldi.
Bir miktar para alıp cebime sıkıştırdım.
Merdivenlerden inerken uyanık olduğunu bildiğim anneme seslendim ;
'Anne ben çıkıyorum.' dedim cevap vermeyeceğini bile bile.
Cevap vermesini beklemeden ayakkabılarımı giydim ve kendimi dışarı attım.

'Neden peşinde seni kovalayan bir seri katilden kaçıyorsun gibi hissettim ?' diye soran Michael'in sesiyle irkildim.

'Çünkü annem bir seri katil.' dedim alayla.

'Hadi o zaman. Seni ondan kurtaralım. ' diye şakıdı ve ileride park halinde olan arabasını gösterdi.
'Bu 94 modeldir. Ona iyi bak. Çünkü o benim hayatıma giren ilk kız..' dedi ve elini kalbine götürdü. 'Pekala Becky. Bu da hayatıma dün gece giren kız. Tanıştırayım. Nicole.' dedi ve eliyle beni gösterdi.
Ona uyarak ;
'Merhaba Becky. Tanıştığıma memnun oldum.' dedim ve elimi kaputuna koydum.
'Atla bakalım Nicole. Seni okula götüreyim.' diyerek kıkırdadı Michael.
Minnettar bir biçimde ona gülümsedim ve arabasına bindim.

'till the sun rises /m.c/Où les histoires vivent. Découvrez maintenant