one

13 3 2
                                        


"Pas ver!" Yükselen topa büyük ve güçlü eliyle kuvvetli bir smaç basarak karşı takımın zeminine sert bir şekilde çarpmasına sebep oldu. Gelen sayı ile takım arkadaşlarıyla beşlik çakarak zaferini kutladı. "3-1 maç bitti." Dışarı çıkan topu almaya giden arkadaşları gelene kadar herkes toplanmış, gülüşerek maçı bitirmişlerdi. Maç biter bitmez çalan zille voleybolcular dahil çoğu kişi kantine, bazıları ise yemekhaneye hücum etmişti. İki arkadaş birbirlerine kısa bir bakış atıp aynı yöne yöneldiler. Okulun köşe başlarında, bilinmeyen belki de kötü kokudan dolayı tercih edilmeyen küçük odaya geçip paslanmış kovaların altında sakladıkları sigaraları ve çakmaklarını çıkardılar.

"Off, fena maçtı ha." Jaeyun sigarasını dudaklarına kıstırıp stickerlı çakmağıyla yaktı. Derin bir nefesi içine çekerken ciğerlerini kirletmenin tadını çıkardı.

"Maçı geçtim hava fenaydı. Soğuk soğuk esmesine rağmen asla kasılmadan oynadık." Beomgyu da tekrarladı Jaeyun'un hareketlerini. Dumanın çabuk çıkması için küçük odanın küçük penceresini açtı.

"Riki'nin götü fena dondu ama. Tipinden anladım." Diyip kısa bir kahkaha bıraktı ortaya. Beomgyu da aklına gelen görüntüyle kıkırdadı.

"Pası bana atarken biraz daha yükselt."

"Sınıf maçlarında Hyunjin'le oynamaktan ona göre atmaya alıştım ben. Şimdi okul takımına geçince çok uyum sağlayamadım." Arkadaşının omzuna hafif bir yumruk geçirip göz kırptı Jaeyun. "Malum, hızınıza yetişmesi zor."

Beomgyu gelen iltifatla yandan bir gülümseme sundu arkadaşına. Bir süre sadece sigaralarını bitirmek için uğraştılar. Öğle arasını sigara içerek ve boş yaparak geçirmeyi konuşmasalar da kararlaştırmışlardı. Sessizliğin bozulması gerektiğini düşünen Beomgyu konuştu:

"Evde her şey yolunda, değil mi?" Uzun zamandır sormak istediği soruyu sorabildiğine sevinmişti. Şayet, bu konuları Jaeyun'la konuşmak fazlasıyla zordu.

"İdare ediyoruz. Pek ilgilenmiyorlar benimle. İlk geldiğimdeki gibi laf sokma, hakaret etmek gibi durumlar yok. Görmezden geliyorlar yani." Kafasını sallayıp sigarasını yere atıp ayağının ucuyla söndürdü Beomgyu. Aile, sevgi, bağ gibi kavramlarla ilgilenmezdi. Ailesi veya akrabası yoktu. Kardeşi gibi gördüğü bu çocuk vardı sadece. Onunla da mutluydu zaten. Gerisinin yokluğunu hiç hissetmemişti.

"Jungwon beta mı?" Aniden gelen soruyla kaşları çatıldı. Bu konuda hiç düşünmemişti veya öyle mi diye sorgulamamıştı. Fakat daha önce sorulsa büyük ihtimal beta olduğunu düşünürdü. Arkadaşına da düşüncesini dile getirdi.

"Sanırım öyle. Eğer ilaç kullanmıyorsa betadır. Daha önce hiç feromon salgıladığını hatırlamıyorum. Veya bizim feromonlarımıza tepki gösterdiğini." İkinci sigarasını yakarken arkadaşına döndü ve göz kırptı. "Niye sordun?"

Omuz silkti Jaeyun. "Tamamen meraktan." Beomgyu'nun imâlı bakışlarını üstünde hissedince göz devirdi. "Jay gibi bir etken varken Jungwon'a yürümek veya ondan hoşlanmak gibi bir hata yapmam." Beomgyu'nun kıkırtıları küçük odada yankılanırken sigarasından da bir duman çekti içine.

"Bu arada şu Chan hyung çok sinirimi bozmaya başladı."

"Çocuk seni sevdiğinden öyle yapıyor, abartma."

"Sevdiğini biliyorum, ben de onu seviyorum. Zamanında abim gibi her şeyimle ilgilendi, sağolsun da her gördüğü yerde, herkesin içinde 'acıma yetime döner koyar götüne' diyor anasını satayım. Tek suçum da internet kafeye gitmeyi reddetmekti."

"İnsan sevdiğine öyle davranır. Sen de ona öyle davran." Sigarasından son dumanı çekip onu da öbür izmaritin yanında, aynı şekilde söndürdü.

"Ne diyeyim ki?"

"Kişi kendinden bilir işi, de geç." Bir süre daha sessizlik girdi araya. Öğle arasının bitmesine kaç dakika kaldığını bilmiyorlardı fakat sorun da değildi. Antrenman olduğu için serbest sayılırlardı. Koç da okulda olmadığı için zamanı istedikleri gibi değerlendirebilirlerdi.

"Dışarı çıkalım da sigara kokusu bi dağılsın."

"Nah dağılır."

"Kim dedi sana iki dal iç diye? Seninki nah dağılır."

"Salla, feromon salarız geçer." Beomgyu'nun dediğine gür bir kahkaha attı Jaeyun. Beomgyu ise bıyık altından gülüyordu.

"Yapacağın ironiye sıçayım. Çakma Beta seni." Jaeyun gülmeye devam ederken omzuna sağlam bir yumruk yemişti. Gülmesini zar zor durdurabildiğinde Beomgyu konuştu.

"Kendin yakalandığından kıskanıyorsun beni, değil mi? Fesat Omega seni." diyerek arkadaşının ses tonunu taklit etti. Jaeyun'un suratı düşerken bu sefer gülen Beomgyu'ydu. Şakalaşarak okulun bahçesine kadar geldiler. Sahada veya etrafta kimseyi göremeyince çok da takmadılar. Boş bir banka geçip oturdular.

"Bizimkiler seni bulamayınca okulu kırmışlar herhalde." Jaeyun mantıklı fikrilerinden birini sunduğunda başını salladı Beomgyu. Takım kaptanı olmak bazen öğretmen veya antrenör olmak kadar yorucu olabiliyordu.

"Kantinden iki kahve kek falan alalım bari, öğlen yemeği yemedik." Jaeyun'un dediğine başını sallayıp ayaklandı Beomgyu. Beraber kantine doğru ilerlerken boş koridorda adım sesleri yankılanıyordu. "Çok iyi oldu bu voleybol işi. Bomboş okul şuna bak, herkes derste."

"Ders çalışmaya da başlamak lazım." Sıkıntılı bir nefes verip arkadaşını onayladı Jaeyun. Hoşlarına gitmiyordu okul. Ne kadar notları iyi olsa da tamamen zorunluluktan geliyorlardı bu lanet, derdi bir gün olsun bitmeyen yere.

Kantine vardıklarında kendileriyle birlikte bir grup gergin gence rastladılar. Aralarındaki gerilimin tüm kantine yayılması kantine yeni giren iki gencin bile dikkatini çekmişti. Fazlasıyla normal bir durum olduğu için direkt kantincinin yanına gidip iki sıcak çikolata, birkaç tane de kek ve gofret aldılar. Gergin masadan olabildiğince uzaklaşmış, kendi sohbetlerine odaklanmışlardı. Tüm dikkatleriyle antrenman saatlerini konuşurlarken bahsi geçen gruptan büyük bir ses yankılandı.

"Kapat çeneni, sikmiyim belanı." Tüm kantinde yankılanan küfürle birbirine baktı iki genç. Birazdan kavga yaşanması kaçınılmazdı ve bu iki çocuk asla müdüre yetiştiren tipler olmamışlardı. Müdür gelene kadar kavgayı ayırmayı tercih eden tiplerdi. Arada kaynama ihtimalleri de artıyordu böylece.

"Siksene ya! Nâmının salındığına değmiş mi bi görelim." Boşboğaz çocuğun alaylı sırıtışı yüzünde genişlerken gözleri Jaeyun'u buldu. Karşısında sinirden kıpkırmızı kesilmiş çocuğun kulağına bir şeyler söylemiş ve geri çekilmişti. Bu süre zarfında Beomgyu fark ettiği bakışlarla kavgayı izlemeyi bırakan Jaeyun'a baktı. Konunun onunla ilgili kısmını anlamaya çalıştı bir süre. Fakat Jaeyun'un yüzü bir şeyler anlayabilmek için fazla ifadesizdi. İzlemeye devam etmeye karar verdi.

Siyah saçlı çocuk, kulağına fısıldanan sözlerden sonra tamamen deliye dönmüş, boşboğaz çocuğun üzerine atlayacakken kapıdan yükselen sesle tüm gözler oraya dönmüştü. "Sunghoon!"

"Yeonjun Hyung?"

"Müdür seni çağırıyor."

Sunghoon bir süre derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştı. Ardından kantinin çıkışına adımlamaya başladı. Çıkmadan önce dolu olan diğer masaya göz gezdirmiş, dudaklarını birbirine bastırıp gergin ortamdan ilk ayrılan kişi olmuştu. Arkasından ise Yeonjun Hyungu gitmişti.

"Biraz önce ne oldu anasını satayım?"

"Ne bileyim? Anlayamadım."

"Yakında çıkar dedikodusu."

ilk jakehoon, ilk omegaverse!!

ay heyecanlıyım valla. go girll!

okuduğum tüm manhwalardan ve ficlerden edindiğim bilgileri şakır şakır döşeyeceğim.

teşekkürler veee iyi geceler, iyi günler, iyi akşamlar.
ne zaman okursanız artık.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 05 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

save your tears ❥ yeongyu & jakehoonWhere stories live. Discover now